Psikiyatrik
araştırmalar bize ruh hastalıklarının beyindeki fonksiyon bozukluklarından
kaynaklandığını gösteriyor. Tanınmış mutasavvıfların tamamı isteyerek
uyguladıkları yöntem ve teknikler sonucunda aşk içinde beyinlerindeki fonksiyon
bozukluklarına kendileri sebep olmuşlardır. Bu yüzden hem dünyada hem ahirette
karşılaşacakları sonuçların sorumlulukları kendilerine aittir. Mistik
hezeyanların neredeyse tamamı ŞİRK içeriklidir. Şirk koşmanın ötesinde daha da
ileri giderek kendilerini Tanrı yerine koydukları da olmaktadır.
ALLAHA
ŞİRK KOŞMAK AFFI OLMAYAN GÜNAHLARDANDIR ŞÜPHESİZ. İNSAN, KENDİ BEYİNSEL,
ZİHİNSEL, HER TÜRLÜ FAALİYETİNİ KONTROL ETME YETİSİ İLE DONATILDIĞI İÇİN,
YAPTIĞI HER ŞEYDEN DE SORUMLU TUTULMUŞTUR. Hiç kimse bu sorumluluklardan muaf
olamaz ve de değildir.
Mistik
hezeyanlar psikiyatrik sanrısal bozukluk olarak tanımlanan hastalıklardır. Bu
kişilerde hezeyanlar birincil olarak büyüklük, erotik(erotomani), kıskançlık,
somatik, karışık vs. içerikli olabiliyor. Garndiyöz tip. Megalomani olarak da
adlandırılır. İnsanların çoğunda olmayan bir takım özelliklere sahip olduğu ama
anlaşılamadığı hezeyanı vardır. Bir mutasavvıf kişide aynı anda birden fazla
hezeyanın olduğu durumlarda olabilmektedir. Örnekleri ileride verilecektir.
İLAHİ
AŞKA DÜŞTÜĞÜNE İNANAN İNSANLAR, DİĞER İNSANLARIN İNANDIKLARINI ÖNEMSEMEDEN,
MEVCUT DÜŞÜNCENİN HATALI VE YANLIŞ OLDUĞUNA DAİR KESİN KANITLAR OLMASINA
RAĞMEN, AŞKIN OLUŞTURDUĞU HEZEYAN ŞİRK OLSA DAHİ İNANÇLARINDAN VAZ GEÇMEZLER.
Aşk
olgusu diğer hezeyan bozuklukların oluştuğu ana hezeyan bozukluğudur.
Tasavvufta
hakikatin en üst derecesine/makama ‘ilahi aşkla’ ulaşılabileceği söylenir.
Ehli
tasavvuftaki ‘Enel hak’ tasavvuru hakikatin en üst derecesi olarak görülürken,
hezeyanın en üst seviyesinin de yine kendisinin Tanrı olduğu iddiası ilginçtir.
Bunun en bilinir örneği Hallacı Mansur’dur. Hallaç uyguladığı yöntemler
sonucunda kendini önemli sanma hastalığına duçar etmiştir. Enel Hak ve Kendini
Tanrı Sanmak(Tanrı Kompleksi).
Yok
Hallaç öyle demek istemedi.. Ya ne demek istedi? Şirkten de öte bu söylemi
aklamaya çalışıp bu günaha ortak olmanın anlamı ne ola ki? Her şey ilmi ve dini açıdan açık seçik ortada
değil mi?
Aşk
maşuka (âşık olunana) ulaşılacak bir durum değildir maşuka ulaşılırsa aşk biter
derler âşık olanlar. Aşk hedefe ulaşamayınca aşk kine ve nefrete dönüşür. Kin
ve nefret duygusuna dönüşen aşk Allaha isyan etmeye, kendini Tanrıdan üstün ve
önemli sanmaya başlar. Allah’la hayalinde kavga eder, kendiyle de cebelleşir.
Bu durum kişiyi ego kabarmasına, büyüklük hezeyanına sürükler. Kişi hayal
ettikleriyle gerçekleri birbirinden ayıramazlar.
Hallaçta
benlik değer duygusu ve kendine güven abartılı yükselince (ego kabarması;
grandiyözite = Grandiyöz (büyüklük) hezeyanı olarak yansıyor. Kendisinin
isteyerek ilahi aşka düştüğünü iddia edip, bipolar bozukluk ta kendini Allah
sanacak kadar abartılı son derece sakat ve hastalıklı bir iddia. Bilimsel ve İslami açıdan hiç
tasvip edilemeyecek bir durum. Neredeyse İslam dünyasında meşhur olmuş
mutasavvıfların tamamı bu tür hezeyanlara/düşünce sapkınlığına düşmüşlerdir. Bu
tür hezeyanları dile getiren mutasavvıfların tamamının durumu Hallacı Mansur’un
durumu ile aynıdır.
Kendini
Tanrı gören hatta tanrıdan da üstün gören diğer bir mutasavvıf Beyazıt-ı Bestamidir
(esas ismi ebu yezittir-yezidin babası kim niye değiştirip elifi kaldırıp
modifiye etti ise).
Bayezid-i Bestami’nin hezeyanları ve bazı şirk hatta şirkten de öte
sözleri:
“ ….Allah’tan Allah’a çıktım. Nihayet ben de
: “ ey ben sen olan “ diye seslendi…. “
ŞATAHATU’S SUFİYYE : 28-32.S-TEZKİRETU’L EVLİYA : 1 / 160
“ …..
Noksan sıfatlardan münezzehim, şanım ne yücedir … “ ŞATAHATU’S SUFİYYE : 30.S
“
….Çadırımı Arş’ın yanına kurdum…Allah’ım senin bana itaatin, benim sana
itaatimden daha büyüktür … “ŞATAHATU’S SUFİYYE : 29-30.S
“ … Beni bir defa görmen, Rabbini bin defa
görmenden hayırlıdır… “ şatahatu’s
sufiyye : 29-30.s.
Bayezid’i
Bistami öyle şeyler söylüyor ki, akıl alacak, mantık kabul edecek gibi değil:
“Cübbemin içinde Allah’tan başkası yoktur. Nebiler, velilerin ayağının tozuna
yetişemezler” der. Daha nice saçmalıklar. Aşk kavramını İslam’a tasavvufla ilk
Bayezid’i Bistami’nin getirdiğini söyleyenler çoğunluktadır.
Diğer
bir sapık tasavvufçu vahdet-i vücut fikri mucidi olan Muhiddin’i Arabi, eski
filozoflardan ve Hintlilerden aldığı vahdeti vücut fikriyle Allah’ın birliğini
değişik boyutlara taşımıştır. Ona göre, varlık birdir, yani evrende ne varsa
hepsi birdir ve O Allah’tır. Başka bir deyişle Allah=her şey demektir. Oysa
ihlas suresinde gayet açık tanımlanan Allah’ı; varlıkla eş tutarak müşriklere
taş çıkartmıştır.
Vahdet-i
vücutçu M. Arabi İslam dininin genlerini değiştirerek Müslümanlara uydurup yutturduğu
bir tasavvuf dini oluşturan mutasavvıftır. M.
Arabi’nin uydurup yutturduğu vahdet-i vücut dini ve Beyazıt-ı Bestam-i’nin hezeyanları/düşünce sapkınlıkları tasavvuf ve
tarikatçıların yüzde doksandan fazlası tarafından kabul görmüştür, halada
görmektedir.
ASLINDA
HER MEŞHUR MUTASAVVIF KENDİ ANLAYIŞINA GÖRE DİN UYDURUP YUTTURMUŞ. HAL BÖYLE
OLUNCA TASAVVUFTA İSLAM HARİÇ SAYISIZ DİN MEVCUT.
M.
Arabi bu fikrini biraz daha ilerletip, her görülenin Allah’ın zatı olduğunu
söyler. Sonrada Allah’ı insan suretine sokarak kendini ilahlaştırır ve ünlü
eseri “Füsus-ül hikem de şirkini izhar eder/açığa vurur, şöyle der: “Allah bana
ibadet/kulluk eder, ben de Allah’a”.
Hallaçta
görüldüğü gibi M. Arabi de de benlik değer duygusu ve kendine güven abartılı
yükselince (ego kabarması; grandiyözite = Grandiyöz (büyüklük) hezeyanı
yansıyarak sapıklık olarak ortaya çıkıyor. M. Arabi’nin uyguladığı yöntemler
sonucunda kendini önemli sanma sapıklığı ortaya çıkıyor. Kendini Tanrı
Sanmak(Tanrı Kompleksi).
Devamı
bir sonraki Paylaşımımızda olacak inşallah, tekrar görüşmek dileğiyle.
Hoşça, dostça ve sevgiyle kalın.