“Dağ” deyip de geçmeyelim.
Yüceliğin, onurun, şerefin, dik durmanın örneği, kışta kar, yazda bahar olmanın timsali.
Dağlar, bizim tabii barajlarımız, göletlerimiz, su tanklarımızdır.
Bugünlerde kışa hazırlanıyorlar.
Yüreğimiz dağlansa, gönül yangınına iyi gelir dağlara yaslanmak.
Çünkü dağlar, yerin yavrusudur.
Ne kadar başı dumanlı olsa, ne kadar yücelere yükselse de, yerin üzerinde durur.
Bağrında bahçeler, bağlar, kaynaklarından sular çağlar.
Bahar gelince dağ tarafından bir rüzgârla çağırır sofrasına dağ.
Karlar erir, çağıldayarak coşar gelir ve tarlalarda, bağlarda, bahçelerde kâra dönüşür.
Dağcılarımızın ölüm pahasına da olsa tepesine tırmandığı bu dağlar, acaba bütün bunları kendisi mi yapar?
Davud aleyhisselamla beraber, Allah celle celalühü tespihe dalan bu dağlar, acaba sahipsiz midirler?
Efkâr dağıttığımız, derdimizi, gamımızı, hüznümüzü üstünde bırakıp tepelerine tırmandığımız, yükseldikçe arındığımız bu dağların nesi çeker bizi?
Havası, suyu, yeşili, sarısı, kahverengi, sakinliği mi?
Peki, bunları dağlara, dağıtıveren kim?
Sevgili Peygamberimiz, Hayber dönüşünde Uhud Dağı’nı görünce:
“Haza Cebelün, yuhıbbüna ve nühıbbühü/Bu bir dağdır; o bizi sever, biz de onu severiz” buyurur. (Buhari, Sahih, K. Ğazve, bab Fazlü’l-Hıdmeti fi’l-ğazv)
Dağ insanı sever mi?
Eh, sevgiler karşılıklı olur.
Rabbimiz, denizin, yıldızın, çiçeğin, böceğin, taşın, kuşun, özetle yaratılan her şeyin Allaha tespih ettiğini haber verir:
“Yedi gökle yer ve bunlardakiler O’nu tespih ederler. O’nu hamd ile tespih etmeyen hiçbir şey yoktur. Ancak siz onların tespihini anlayamazsınız. Şüphesiz, O, Halim’dir, (yumuşak davranır) bağışlayıcıdır.” (İsra süresi ayet 17/44)
Kâfirlerin her hücresi, Allah’ı tespih ederken, yalnız aklı ve iradesiyle aklını ve iradesini yaratanı inkâr ederek, bütün teninin cehenneme odun olması için çalışır.
Rabbim dağların ve kuşların, Davud aleyhisselamla beraber Allah’ı tespih ettiğini haber verir:
“Biz onu(n hükmünü) Süleyman'a anlattık. Her birine hüküm ve ilim verdik. Dağları ve kuşları Davud'un emrine verdik. Onunla beraber tespih ediyorlardı. Bunları yapan bizdik.” (Enbiya süresi ayet 21/79)
“Onların söylediklerine sabret. Kuvvetli kulumuz Davud’u hatırla. O hep Allah'a yönelirdi.
Biz dağları emrine verdik, onunla beraber akşam sabah tespih ederlerdi.” (Sad süresi ayet 38/17-18)
“Andolsun, biz Davud'a tarafımızdan bir üstünlük verdik, "Ey dağlar, Onun (Davud)la beraber tespih edin (dedik ve kuşlara da (tespih etmelerini söyledik.) Ona demiri yumuşattık.” (Sebe’ süresi ayet 34/10)
Yunus Emre:
“Dağlar ile taşlar ile
Çağırayım Mevla’m seni
Seherlerde kuşlar ile
Çağırayım Mevla’m seni” deyivermiş.
Korkmayın, tek başınıza dağlarda, ovalarda, derelerde, tepelerde de olsanız, yine korkmayın.
Bizi cildimiz gibi kuşatan havayı, bağrına basan tabiatı yaratan Rabbimiz, bize bizden daha yakındır.
Otuz iki dişinizi yaratan Rabbimizin bu nimetini hatırlamadığımızdan, Sevgili Peygamberimizin ağız temizliği hadisine kulak vermediğimizden, bir dişimiz gece yarısı sızlamaya başladığında anlıyoruz Rabbimizin 33 yıldır ağrısız hayatımızın sahibidir.
Saçımızın her telini yaratan, havasını, suyunu, gıdasını veren Rabbimizi zikretmeye başlayalım da, dağ gibi, dere gibi, çiçek gibi… bütün yaratılmışları korosuna katılalım.
Yorumlar
Kalan Karakter: