Prof. Dr. Oktay SİNANOĞLU ile yapılan bir televizyon söyleşisine telefonla bağlanan Prof. Dr. Ahmet ERCAN’ın aktardığı olay, günümüzdeki yöneticilerin ders almaları gereken ibret verici tarihi bir olaydır.
Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduktan sonra ilk yurt içi ziyaretini Çanakkale’ye yapan ve büyük bir coşkuyla karşılanan ATATÜRK, caddelerde Viktor’un Şaraphanesi, Jeksın’ın bilmem nesi gibi birkaç tane yabancı işyeri adı görünce, konuşması için hazırlanan kürsüye çıkıp; ‘BİZ ÇANAKKALE’DE 300 BİN ŞEHİDİ BUNLAR İÇİN Mİ VERDİK?’ demiş ve konuşmasını yapmadan arabasına binerek Ankara’ya dönmüştür.
Acaba, ATATÜRK, kurduğu devletin caddelerinde bugünkü DİL KATLİAMINI görseydi, ‘Yakın bu caddeleri’ der miydi demez miydi bilinmez, ancak büyük bir olasılıkla tabelaları yakın diyebilirdi.
Güncelleyecek olursak, Mustafa Kemal’in askerleri olmak, Çanakkale’yi bilmeden, Batılı bir pop şarkıcısını izlemek için konser salonunun kapısında yatıp sabahlamak ve onların soy kütüğünü ezberlemek değildir. Mustafa Kemal’in askeri olmak, bırakın bir Hint, Çin, Rus, Kazak, Kırgız sanatçısını, bir tek Türk Halk ya da Türk Sanat Müziği sanatçısının adını bilmemek değildir.
Türk dilinin başkenti olduğunu iddia eden Karaman da, tüm caddelerde bulunan esnaf dükkânlarının tabelaları yabancı kelimelerden oluşmakta. Ne bir devlet yetkilisi, ne de bir belediye başkanı bunlara müdahale edip Türkçe olmayan tabelaları söktürmüyor.
TÜRK DİL KURUMU diye bir kurum vardı! Bu kurum yetkilileri ne iş yaparlar? Kapatıldı da bizim mi haberimiz yok. Ya görevinizi yapın, ya da Atatürk’ümüzün kurduğu bu kurumun başından çekip gidin.
Fakat halk olarak, millet olarak, fert olarak bize düşen görevler var.
TÜRKÇE TABELASI OLMAYAN HİÇBİR ESNAFTAN ALIŞ VERİŞ YAPMAYALIM.
Tarih denilen mezarlık, dilini kaybettiği için kimliğini kaybetmiş Türk topluluklarıyla doludur. Şayet bir KARAMANOĞLU MEHMET BEY çıkmasaydı ve YUNUS EMRE, KARACAOĞLAN, PİR SULTAN ABDAL gibi halk ozanları olmasaydı ve ATATÜRK gibi büyük bir devlet adamımız olmasaydı, bizlerde adına Osmanlıca denilen birkaç dilin karışımından oluşan ucube ve uydurma bir dili konuşuyor olacaktık.
DİL BİR MİLLETİN KİMLİĞİDİR.
DİL GİDERSE, NE MİLLET KALIR, NE DE DEVLET.
Ulvi Bey, iş yeri adlarında sergilediğiniz Türkçe duyarlılığı için sizi tebrik ederim. Fakat bu konuda Türk Dil Kurumunun bir yaptırım gücü ve yetkisinin olmadığını belirtmek isterim. Sizin de ifade ettiğiniz gibi bireysel veya kitlesel tepkiler gösterilebilir. Ayrıca bu konuda Karaman Belediyesi daha etkin olabilir.