-Sosyal, bilimsel ve teknolojik bağlamda bir çok hızlı değişimler gerçekleşiyor sayın Hocam... Türkçe bu değişimlerden sizce nasıl etkilendi?
Mestan KARABACAK: Belki de insanlık tarihinin en hızlı değişim dönemi 20. Yüz yılın ikinci yarısından bugüne kadar geçen dönem oldu. Bu dünyada olduğu gibi, ülkemizde de böyle oldu. Sosyal hayat bundan fazlasıyla nasibini aldı. Teknolojide ise adeta baş döndürücü bir hız sözkonusu. Bizim ülkemizde bazı insanlarımızın hayatına elektirk, telefon, televizyon, bilgisayar, internet gibi olguların ne kadar peş peşe ve hızlı girdiğini bir düşünelim...
Dile gelince, elbette dil de bundan nasibini aldı. Önce yabancı dilden (İngilizce) hızlı kelime girişi, sonra yerli yersiz ingilizce kelime kullanımı, daha sonra İngilzce eğitim furyası... Daha sonra da dükkan, iş yeri, mağaza, gazete, dergi adlarının yabancıllaşması şeklinde gelişti olay. Bugünde sanal ortamda (internet ortamında) kullanılan Türkçe’nin içler acısı hali... tabii ki Türkçe bu süreçten etkilendi. Bunun sebepleri ayrı bir bahis.
Dijitalleşen, gerçek iletişimden koptuğumuz bir dünya verdiler elimize... Siz bu dünyanın neresindesiniz Mestan Öğretmenim... Sosyal medyayı nasıl kullanmalıyız?
Mestan KARABACAK:Bu dijital dünyanın tamamen dışında olmak, hayatın dışında olmak gibi bir şey artık... Hani diyor ya şair; (Ahmet Hamdi Tanpınar)
“Ne içindeyim zamanın
Ne de büsbütün dışında” onun gibi bir şey. Bu dünyanın tamamen içinde olacak teknik becerim yok, dışında olmak da mümkün değil. Sosyal medyayı olabildiğince kullanıyorum. Özellikle facebok ağında şiirlerimi, önemli gördüğüm haber ve bilgileri paylaşıyorum. Bazen de Uyanış Gazetesi’nde yazdığım köşe yazılarımı paylaşıyorum. İnstagramı seyrek kullanıyorum. Twitter’e de yakın zamanda girdim çok seyrek bakıyorum. Whatsapp ağını ihtiyaç oldukça kullanıyorum. Aslında doğru kullanılsa hepsi çok yararlı olur. Ancak gereksiz kullanım, yanlış bilgi çok yaygın. Yapacak bir şey yok iyi yönlerine bakacağız.
Hemen peşinden sorayım...
Özellikle gençler, kendilerini ifade etmekte güçlük çekiyor. Okullardaki iletişim ve Türkçe eğitimini yeterli buluyor musunuz?
Mestan KARABACAK: Okullarımızdaki Türkçe eğitimi maalesef uzunca bir süreden beri iyi değil, yeterli değil. Eğitimdeki en büyük problemlerimizden birisi bu. Ne ilköğretimde, ne ortaöğretimde çocuklarımız kendilerini gereği gibi ifade edebilecekleri bir dil becerisi kazandıramıyoruz. Üniversiteye gelen gençlerimizin durumuna baktığımızda çok üzülüyoruz. Gençler kendilerini ifade etmede çok yetersizler. Kelime dağarcıkları çok yetersiz. Bir metni okumada zorlanan öğrenciler var. Çok üzülüyorum.Bu çapta dil kullanım yetersizliğini üniversitede iki saatlik haftalık dersle gidermek mümkün değil. Üstelik onu da uzaktan eğitim sistemine dahil ettiler, öğrencinin yüzünü göremiyoruz.
İletişimin temeli dil ama o, daha geniş bir çerçeve. Orada başka faktörler de devreye giriyor. Bilgi, birikim, özgüven, medeni cesaret vb. Çocuklara iletişim bilgi ve tekniklerini belli ölçüde de olsa öğretmek gerekir.
Çağımızda benlik dediğimiz şey sanki devşirme bir süreç yaşıyor. Sosyal medya da kim ne yapıyorsa çok çabuk etkileniyoruz. Herkes her konuda çok uzman sanki! Kendimiz gibi kalmak neden zor?
“Klavye kabadayılığı ve her konuda alim olma meselesi var.”
Mestan KARABACAK: İnsan etkiye açık bir varlıktr.İyi yada kötü yönde az yada çok hepimiz etkileniriz; olaylardan sözlerden, kişilerden. Eğer insan sağlam bir bilgi ve bilinç sahibiyse bu etkilenme en alt seviyeye iner bu da normalidir. Ancak eğitim seviyesi düşük, cehalet seviyesi yüksek bir toplumda adeta herkes herşeye inanıyor gibi bir görüntü oluşuyor. Bir de klavye kabadayılığı var tabii... Klavye kabadayılığı ve her konuda alim olma meselesi var. Sosyal medyaya baktığımızda, yaygın olarak bilgiçlik tasladıklarını görüyoruz. Üstelik kuşkulu bilgi ve paylaşımlara dayanarak her konuda ahkam kestiklerini görüyoruz. Dikkatli ve tedbirli yaklaşmak gerekir diye düşünüyorum.
İnsanın iyi okumasının, sağlam ve doğru bilgilerle yetişmesinin önemi bir kez daha karşımıza çıkıyor burada. Bilginin kuvvet olduğunu bilerek, sağlam durmalıyız, kasıtlı ve belli amaçlara yönelik yapılan paylaşımlara karşı.
Gelelim Karaman’a...
Karaman Türk Dili’ne Başkentlik yapabiliyor mu Sayın Karabacak?
“Ne hakla ve ne yüzle “Karaman’ın Türk Dili’nin Başkenti “ olduğunu söyleyeceğiz.”
Mestan KARABACAK:Evet... Gelelim can yakıcı meseleye. Hayır, “Karaman Türk Dili’ne Başkentlik” yapamıyor. Karaman 1994 yılında Türkçe konusunda Belediye olarak benimde fikri öncülüğünü yaptığım bir hamle ile bu konuda ün almıştı. Türkiye’de bir ilki gerçekleştirmiş ve Karaman Belediyesi, yabancı tabela dükkan ve mağaza adlarını yasaklayan bir karar almıştı. Bu kararı Türk Dil Kurumu da desteklemiş; ülke çapında 50-60 il ve ilçe belediyesi Karaman’ı örnek alarak aynı yönde kararlar almışlardır. Bu il ve ilçelerin adları yakın zamana kadar Türk Dil Kurumu’nun resmi internet sayfasında duruyordu.
Üzülerek belirtmeliyim ki, Sayın Belediye Başkanı Yaşar Evcen’in büyük bir cesaret ve kararlılıkla aldırdığı ve uyguladığı bu belediye encümen kararını kendisinden sonra gelen Belediye Başkanlarımız gereği gibi sürdüremediler.
Şu an ki Sayın Belediye Başkanımı Savaş Kalaycı’ya da göreve başladığı ilk günlerde söyledim. Karaman’ın kurtuluşu bu kararın uygulanmasındadır. Eğer Belediye Başkanlığımız bu kararı uygulasın, ülke çapında ciddi ses getirir ve Karaman için en güzel tanıtım bu olur. Karaman bu Türkçe Kararı” nı uygulayarak dikkat çekici bir farkındalık yaratabilir.
Bugün çaşısına, pazarına, caddesine, sokağına baktığımızda Karaman’ın diğer şehirlerimizden bir farkını görebiliyor muyuz? Hayır. O zaman ne hakla ve ne yüzle “Karaman’ın Türk Dili’nin Başkenti “ olduğunu söyleyeceğiz. Oysa bu söylem, üç temel olaya ve gelişmeye dayalı olarak, bizim de görüp gözlemlediğimiz bir süreç sonunda varlık kazanmıştı. Kısaca söylersek;
- 1277 Karamanoğlu Mehmet Bey’in yayımladığı ünlü “Türk Dili Fermanı.
- 1961’de başlayan ve devam eden “Türk Dil Bayramı ve Yunus Emre’yi Anma Törenleri”
- Ve 1994’de Karaman Belediyesi’nin aldığı “Yabancı Tabela Yasağı” kararı.
“Karaman Belediyesi’nin 1994 yılında aldığı ve hala yürürülükte olan kararının arkasında durması ve bu kararı uygulaması gerekir. Bu sadece Karaman için değil Türkçemiz içinde çok yararlı olacaktır.”
Mestan KARABACAK: Elbette Karaman ve Türk Dili için söyleyeceğim çok şey var. Eğer yetiştirebilirsem önümüzdeki yaz aylarında “Karaman ve Türk Dili” konusundaki yazılarımı ve çalışmalarımı kitap olarak yayımlayacağım. Böylelikle 35 yıldır bağrında yaşadığım, ekmeğini yeyip, suyunu içtiğim Karaman’a borcumu ödeyeceğim.
Önerilerime gelince... Öncelikle Karaman Belediyesi’nin 1994 yılında aldığı ve hala yürürülükte olan kararının arkasında durması ve bu kararı uygulaması gerekir. Bu sadece Karaman için değil Türkçemiz içinde çok yararlı olacaktır.
“Türk Dil Bayramı”na gelince...
Türk Dil Bayramı ve Yunus Emre’yi Anma Törenlerinin hak ettiği görkemle gerçekleştirilmesi gerekir. Bunun için çıkar yolun bağımsız bir tüzel kişilk bünyesinde bu etkinliklerin düzenlenmesi gerektiğidir. Bu bir vakıf yahut bir dernek yapısı altında olabilir.
Bir diğer husu, Karamanoğlu Mehmet Bey ve Yunus Emre’nin Karaman’da ilköğretim ve ortaöğretim öğrencilerine sürekli tanıtılıp, anlatılması ihtiyacıdır. Bunun için İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi işbirliği yapabilirler. Konu ile ilgili yetişmiş insanlardan da yardım alabilirler.
Öncelikle Karaman’daki öğrencilere ve halka bu iki büyük şahsiyeti tanıtma ihtiyacı içinde olduğumuzu hatırlatmak isterim.
Sosyal medya ile başladık sosyal medya ile bitirelim. Söyleşimiz sosyal medyada yayınlanacak. Altı dolu ve uzun yazıları ve okuyucu kitlesini nasıl değerlenidiriyorsunuz?
Mestan KARABACAK: Bugün gelinen noktada bırakın uzun yazılar, maalesef kısa yazıların bile çoğu defa okunmadan “beğeni” işaretine dokunulduğunu görüyorum. İçeriği zengin, kaliteli, bilimsel ve uzun olan yazıların sosyal medyada ancak ilgililerce okunduğunu düşünüyorum. Yani o sahanın mensubu ve meraklısı olanlarca okunduğu görülüyor. O zaman bir çıkar yol kalıyor, o da yazıları mümkün olduğunca kısa tutmak.
Sosyal medya hayatı bu şekilde devam eder mi, yoksa başka bir yöne yavaş yavaş evrilir mi? Bana sanki ikincisi daha olası gibi geliyor. Bakıp göreceğiz.
Şu haliyle, uzun ve kapsamlı yazıları okuyan takipçilere teşekkür etmek ve onları takdir etmek gerekir diye düşünüyorum.
Zaman ayırdınız, çok teşekkür ederim.
Mestan KARABACAK:Estagfirullah, asıl bu fırsatı bana verdiğiniz için ben teşekkür ederim. Başarılı çalışmalarınızın kesintisiz sürmesini ve basın-yayın hayatında hak ettiğiniz yere gelmenizi dilerim.
Yorumlar 1
Kalan Karakter: