Netanyahu ve onu destekleyen bütün Yahudileri bütün dünya kınarken en fazla, “Çocuk katili” olarak kınıyorlar.
Öldürülen ihtiyar sayısı ve kadın sayısı hiç gündeme gelmez.
Gençken kıyılan, gök ekinken biçilen, muradına ermeden toprağa gömülen genç insanların sayısı hiç gündeme gelmez.
Dinimize göre dünyadan bir defa nefes alan çocukla yüz yaşında öldürülen ihtiyar arasında fark yoktur.
Bütün bu sınıflardakiler insan olarak değerlendirilir.
Rabbimiz, gâvurların ruh halini bize şöyle anlatır:
“Allah'ın ayetlerini inkâr edenlere, haksız yere nebileri öldürenlere, insanlardan adaleti emredenleri öldürenlere acıklı azabı müjdele.
Dünyada da âhirette de onların amelleri boşa gitmiştir. Onların yardımcısı da yoktur.” (Al-i İmran süresi ayet 3/21-22)
Yani, kendilerini ıslaha çalışan peygamberlerini, hem de kendi ırklarından olan Zekeriyya ile Yahya aleyhisselamları işkence ederek şehit etmeleri ve İsa aleyhisselamı öldürmeye teşebbüs etmeleri, kendi inançlarına ve Hıristiyanlara göre de öldürdüklerine inanan bu insanları kötülemek için biz, Şeyh Ahmet Yasin’i, sabah namazı camiden evine dönerken füzeyle şehit ettiklerini yazıp çiziyoruz.
Yahu kendi ırkından peygamberi öldüren bu adamlardan hâlâ insanlık beklenmez.
Ve bu insanlar bu türlü töhmetlerden de utanmazlar, arlanmazlar, çünkü insanlık seviyesinden hayvanlık seviyesinin altına yuvarlanmışlar ama bu seviyesizlikleriyle de ayrıca bütün dünyaya hava atıyorlar.
1968-1978 nesli denilen nesilden olup aynı köyden birisi sağcı, diğeri solcu olan ve aynı kültür ve imana sahip olduğu halde biri komünistlik adına, öbürü kapitalistlik adına olmak üzere iki gâvurluk mikrobuna tutulup karşısındakini öldürerek beş bin Müslüman delikanlımızın ölmesine sebep olmuştu.
Bu ayet aynı zamanda adaleti savunan insanları öldürdüler ve öldürmeye devam ediyorlar diyor.
Dünyanın her yerinde özellikle de Lahey Uluslararası Adalet Divanı’nda kendilerini yargılayanları da tehdit ediyorlar ve alacakları kararları uygulamayacaklarını dünyaya ilan ediyorlar.
Birleşmiş Milletlerde bütün devletler kınama kararı alsalar da geçersizdir çünkü tasmalarını elinde tutan demokrat ABD, veto ediveriyor.
Son yüzyıl içerisinde iki yüz milyondan fazla insan, Hıristiyan ve komünist Rusya’nın, Hıristiyan Hitler’in, kapitalist Amerika’nın ve insanlık düşmanı Yahudi asıllı Siyonistlerin eliyle olmuştur.
Bu da gâvurluk geninin etkisinin Kovid- 19-koronadan, grip, kızamık, AIDS, çiçek, verem, kolera… gibi hastalıklardan daha tehlikelidirler.
Gâvurluk mikrobunu kapanlar, kendilerinin hasta olmadığına inanırlar ve kendilerini tedavi için gönderilen peygamberleri ve adalet insanlarını geçmişte öldürdükleri gibi günümüzde hasta adamlar çağının en bilimselleri, en fazla insan öldürme sanayiine hizmet edenlerdirler.
Gâvurluk mikrobuna yakalananların eski sapık dini ne derse desin o, çıkar putunun önünde eğilir.
Putuyla kendi arasına giren kim olursa olsun, anası, babası, akrabaları, köyü, şehri devleti, milleti her kim olursa olsun onu yok etmeye yönelir.
İbrahim aleyhisselam, gâvurluk mikrobunun yaygın olduğu Nemrut devletine peygamber olarak gönderildiğinde önce taşlanarak öldüreceklerini kendisine bildirmişler:
“(Babası): "Ey İbrahim, sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen elbette seni taşlarım. Uzun müddet benden ayrıl git" dedi.” (Meryem süresi ayet 19/46)
Gâvurluk mikrobuna yakalanmış baba, oğlu İbrahim aleyhisselama söylüyor bunu.
En sonunda Nemrut, kendisinin şifacısı, rahmet peygamberi, ıslahçısı olarak gönderilen İbrahim aleyhisselamı yakmaya karar veriyor.
Kabil’le başlayan bu gâvurluk mikrobunun belirtileri olan öldürme, şiddet, işkence, yakma, sürgün etme… gibi belirtiler faydalı olmuş mu?
Olmamış. Nemrut devrilmiş, İbrahim aleyhisselam bizim her gün kıldığımız beş vakit namazda “Kema salleyte ala İbrahim… kema barekte ala İbrahim” diye okumaya devam ediyoruz ve erkek çocuklarımızın birçoğu İbrahim adını almaktadır.
Firavun devrilmiş Musa aleyhiselama biz selam göndermeye devam ederken, “Yolundayız” diyoruz.
Ashab-ı Kehf’e bu gâvurluk mikrobunu aşılayamadık diye, o yedi yiğidi öldürmeye kalkmışlardı. Onlar da gönüllerine gâvurluk mikrobu bulaşmasın diye hicret etmişlerdi. Rabbimiz onları bir mağarada üç yüz yıl korudu.
Gâvurluk mikrobunun ilacı olan İslam’ı, dünyadaki bütün gâvurlara ulaştırmak için canımızı ve malımızı bu hastaların tedavisi için ayaklarının altına sermeye hazırız.
Mikropla savaşıyoruz, hastayla değil.
En büyük zulmün şirk olduğunu Rabbimiz, Lokman aleyhisselamın dilinden bize haber veriyor:
“Lokman, oğluna öğüt vererek şöyle demişti: “Oğulcuğum, Allah'a ortak koşma, şüphesiz ortak koşmak, büyük bir zulümdür.” (Lokma süresi ayet 31/13)
Bu gâvurluk mikrobunun bulaşmaması için, ailemizden olanların, arkadaşlarımızın, dostlarımızın, komşularımızın bu hastalığa tutulanlardan uzak durmasını sağlayalım.
Gönüllerine iman maskesi, bedenlerine de amel-i salih maskesini her gün, her saat taktırmaya çalışalım.
Yorumlar
Kalan Karakter: