Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in, 6 yaşındayken Kadir İstekli ile dini nikâhla evlendirdiği kızının yıllarca cinsel istismara maruz kaldığı iddialarına ilişkin yürütülen davada karar açıklandı. İstanbul Anadolu Adliyesi 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada mahkeme heyeti; baba Gümüşel’e 20 yıl, Kadir İstekli ’ye 30 yıl, anne Fatıma Gümüşel’e ise 16 yıl 8 ay hapis cezası verdi.
Sevgili dostlar;
Yukardaki olayı neredeyse duymayan bilmeyen yoktur her halde!
Mahkeme bu kadar ağır ceza verdiyse olayın gerçek olduğunda şüphe yoktur.
Peki; ilkel toplumlarda bile görülmeyen(sapıklıklar hariç) böyle bir olay, kendini dindar tanımlayan bir grupta olmuş veya nasıl olabilmektedir? (Böyle guruplar dindar değil dincidir!)
Bu sorunun yanıtını bilmek, bulmak, cevaplamak olayın aktörlerinin inançlarına, aidiyetlerine ve yaşam tarzlarına baktığımızda hiç ama hiç zor değildir.
ŞAYET BİR FERT, TOPLUM, TOPLULUK, CEMAAT İNANDIĞI DİNİNİ GERÇEK KAYNAĞINDAN ÖĞRENMEYİP; BAŞKA BİR TOPLUMUN YAŞAM TARZINI, KÜLTÜRÜNÜ DİN EDİNİP DİN OLARAK O KÜLTÜRÜ YAŞARSA, ÖZ-BENLİĞİNİ YİTİRİR ve SONUÇ BÖYLE OLUR.
Tıpkı erkekle erkeğin evlenmelerini normal gören bir toplumun bu inancını normal görmeye başladığında aynı olayların ve durumların o ülkede de, toplumda da oluşacağı gibi. LGBT gibi bir yaşam tarzının ülkede partiler tarafından bile kabul gördüğüne göre!
Sık yaptığımız eylemler hatta doğal gördüğümüz tavır ve davranışlar bizde toplumda alışkanlıklar oluşturur. Alışkanlıklarımız ise bizim ve toplumumuzun karakterini oluşturur.
Sevgili dostlar;
Bir toplum başka bir toplumun adetlerini din edinirse özel vasfını yitirir, kendiliğini kaybeder, aptallaşır, ilkelleşir ve hatta köleleşir. İnsanlara bir yaşam tarzını, bir kültürü, hatta kötü bir şeyi kutsallaştırıp sunduğunuz zaman, akıl edip düşünemeyen insanın aklı ve zekâsı iyice zayıflar. Günümüzde tarikatların ve din bezirgânlarının yaptıkları kendilerini kutsallaştırarak bağlılarına kutsallıklarını sunarak; onları kendilerine kul köle zebun ederek sömürme yöntemidir bu.
Ne kadar çarpıcı vurgulamış büyük mütefekkir/feylesof İbni Rüşt: “CAHİLLERİ YÖNETMEK İSTERSEN SUNDUĞUN HER ŞEYİ DİNİ BİR KILIFLA SUNMAN LAZIM”.
Dinimizi ana kaynağı Kur'an'dan öğrenmediğimiz için kültürlerden, hurafeden, tasavvuftan, tarikatlardan duyduklarımızı ve yaşadıklarımızı din zannediyoruz! Günümüz Müslümanlarının ek- serisi tarikatların, mezheplerin, şeyhlerin uyuşuk yaşam tarzlarını tercih edip uyuşuk yaşadıkları için zavallılığın esareti altında yaşamaktadır.
Müslümanların bugünkü içler acısı durumuna tek sebebi “İslamı” mış gibi yaşamamızdandır. Sözlerimiz davranışlarımız birbirine uyumlu olmayarak yaşıyoruz. Müslüman olduğumuzu iddia ediyoruz ancak Allah’ın Kur’an’da buyruklarına aykırı durarak Müslümanmışız gibi yaşıyoruz.
Mışlı yaşamak kendini Sahte kimlik oluşturmaktır. . Mış gibi yaşamak yalanla yaşamanın kendini zihinsel ve ruhsal aldatmanın ta kendisidir. Mış gibi yaşamak karanlıkta yaşamak gerçekleri görmezden gelmektir. Mış gibi yaşamak hiçbir şekilde kazanç değil hep zarardır.
İbadetlerimizi de mış gibi yapıyoruz, Allah Elçisinin ve sahabenin anlattıkları ve uyguladıkları “din” ve “ibadet” hiç de bizimkine benzemiyor. İbadet Kur’an-ı Kerim'de çalışmak, meydana getirmek, ortaya çıkarmak yani iş ve değer üretmek/Salih Amel anlamında kullanılmaktadır ibadet.
Gel gelelim dini yaşantılarımızı ve ibadetlerimizi birkaç ritüelden (tanımlanmış şekilsel ve törensel hareketler) ibaret hale getirdik. Din ve ibadet anlayışımızın birkaç şekli ibadet etrafında dönüp duran bir “totolojiye” (kısır döngü/anlamsız tekrar) haline gelmesi bunun en iyi göstergesi değil mi?
Allah'ın dini demek olan Kur’an’da, temelde "Kur’an’ı okuyup anlayarak pratik hayata uygulamak ve böylece bunun gereği olan toplumsal maddi-manevi dayanışmayı hayata geçirme bilinç ve şuuru'' demek iken DİN.
Neredesin eyyyy Diyanet????? Nerede????
İnsan olmayı öğretmediğimiz toplumdan insanlık bekliyoruz. Tıpkı Kur'an'ı ve gerçek İslam'ı öğretmeden Müslümanlık beklemek gibi!!!
Hoşça, Dostça ve Sevgiyle kalın. İnşallah tekrar görüşmek dileğiyle!