12 Eylül, 1950 lerde başlayan karşı devrim sürecinin bir parçasıdır.
Atatürk adı ile onun devrimlerine ve ilkelerine ihanetin şirin maskesidir.
Kanlı faşizmin gürültüsü altında, emeğin ve örgütlü toplumun tüm kazanımlarının çalındığı zamandır.
Ülkemizin geleceği için çok iyi yetişmiş parıltılı, aydınlık beyinlerin ekin başağı gibi biçildiği ve ülkenin yönetiminin ve geleceğinin tarikat ve cemaatlara teslim edildiği zamandır.
Evrenizmin baş aktörüne hukuk fakültelerinde akademik ünvanlar sunarak ve cüppe giydirerek demokratik hukuk yapımızın canına okuyan suç ortaklarının marifeti ile Anayasa yapanların düğün zamanıdır.
12 Eylül, milletimizin bu gün ödediği ve canını yakan tüm sorunlarını biriktirdiği zamandır.
12 Eylül, Doğu toplumlarının demokratik bir hukuk devleti kuramayacakları ve demir yumrukla yönetilmelerinin daha uygun olacağına dair pompalanan propagandalara, halk indinde meşruiyet kazandıran zamandır.
Aynı zamanda gençlere ve aydınlara da umutsuzluk aşılayarak direnişin kalelerinin içten yıkıldığı zamandır.
Dememiz odur ki, 12 Eylül, görevini halen kesintisiz olarak sürdüren bir Emperyalist projedir.
Gören göz görür de, gözde görecek hal mi bıraktılar.
Bizimki görmeye yardımcı olmaya bir gayrettir.