Asıl adı Mehmed Arif olan, 1940 yılında AEL'de
öğretmen iken bir gecede yazdığı “Bayrak” şiiriyle bilinen Türk şair, öğretmen
ve siyasetçi Arif Nihat Asya’nın aramızdan ayrılışının 41. yılında (1904 - 5
Ocak 1975) saygıyla ve rahmetle anıyorum.
“BAYRAK şiirimi 35 yaşımdayken yazdım. Adana Erkek
Lisesi’nde edebiyat öğretmeniydim. Hatay, Gazi’nin gayretleriyle Türkiye’ye
bağlanmıştı. O konudaki çalışmaları 1938 yılında başlamış, 1939 yılında
neticeye ulaşılmıştı. Türkiye, yeni bir sevinç içindeydi. Bu sevinci, Adana da
büyük coşkunluklarla yaşıyordu. Adana’nın Fransız işgalinden kurtuluşu 5 Ocak
1922’dir.
Bu bakımdan her sene, 5 Ocak gününde Adana’da büyük
şenlikler yapılır. Adeta yer yerinden oynar. Şimdi de öyle midir, bilmiyorum.
Şehrin bir Saat Kulesi var; bir de Ulu Cami minaresi.
İşte o Saat Kulesi’yle Ulu Cami minaresi arasına, her senenin 5 Ocak
kutlamalarında, kocaman bir bayrak asılır. Bayrak diyorsam, öyle-böyle bir
bayrak değil. On beş izcinin kolları üzerinde taşınan bir bayrak. Vay babam
vay. Yani Saat Kulesi’yle Ulu Cami minaresinin arasına bir güneş doğuyor...”
Okunacak şiir bulunamıyor
“Hatay Türkiye’ye bağlandığı için 1940 yılının 5 Ocak
kutlamasının daha bir güzel, daha bir heyecanlı olması isteniyordu.
O bakımdan Adana Maarif Müdürlüğü’nden bizim lise
müdürlüğümüze bir yazı geldi. Mealen deniyordu ki: ‘5 Ocak kutlamasında, Saat
Kulesi’yle Ulu Cami minaresi arasına Adana’nın tarihi bayrağı çekilirken, o
güne uygun bir şiirin de, liseniz öğrencilerinden biri tarafından okunması
uygun görülmüştür. Gereğini rica ederim. Maarif Müdürü falan filan.’
Lise müdürü bu konuda beni vazifelendirdi. Ben de
öğrencilerim arasından üç-dört kişi seçtim. ‘Gidip kütüphanelerde araştırın. 5
Ocak kutlamalarına uygun güzel bir şiir bulun. Pek duyulmamış bir şiir olsun.
Meşhurların da kitaplarını karıştırın; adı pek duyulmamış şairlerin de!’
Çocuklar gittiler.
Birkaç gün sonra geldiler. ‘Efendim bulamadık’
dediler. ‘Bulamadık olur mu’ diye öfkelendim. ‘Gidin gözünüzü dört açarak bir
daha araştırın’ dedim./images/100/0x0/55eb1422f018fbb8f8a9a241
Çocuklar çıkıp gittiler. Üç-dört gün sonra, elleri
yine boş geldiler.
E peki ne olacak? Kendi kendime dedim ki, ‘Arif bu
şiiri sen yazacaksın!’
Bir gün sonra 5 Ocak! Bir günüm var.”
‘Kimin bu şiir oğlum’
“Adana’da Ocak Mahallesi’nde oturuyordum. O zamanlar,
bugünkü gibi evlerde günün her saatinde elektrik yok. Geceleri petrol lambası
yakıyoruz. El-ayak ortalıktan çekilince, petrol lambasının yorgun ışığında,
bayrağımıza sığınarak kalemi elime aldım.
Şafak sökerken Bayrak şiiri hazırdı. O gece, şiiri
nasıl yazdımsa, öylece kaldı. Yani üzerinde ikinci bir defa oynamadım.
Sabahleyin liseye gidince, ‘Bana Aydın Gün’ü çağırın’
dedim. Aydın Gün, bugün bizim Opera ve Bale Genel Müdürümüz olan Aydın Gün’dür.
Bulunup getirildi; şiiri eline uzattım; ‘Şunu oku
bakayım’ dedim. Okudu. Güzel şiir okuyan öğrencilerimdendi. Bayrak şiirini ona
bir daha, bir daha okuttum. Mükemmel okuyordu.
Bayrak şiirimi, 5 Ocak kutlamalarında ilk defa Aydın
Gün okudu ve alkışlandı.
O günün akşamı, Halkevi’nde 5 Ocak Balosu var. Aydın
Gün de baloda. Davetliler arasından bir kişi Aydın Gün’ü tanımış ve sormuş,
‘Bugün, 5 Ocak merasiminde o Bayrak şiirini sen okudun değil mi?’
- Evet efendim.
- Kimin o şiir?
- Vallahi bilmiyorum efendim.
- Yahu nasıl bilmezsin? İnsan okuduğu şiirin şairini
bilmez mi?
- Bilmiyorum efendim! Şiiri bana Arif Hocam verdi.
Sonra, ‘Sana bu şiir kimin derlerse, kimin olduğunu söyleme’ dedi.
O zaman mesele anlaşılmış. ‘Tamam bu şiir Arif
Hoca’nındır’ demişler.
Bayrak şiirini, Aydın Gün’e Halkevi’ndeki baloda da
okutmuşlar. Sonra bir daha bir daha okutmuşlar.
İşte o gün bugündür, benim Bayrak şiirim, bayrağımızın
kendisi gibi hepimizin oldu.
Bu şiir, bana ‘Bayrak Şairi’ denilmesine yol açtı ki,
bu sıfat, benim için altından dökülmüş bir İstiklal Madalyası kadar
kıymetlidir.”
Bayrak şiirinin şairi, Arif Nihat Asya’dır.
BAYRAK
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü...
Kızkardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü.
Işık ışık, dalga dalga bayrağım.
Senin destanını okudum,
Senin destanını yazacağım.
Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selamlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.
Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver!
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar;
Yurda ay-yıldızının ışığı yeter.
Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün
Kızıllığında ısındık;
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün
Gölgene sığındık.
Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı;
Barışın güvercini, savaşın kartalı...
Yüksek yerlerde açan çiçeğim;
Senin altında doğdum
Senin dibinde öleceğim.
Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim;
Yeryüzünde yer beğen
Nereye dikilmek istersen
Söyle, seni oraya dikeyim!..