Sevgili Yusuf Yıldırım’ın, Yunus Emre’nin eserlerini olağanüstü bir emek ve bilgi yığınağı ile adeta ameliyat edercesine inceleyip, yorumladığı SÖZÜM KENDÖZÜME kitabı, Duru Bulgur Kültür Hizmetleri desteği ile yayınlandı.
Kitaba ilk bakışta, elinize alıp okuyup gideceğiniz türden bir eser olmadığı izlenimi doğar. Okumaya başladığınız zaman hiç de öyle olmadığını görürsünüz.
Elbette bir öykü veya roman okur gibi okunacak bir çalışma değil ama ağır terminolojik duvarların içine sıkıştırılmış bir kitap olmadığını da görürsünüz.
Okuma alışkanlığı olan herkesin anlayıp değerlendirebileceği bir anlatım metodu tercih edilmiş. Bu da eserin en değerli yönünü teşkil ediyor bence.
Benim, bugüne dek Yunus Emre Okumalarımdan çıkardığım sonuç, Yunus Emre’ nin yetkin bir düşünür olma özelliğinin, diğer vasıflarının çok üstünde olduğu idi.
Yunus’ u mistik bir tekke dervişliği alanına hapsetme çabalarına da tokat gibi bir cevap olmuş ve Yunus’un güçlü bir düşünür olduğu gerçeğini, üzerindeki pasları kazıya kazıya ortaya çıkarmış.
Yunus’un bu özelliğini uzunca bir süredir mercek altına alan Yusuf Hoca, çıkardığı sonuçları bazen bana büyük bir coşku ile anlatmaya çalıştığı zamanlarda, kendi kendime umutlanır ve “Yusuf’ un bu doğum sancılarından iyi bir eser ortaya çıkacak” derdim.
Çıktı da.
Kitap sanki bir tefsir kokusu taşıyor.
Bire bir çevrilen, sadece latinize edilen kuru ve ruhsuz eserlerin aksine, bazen her kelimenin, her cümlenin, her beyitin doyurucu izahları eseri kolay okunur ve kolay anlaşılır bir hale getirmiş.
Üstüne üstlük, sözlük desteği de verilmiş.
Toprak, su, ateş ve hava belki de ilk defa yaradılışın süjeleri olarak bu kadar yalın ve anlaşılır bir biçimde ve felsefi olarak olağanüstü bir yeti ile dizayn edilmiş.
Hayli bir bölümü okudum. Elbette hepsini okumadım. Zaman zaman okumaya devam edeceğim. Cehaletimizi bir günde yenemeyiz değil mi? Sindirerek okumak gerek.
Bundan sonra düşünürler, felsefeciler, teologlar, sosyologlar konuşmalı.
Teşekkürler hocam. Beynin ve kalemin farımasın.
Bir de not düşmek zarureti var.
Bu türden eserlerin değerini öncelikle Karaman’ ın yöneticileri, bilim dünyası yani lise ve üniversiteleri, aydınları ve kanaat önderleri bilmeli ve hakkını teslim etmelidirler.
Unutulmamalıdır ki, elimizi her attığımız yerde bir Yusuf Hoca yok.