İbrahim Yıldırım
Sevgili Dostlar,
Bundan önceki paylaşımımızda her tür düşüncenin zihnimizde ve yaşamımızda mutlaka bir etki oluşturduğunu vurgulamıştık. Bu durum ihmal edilmeksizin göz önün de bulundurularak bilinçli yaşamalı ve düşüncelerimizi kontrol etmeliyiz, diye de vurgulamıştık.
İnsanların çoğunluğu dikkatini ve farkındalığını neye, nereye yönelttiklerinin bilincinde değildir. Genelde ekserimiz dikkatlerimizi, bilinçlerimizi sürekli sorunlara, zorluklara ve sıkıntılara yöneltmekteyiz.
Hal böyle olunca da sürekli yeni sorunlar, sıkıntılar ve zorlukların meydana gelmelerine sebep olmaktayız. Kuantum çekim yasası ve düşüncede sebep-sonuç ilişkisi her daim geçerlidir.
Sosyal medyada, görsel ve yazılı basında “ÇÖZÜM ÖNERMEKSİZİN” sürekli sorunların ve sıkıntıların dile getirilmesi toplumun ortak bilincini ve zihnini sorun ve sıkıntılara yoğunlaştırıyor. Bilincini ve farkındalığını çoğunlukla olumsuzluklara ve sıkıntılara yönelten toplumlar daha çok sorunlarla karşılaşırlar. . Kuantum çekim yasası ve düşüncede sebep-sonuç ilişkisi bu durumlarda da her zaman geçerlidir.
Her an hastalığı üzerine konuşan, hastalığından bahseden dikkatini/ düşüncesini hastalık üzerine yoğunlaştıran insanlar Kuantum çekim yasası gerçekliği sebebi ile daha fazla hastalık çağırır yaşamına.
Yapılan bilimsel çalışmalar kişilerin zihinsel çağrışım yolu ile oluşan hastalıkları düşüncelerini kontrol edip yönettirerek tedavi etmektedirler. PSİKOSOMATİK hastalıklar, zihinsel çağrışım yolu ile oluşan hastalıklardır sonuçta.
Peki, tamam da sorunlarımızı hastalıklarımızı, sıkıntılarımızı görmezden mi gelelim? Böyle yapmak daha büyük sorun yaratmaz mı?
Hayır, sorunları görmezden gelemeyiz. Sorunu kabul edelim ama dikkatimizi düşünce yoğunluğumuzu en fazla 3-5 saniye süreyle soruna yönelip kabul ettikten sonra, hemen dikkatimizi tamam durum böyle ama ben şöyle, şöyle istiyorum diyerek sorunun çözümüne yönelmeliyiz. Soruna odaklanır isek sürekli sorunla yaşarız, çekim yasası gereği daha fazla sorunlarla da karşılaşabiliriz.
Bunu uygulamalı bir örnekle anlatmaya çalışalım.
Sabah kalktınız vücudunuzda bir yerinizin ağrıdığını fark ettiniz. Düşüncenizi sadece 3-5 saniye (beş saniyeden fazla olmamalı) süreyle ağrıyan yerinize yoğun bir biçimde odaklayın. Sonra hızla düşüncenizi sevdiğiniz bir şeye, bir ortama, bir olaya yönlendirin. 10-15 saniye
süreyle orada yoğunlaşarak kalın. Sonra ağrıyan yere baktığınızda ya ağrınızın hafiflediğini ya da tamamen geçtiğini göreceksiniz. Ağrınız tamamen geçinceye kadar bunu tekrarlayın.
Sorun odaklı düşünme yerine çözüm odaklı düşündüğümüz ve düşünebildiğimizde istediğimiz sonuç ve başarıya ulaşmakta bir engel oluşmayacaktır.
Kuantum fiziğine göre evrende milyonlarca olasılık vardır ve bizler bu birçok olasılıktan sadece bir tanesini seçer ve onu yaşarız. Bu yaşantıyı neye göre seçeriz? Tabii ki düşünce tarzımıza, inanç sistemimize ve yargılarımıza göre.
Almanların benimde inandığım bir deyimi var ”Başarıda başarısızlıkta kafada başlar”. Bunu başka biçimde ifade edersek; başaracağınıza inanırsanız haklısınız, başaramayacağınıza inanırsanız yine haklısınız.
Madde başka bir deyişle düşüncenin yoğunlaşmış halidir. Zihninde bir hayali canlı tutmanın imgelemenin sürekliliğini sağlamanın, onu madde âleminde tezahür etme olasılığını arttırmaktadır. Yoğunlaşmış durumda yapılan ve kabul gören bir duada isteğin maddi alemde oluşumundan başka bir durum değildir. Bu bilgiden yola çıkarak bunun üzerine çeşitli çalışmalar bile yapılmaktadır.
Her düşünce bir davranışa dönüşmeyebilir ama her davranış bir düşüncenin uzantısıdır. Her davranış da yeni bir durum oluşturur, Yapıcı davranışlar yapıcı, yıkıcı davranışlar ise yıkıcı sonuçlar oluşturur.
Hani Dekart ne diyordu? “DÜŞÜNÜYORUM O HALDE VARIM”
Bizde bu deyişi açarak: Düşüncelerimizin kalitesi yaşamımızdaki olayların, sonuçların ve VARLIĞIMIZIN kalitesini belirler.
Sevgili Dostlar DÜŞÜNME ve DÜŞÜNCE ile ilgili paylaşımlarımız devam edecek. Hoşça, Dostça ve Sevgiyle kalın. İnşallah tekrar görüşmek dileğiyle.