Futbol fanatikleri ile politika fanatikleri arasında benzer taraflar vardır.
Futbol taraftarları doksan dakika maçı seyrederler, gece yarısına kadar televizyondan dört adamın yorumlarını dinlerlerken kızarlar, “Öyle değil” derler, onlara akıl verirler, doğrusunu söylerler, karşı takımdan kendi takımlarına gol atanın gelmişini geçmişini karıştırırlar, o futbolcu gelecek sene kendi takımlarına transfer olunca sevinirler ama bu yaptıkları kızma ve yorumlar evin içinde kalır.
Politika fanatikleri de liderlerinin konuşmasını dinlerler, sonra yine dört adamın gece yarısına kadar yorumlarını dinlerken kızarlar, “Öyle değil” derler, onlara akıl verirler, doğrusunu söylerler, karşı takımdan kendi takımlarına gol atanın gelmişini geçmişini karıştırırlar, o futbolcu gelecek sene kendi takımlarına transfer olunca sevinirler ama yaptıkları kızma ve yorumlar evin içinde kalır.
Kazananlar, takımı ve partiyi kuranlar, oynayanlar, yorumlayanlar.
Gidiyoruz… Yatarken, otururken, yürürken, sağlıklı iken, kötürüm halinde iken gidiyoruz.
Saraydakiler de, kartondan evde kalanlar da gidiyor.
Yatalak hasta ve maraton birincisi ile aynı hızda gidiyoruz.
Kime doğru gittiğimizi anlamak için bu dünyaya bizi kimin getirdiğine bakıvermek yeter.
Bize can veren, ten veren, kalp takıp kemiğin içindeki iliğe kadar her hücreye kan gönderen Allah celle celalühe doğru gidiyoruz.
O’ndan geldik, O’na dönüyoruz.
O, tenimize can verendir.
Doğduğumuz gün, verilen ana sütünü, dünyanın bilim adamlarının hepsi bir araya gelseler bir damla akıtamazlar.
O, et parçasına gören göz, duyan kulak, koklayan burun, tadan dil, tutan el verdi.
Ellerinizin olmadığını düşünüversek hemen her an Allah’a şükretmeye başlarız.
Her tarafını bildiğiniz evinizde elektrikleri kapatınız ve evinizde yürümeye başlayınız.
Kör olsanız, bir tek doktorun onu açabileceğini söyleseler ve o da bütün servetinizi istese, ne yaparsınız?
Gözü verene ne yaptık?
Ayağına diken battığında şikâyet ediyoruz da, ayağı verene neden şükretmiyoruz.
Yağmur yağmadığında kızıyoruz da yağarken ne diyoruz?
Meyveler, Allah’ın izniyle bol mahsul verdiğinde Allah’ı hatırlayıp şükretmek için öşrünü veriyor muyuz ki, don vurduğunda kahırlanıyoruz.
Toprak da, su da, gökyüzü de, yeryüzü de, yağmur da, dolu da, don da... dost da, düşman da O’nundur.
Allah’a, Allah’ın Kur’an’ında gösterdiği, peygamberine uygulattığı şekilde sığınabilirsek ve O’nun öğrettiği şekilde sulh ve savaşı yönetebilirsek Allah celle celalüh o kuluna yardım eder.
Gözü verene şükredelim, para karşılığında gözlüğü takana teşekkürü de ihmal etmeyelim.
Rabbimizin nimetleri saymakla bitmez
“Allah'ın nimetini (imanı) küfürle değiştiren, kavimlerini de helâk yurduna yerleştirenleri görmedin mi?
Yaslanacakları cehenneme (yerleştirdiler) O, ne kötü bir duraktır.
O’nun yolundan saptırmak için Allah'a ortak koştular. De ki; "Faydalanın (bakalım) sonunda dönüş yeriniz ateşedir."
İman eden kullarıma söyle: "Kendisinde alışverişin ve dostluğun olmadığı (âhiret) günü gelmeden önce namazı kılsınlar, kendilerine rızk olarak verdiklerimizden gizli ve açık olarak infak etsinler."
Allah, gökleri ve yeri yaratan, gökyüzünden su indiren, o su ile size rızk olması için meyveler çıkaran, Allah'ın emriyle denizde akıp gitmesi için gemiyi emrinize veren, ırmakları emrinize verendir.
(Görevlerini) Sürekli olarak yerine getiren Güneş’i ve Ay’ı emrinize veren, geceyle gündüzü emrinize amade kılandır (Allah).
O’ndan istediğiniz her şeyin bir kısmını size verdi. Eğer Allah'ın nimetini saymak isteseniz sayamazsınız. İnsan çok zulmeden, çok inkâr edendir.” (İbrahim süresi ayet 14/28-34)
Ülkemizi silah depolarıyla kuşatan baş düşmanın, bize sırıtıvermesinden sevinen bizler, düşmanın kanunlarını Allah’ın ahkamına tercih ettik.
Allah’ın haram kıldıklarının tamamını yasal hale getirdik.
Hatta aykırı söz söyleyenleri suçlu kabul ettik; tam patlayacağımız anda baş düşmanlarımız biraz sırıtarak “Ambargoyu kaldırdım” diyerek yemle gemimizi sağlamlaştırıyor.
O dinime düşman olanların verdiği yardımlar, Rabbimizin bütün canlı ve cansızlara lütfettiği bir tek nefesin karşılığı olamaz.
Sabahtan akşama kadar güneş ısı ve ışınlarıyla Rabbimizin sunduğu güneşin bir saatlik faydasıyla kıyas yapılamaz.
Kendi sporumuzu, kendimiz yapalım.
Kendi siyasetimizi İslam’a göre biz yapalım.
Ticaretimizi, İslam’a uygun yapmanın yollarını arayalım ve zorlayalım.
24 saatlik eylemimizin her saniyesi, bize her saniye nefes nimetini lütfedenin koyduğu kurallara göre ilmini öğrenelim ve ona göre hareket edelim.
Allah yardımcımız olsun.
Yorumlar
Kalan Karakter: