Sevgili
dostlar,
Dil;
konuşmak, tat almak veya yutmak gibi işlere yarayan çok fonksiyonlu organın
adıdır; zahiri görünümü ile kabaca. Bu çok fonksiyonlu organın sağlık açısından
temiz tutulması önemlidir elbet. Geleneksel Çin Tıbbında biyolojik dil
organımızı inceleyerek, dildeki belirtilere göre insan bedenindeki bir bakışta;
pek çok hastalık teşhis edile bilinmektedir.
Bir
de; Japon dili, Fars dili, alman dili örneklerinde görüldüğü gibi “LİSAN”
sözcüğüyle eşanlamlı karşılığı vardır. Bizim dil temizliğinden muradımız lisan
karşılığı anlamındandır.
İnsan
olarak en büyük özelliğimiz, iletişim kurmak için konuşmamız, düşünebilmemiz ve
düşünebildiklerimizi lisana döküp ifade edebilmemizdir.
Kültürümüzün
ve düşünce dünyamızın büyük mütefekkiri/filozofu FARABİ: Dildeki yetkinliğimiz
arttıkça daha berrak, daha temiz, daha etkin ve ince düşünüşe sahip oluruz
diyor. Buna göre konuşmak sesli düşünmek iken; düşünmekte sesiz konuşmaktır.
Zira bugüne kadar hiç kimse zihninde kelimelere tenezzül etmeden düşünmeyi
başaramadı. (İsteyen deneyebilir.)
“Kalbim
Kudüs’te Kaldı” romanında Ahmet Turgut “Şuur/bilinç dilde başlar, kalbe iner.
Zira dil temizlenmeden, kalp de /gönül de arınmaz, akıl/aklediş de…” diyor çok
güzel bir ifade ile.
Dil
adabı, dil ahlakı ve dil bilinci nazarından temel tarifi bize rehber olacak şu
nebevi veciz ifade de buluyoruz “Dil kalbin tercümanıdır”. Başka bir ifadesi
ile “Kalp dilin aynasıdır” Bu nebevi veciz tarifin bize beyanı; kalbimizin,
zihnimizin, güzelliği-çirkinliği, doğruluğu-eğriliği, iyiliği-kötülüğü, nezaketi-kabalığı,
düşüncelerimizin, niyetlerimizin iyiliği-kötülüğü, her türlü menfi-müspet
unsurlar eşliğinde aynıyla dilimize yansır. Buna karşın şu da bir gerçektir:”
DİL TEMİZLENMEDEN KALP ARINMAZ, AKLEDİŞ DE. DOLAYISIYLA DÜŞÜNCELERİMİZ DE..”.
Kalp, aklediş/aklı kullanış ve dil geçişlidir, çift yönlü seyirdir. Tıpkı
bilme-yapma ilişkisine benzer. Zira bildikçe uygular, uyguladıkça anlar insan.
Beynimizi
dumura uğratıp aklımızı iğdiş yapıp kısırlaştıran, kalbimizi ve gönlümüzü
kirletip karartan, bireysel, toplumsal sevgi ve güveni dinamitleyen, teoriden
pratiğe/uygulamaya giden düşünebilme ve yapabilme yeteneklerimizi körelten,
bizleri hem dünyada hem de ahirette kurtuluştan ala koyup dünya aleme rezil ve
rüsva eden.. Sözcükleri, sözleri, söylemleri ve eylemleri aklımıza bir çırpıda
düşenleri sıralarsak: Küfretmek/sövmek, beddua etmek, lanet okumak, dedi kodu
/gıybet etmek, iftira etmek, kin ve intikam söylemlerini tekrar etmek, büyü ve
sihir yapmak yaptırmak, öfkeyi kontrol edememek, başkasını horlayıp aşağılamak,
…
Sevgili
dostlar,
Bundan
sonraki DİL KİRLİLİĞİ ile ilgi paylaşımlarımızda bahsedilen sözcüklerin,
sözlerin, söylemlerin ve eylemlerin yaşamımıza ve ruhsal dünyamıza nelere mal
olduğunu; aklımız erdiğince, bilgimiz çerçevesinde, olduğunca mantıki ve
bilimsel anlatmaya ve açmaya çalışacağız, inşallah.
Hoşça,
dostça, sevgiyle kalın.
Tekrar
paylaşımlarda buluşmak dileğiyle!