Kanuni
Sultan Süleyman İstanbul'daki Süleymaniye Camii'ni yaptırırken ustalara sıkı
sıkı tembih ediyordu. Diyordu ki: "Bu baki eserin sadece benim defterime
kaydolmasını arzu ediyorum. Kimsenin bunun içinde bir katkısı olmasını
istemiyorum. Sakın ha kimseden bir şey almayın" der. Ustalar çalışıyor,
cami, kubbe kubbe yükseliyor. Karşıdan mahzun mahzun bir nine, ustaları ve o
koca mabedi seyrediyor. İçinden de yardım hevesi duyuyor. Fakat elinde avucunda
hiç bir şeyi olmayan o nineciğin sadece iki keçisi var ve onların sütleriyle
geçiniyor. Düşünüyor: “Ey ALLAH'ım! Süleyman’a servet ve saltanat verdin. Senin
uğrunda cami yapıyor. Bu fakir kuluna bir şey vermedin. Ne edeyim ki ben Senin
rızanı kazanayım? Benim elimden öyle büyük işler gelmez. Benim elimden sadece o
ustalara bir tas yoğurt hediye etmek gelir.” Gidiyor ustalara müracaat ediyor: “Evladım,
ben fakir bir kadınım.Ben cami yapamam. Ancak elimden bir tas yoğurt hediye
etmek gelir. Rica edeceğim bu yoğurdumu kabul edin.” Ustalar Kanuni'nin
tembihatı karşısında: “Hayır ana, kabul edemeyiz!” derler. Kadın ısrar eder.
Ağlar, sızlar: “Ne olur oğul!”der. “Benim başka yapacak hayrım yoktur.Bu
sadaka-i cariye içinde damla damla damlayan bir yoğurdum olsun.” der.
Ustalar
kadının bu yalvarışını ve sızlanmasını kıramazlar. Onun gönlünü hoş etmek için
o bir tas yoğurdu alır ve yerler. İçleri serinler. Büyük Hükümdar o gece
rüyada, yaptığı hayrın tartıldığını görür. Koca Süleymaniye Camii, terazinin
bir kefesine konmuş tartılıyor. ALLAH’ın huzurunda ne değerdedir diye baha
biçilecek.
Kanuni
bakıyor. Fakat ne gariptir ki Koca Sülemaniye’yi taşıya kefeye mukabil öbür
kefeye bir tas yoğurt konmuş. Ama yoğurt öyle ağır basıyor ki, yoğurdun konduğu
kefe zeminde, öteki kefe ise yüksekte. Koca caminin değeri bir tas yoğurt kadar
bile yok.
Sabahleyin
dehşet içinde uyana Kanuni, doğruca ustaların yanına koşar: “Ne yaptınız siz
öyle?” der. Ustalar korku içinde anlatırlar: “Vallahi hükümdarımız, yaşlı bir
nine geldi. Izdırap içinde bize yalvardı. Biz de ağlamasına tahammül edemedik
bir tas yoğurt aldık, yedik.”
Bunu
duyan Kanuni, gördüğü rüyayı kederli olarak dile getirdi: “Ben alem-i manada
gördüm. O bir tas yoğurt, niyet ve ihlasından dolayı ALLAH katında
Süleymaniye'den daha ağır tutuluyordu. Onun değeri ilahi ölçüler içinde Süleymaniye
Camii'nden daha da fazla geliyordu.”
Yapılan
işlerin büyüklüğüne ve küçüklüğüne bakılmaz.
İşlerin
samimiyetine bakılır.
Küçük
de olsa samimi olarak Hakk'ın rızasına varmak için yapılan işler, nice büyük
hayırlardan daha önemli bir yer tutarlar.
İşin
çokluğu değil, işin samimiyeti önemlidir.Yeter ki samimiyet olsun!
Hayırlı,
huzurlu ve sağlıklı hayırlı günler diler, sevgi ve saygılar sunarım.