Yolda polis çevirse ve dese ki; “Kardeşim! Salgın hastalık nedeniyle bu saatte sokağa çıkma yasağı var. Siz de sokaktasınız. Bu durumunuz birçok açıdan suç oluşturmaktadır.
Sizi;
“Devletin yapmamasını istediği bir eylem için yayınlamış olduğu yazılı emire karşı gelmenizden dolayı,
Genel halk sağlığını tehdit etmenizden dolayı,
Salgının yayılmasına katkı vererek, ülkemizin ve insanımızın canlarını tehdit etmenizden dolayı,
Ülkenin ve dünyanın ekonomik dengesinin bozulmasına neden olan bir salgın hastalığın yaygınlaşmasına katkı vererek tüm insanlığın çok büyük bedeller ödemesine katkı vermenizden dolayı,
Abes ile iştigal ettiğiniz için sizin bu eyleminiz karşılığında ceza görmemeniz halinde geride kalan vatandaşlarımız için kötü emsal oluşturduğunuz ve kötülüğü sıradanlaştırarak toplum ahlâkını bozmaya neden olmanızdan dolayı,
Sizin hastalığı sürekli biçimde yaymanız nedeniyle gece gündüz Azrail ile yan yan çalışmaktan harap düşmüş bir milyonun üzerindeki sağlık çalışanının madden ve ruhen tükenmesine vesile olmanızdan dolayı,
Devletin uymamızı istediği kurallara uydukları için bir senedir evlerinde kapalı kalan ve madden ve ruhen başka hastalıkların pençesine düşen insanların vebalinin omuzlarınızda olmasından dolayı,
Okullarımızın kapalı kalmasına neden olduğunuz için, toplumun eğitim ihtiyacının karşılanamaz hale gelmesine katkı vererek toplumsal geleceğimize büyük darbeler vurduğunuzdan dolayı cezalandırmak bizim görevimizdir. ”Esasen bu ceza gördüğünüz gibi hak ettiğiniz cezaların yanında devede kulak kalmaktadır. İşlediğiniz suçun karşılığı bir ceza almanız halinde fani ömrünüzün bunu çekmeye yetmeyeceğini de biliniz” dese ne dersiniz?
Siz de buna mukabil;
“İyi de polis kardeş! Bu genelgenin ve bu konuda bu güne dek çıkartılmış yasaların altında imzası bulunan büyüklerimizin, salgının en yakıcı dönemlerinde lebalep kongreler yaptıklarına bakınca,
Mitingler yaparak, otobüsler üzerinden millete keyif çayı serpen büyüklerimize bakınca,
Bazı siyasi partilerin gençlik kolları kongrelerinde, seçilenlerin omuzlarda taşınarak çalgılı çengili eğlenceler tertip ettiklerini görünce,
Televizyonlarda her gün maske, mesafe diyen sağlık bakanımızın da aralarında olduğu omuz omuza toplantılara bakınca kafam karışıyor. Siz bu salgın denilen belânın sadece bana veya benim gibi garibanlara mı musallat olduğunu veya olacağını düşünüyorsunuz. Ben ne bileyim falan yerdeki yazılı genelgeyi. Ben bu genelgeyi gönderenlerin yaptıklarına bakıyorum ve bir salgın tehdidi göremiyorum ve atıyorum kendimi sokağa. Benim buradan bakınca gördüğüm şey şu. Siz ya bize doğruyu söylemiyorsunuz ya da salgından korunmak için bizim bilmediğimiz bir şeyleri biliyorsunuz. Bu nasıl bir virüstür ki, kimini tehdit ediyor, kimini etmiyor?
Ben de size diyorum ki, böyle bir genelge ve başka kanunlar varsa bu arkadaşlara uyguladığınız cezaları görmek istiyoruz ve bunun bizim hakkımız olduğunu düşünüyorum. Ama diyorsanız ki, “bini yapar biri yanar” buna karnımız tok. O yanan birisi nedense bildik bileli hep zayıflar oluyor. Örümceğin ağını delip geçecek kadar güçlü olanların yandığını hiç görmedik. Bunları, bu işler böyle olmayacak dedikleri için o makamlara oturttuk ve şimdi daha da beterini yapıyorlar” diyerek bazı emsaller gösterip kurtulmaya çalışırsanız o polis ne yapar ki?
Elbette “bini yapar biri yanar” kuralını uygular.
Güçlüyseniz emsale de, izaha da, gerekçeye de gerek yoktur. Kim yapışacak ki yakanıza?
Ama ya vebal?
Sizin yaptıklarınızdan dolayı mağdur olan milyonlara ne diyeceksiniz? Onların vebali omuzlarınızda atılı değil mi?
Yoksa vebale de mi inanmaz oldunuz?