Kendi Öz Vatanında "Üvey" Evlat Muamelesi Görmek!
Binlerce üniversite mezunu gencimiz iş arayıp bulamazken Suriyelileri, Afganlıları ya da başka milletlerden yurdumuza gelenleri düşünüp onlara iş kapıları açmak, onları koruyup kollarken kendi öz evlatlarını düşünmemek ve ayırım yapmak, geleneklerimizde bulunan “DEVLET BABA” anlayışına hiç uymamakta, ters düşmektedir.
Ensar- muhacir anlayışı da millete yanlış anlatılmaktadır.
Mekke den Medine ye göç edenler aynı milletin, aynı devletin, aynı lisanı konuşan sayıları yüzü bile bulmayan insanlardı. Bize sokulan sayıları 5-6 milyonu bulan ve tamamen ayrı kültürde, ayrı dili konuşan insanlar gibi değillerdi. Her cuma hutbesinde yabancıları konu alıp onları acındırıp, kendi öz evlatlarının acınacak hallerinden bahsetmeyen o hutbeleri hazırlayanlar milletimizin vefa duygularını istismar etmektedirler.
Şimdi teklif ediyorum! İlk önce; merkez köyler tespit edilerek bu köylere bir doktor, bir hemşire, bir öğretmen, bir ziraat mühendisi ve bir veteriner hekim tayin edilerek, ölmüş olan tarım ve hayvancılığın yeniden canlandırarak en az elli bin kişiye iş hacmi yaratılması, yeni binalar yapmak yerine, hastahanelerimize ve sağlık ocaklarımıza üç vardiyalı bir şekilde çalışacak yeni uzman doktorların atanması.
Okullarımızda ders saatleri ve teneffüsler bizim zamanımızda olduğu gibi beşer dakika azaltılıp sabahcı, öğlenci olarak gerekirse bir devre daha yapılarak hem okul yapım masrafları azaltılır hem de bu okullara en az yeni 100 bin öğretmen ataması yapılabilir ve gençlerimiz cafe denilen tembel hanelerden kurtarılıp milletimize yeniden kazandırılmış olurlar.
Benden söylemesi, gençlerimiz gelecek endişesi ile bunalım içerisindeler. Bana sohbete gelen tüm öğrencilerde bu durumu gözlemekteyim.
LÜTFEN GENÇLERİMİZE VE GELECEĞİMİZE SAHİP ÇIKALIM.
Kıssadan hisse
Fatih Sultan Mehmet Han, İstanbulun fethinden sonra , Ayasofya'dan daha büyük olan Fatih camii ni yaptırdı.
Fatih'in en büyük arzusu karanlık bir devri kapatıp, aydınlık bir devir açmaktı. Bunun için devrinin en büyük üniversitesini yaptırdı.
Bu üniversite, sekiz fakültesi olan FATİH ÜNİVERSİTESİ KÜLLİYESİ adı altında öğretime başladı. Dünyanın dört bir yanından öğrenci akışı başladı.
Fatih, üniversitede kendisine de bir oda ayrılmasını istedi.
Müderrisler, yani profesörler bu teklifi kabul etmediler ve ortak alınmış şu kararı kendisine bildirdiler.
“Siz padişah olarak bu üniversitenin ve külliyesinin kurucususunuz ama bilim adamı değilsiniz. Önce imtihana girin asistan olun, tercih ettiğiniz bilim dalında tez yapın, eser verin, sonra profesörlüğe erişin, ancak o zaman ilim ocağında makamınız olur.” dediler.
Kılıcı kadar, zekâsı da keskin olan, ileri görüşlü, aydın olan padişah, ilme ve ilim adamlarına başını eğdi ve teklife "EVET" dedi.
Tüm dostlarıma, arkadaşlarıma, öğrencilerime hayırlı, huzurlu günler ve akşamlar diler sevgi ve saygılarımı sunarım.