Bazı insanlar vardır kendileri gibi düşünmeyenleri ya ‘gericilikle’ ya da, ‘çağdaşlıkla’ suçlarlar.
Kendi dar kalıpları içerisine sıkışıp kalan, geçmişe sövüp, çağını putlaştıran ya da tam tersi geçmişi övüp, zamanı ve geleceği eleştiren insanlar vardır.
Oysa geçmişte gelecekte bizimdir. Edebiyat tarihimizde geçmişe bağlılıkla suçlanan şair ve yazarlarımız olmuştur.
“Ne harabi, ne harâbatiyim
Kökü mazide olan âtiyim"
Yahya Kemal'in:
“Derler: İnsanda derin bir yaradır köksüzlük:
Budur âlemde hudutsuz ve hazin öksüzlük”
Mehmet Akif:
“Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem”
Geçmişi eski olduğu için değil, iyi taraflarının, güzel yanlarının bulunduğu için almak gerek.
Yeniyi de yeni olduğu için değil, iyi ve güzel yanları olduğu için almak gerek.
Yoksa kaldırıp atılacak, unutulacak eski şeyler olduğu gibi, evimize, yurdumuza, yuvamıza sokulamayacak o kadar çok yeni denilen şeyler var ki!
Eskiyi de, yeniyi de kabul etmekte ölçü iyi ve faydalı olup olmadığıdır. Geçmişi bilmeden, geleceğe doğru bir geçiş yapamayız. Geçmiş ile gelecek arasında uzanan tarih köprüsünü yıkmadan geçmişten ders alıp, geleceğe yönelmek lazım.
" GEÇMİŞTEN DERS ALINSAYDI, TARİH TEKERRÜR EDERMİYDİ"
Hayırlı, huzurlu ve sağlıklı günler diler, sevgi ve saygılar sunarım