Seçim ortamı gergin.
Hem de hiç olmadığı kadar.
Niye?
Çünkü yöneticiler ve çevrelerindekiler, uzun iktidarın getirdiği güç zehirlenmesi sonucunda, kendisini devlet ile özdeşleştirmiş.
Gitmek istemiyor. Sanki gitmeyi lûgatından çıkarmış.
Kendisi giderse devlet de gidecekmiş gibi hareket ediyor.
Hâlbuki kimler geldi kimler geçti o koltuklardan ama devlet yoluna hep devam etti. Kimsenin yeri doldurulamaz değildir.
Olası bir iktidar değişikliği ufukta görünüyor. Bu durum onları daha çok kızdırıyor ve ipler daha da geriliyor.
Bu güne dek ötekileştirme, şeytanlaştırma, sindirme, yıldırma politikaları ile sonuç aldılar. Çünkü kaos ortamı psikolojisi, halkı yeni arayışlardan alıkoyar. Mevcut düzeni devam ettirmek daha güvenli gelir.
Savaş değil seçim yapacağız.
Cebinde Türkiye Cumhuriyeti kimliği taşıyan herkes birbirine vatandaşlık bağı ile bağlıdır, hukuken eşittir ve kardeştir. Vatandaşlığın verdiği hakların kullanılması da özgürlük gerektirir.
Vatandaşların birileri asıl, birileri yedek değildir.
Bir kişiye tanınan hak ve özgürlük, herkese tanınır. Biz, Cumhuriyetin temel ilkelerine göre sınıfsız, ayrıcalıksız kaynaşmış bir milletiz.
Erzurum olayları vatandaşı tedirgin etti.
Orada haklar, özgürlükler yara aldı.
En çok da olaylar gözünün önünde tırmanırken buna seyirci kalan devlet yara aldı.
Oysa hiçbir vatandaşın gözünde devlete olan güven zedelenmemeli.
O zaman ortaya başka güç odakları çıkar. Hatta bu yapılar bir süre sonra kendilerini devletin yerine koymaya bile kalkarlar. Şiddet ve yıldırma ameliyesi yaygınlaşır, devlet hızla kirlenir.
Devlet çok çabuk kirlenir ama onu kirden arındırmak yıllar sürer ve maliyeti de çok yüksek olur.
Demokrasilerde devlet bir kişinin, zümrenin, sınıfın veya partinin tapulu mülkü değildir. Siyasiler, vatandaştan aldıkları yetkileri sınırlı bir zaman dilimi içinde ona hizmet etmek için kullanırlar ve hangi yollardan gelmişlerse o yollardan giderler.
Seçime az kaldı.
Erzurum olaylarında devlet yara aldı da iktidar partisi almadı mı?
Hem de çok yara aldı.
Dünden bu yana aldığım telefonların, görüştüğüm insanların itirazlarının yoğunluğuna baktığım zaman, tablo iktidar açısından hiç de hoş görünmüyor.
Erzurum ona ciddi oy kaybettirdi.
Tekrarlanan her şiddet kayıp hanesini zenginleştirecektir.
İktidar ve muhalefeti ayırt etmeden çağrı yapıyorum.
Demokraside iktidara gelme ve gitme sürecini dinamitlemeyin. Bu sürecin hukuku hiçbir tartışmaya yer vermeyecek kadar net bir şekilde bellidir.
İpi daha fazla germeyiniz.
Bizim kuşağımız bu ipi kopardı ve ülkemiz yüz yıl geriye gitti. Benim görevim de o acılı kuşağın az kalanlarından birisi olarak milletimizi ve onları yönlendirme gücü olanları uyarmaktır.
Üçüncü dünya ülkelerinin demokrasi modeli olan ve demokrat birinci küme oyuncusu olmaya çalışan ülkemize yazık etmeyiniz.