Empati yapmak olayları anlamak ve ders almak için en önemli alışkanlığımız… Ne var ki asrın felaketinde empati yapmak bile imkânsız. Hafızalar duruyor, izan kabiliyeti yetersiz kalıyor.
Yazıyı kaleme aldığımız saatlerde 8. günde 180. saate doğru gidiliyor. Bu kadar zamanda bu millet her türlü yükün altından kalkardı, ama felaketin boyutları öylesine büyük ki. Daha çok uzun süre bu felaketin yaraları sarılmaya çalışılacak.
Bu felaketin verdiği derslerin yanı sıra öylesine güzel ve teselli olacak olaylar var ki iftihar ediyoruz.
En önemli konu eğitim. Eğittiğimiz zaman, kaliteli ve liyakatli insanlar yetiştirdiğimiz zaman neleri başardığımızı gördük. Aksini de. Eğitimsiz inşaatçıların yaptıkları konut değil mezar oldu.
“Daha muayene olmadım” diye su içmeyen o pırlanta evladımıza bir cümle ile verilmiş bilgi onu metin hale getirebiliyor.
Daha önceki göçük ve depremlerden ders alıp kendilerini iyi eğiten madencilerimiz ve tüm kurtarma ekiplerimiz destanlar yazdılar. Hilti kullanan ustamızdan vinç operatörüne acil müdahale sağlık ekiplerimizden afet yönetimi yapanlara kadar eğitimi düzgün olanların başarısı ortada…
Kenetlenen, omuz omuza, el ele, gönül gönüle tek yürek olmuş milletin evlatları tarihe örnek olacak nitelikte.
Tanımadığı, bilmediği kişiler için yurdun hatta dünyanın herhangi bir yerinden zor kış şartlarında, dondurucu soğuklarda, kendilerini unutarak, bir can kurtarmaya odaklananları da, evinde rahat edemeyip varını yoğunu yardım konvoylarına yetiştirmek için yarış halinde koşan, bir tek vatandaşın derdine derman olmak için çırpınanları da, kendisinden önce bir başka canın kurtarılması için yalvaranları da, bir kuruş kazanmak için çırpınırken karı/zararı unutup tüm varlığını ihtiyaç sahiplerine sevk edenleri de, enkaz başında tanımadığı bir kazazedenin kurtulması için kurban adağı yapan kurtarma ekibi görevlisini de, daha dün giyimi kuşamı ve çizgi ötesi yaşamı nedeni ile eleştirilere maruz kalan gençlerimizin çırpınışlarını ve onlardaki temel pırlanta yürekleri de unutmayacağız.
Gelecekte böylesi büyük değerlerin mutlaka ama mutlaka en mükemmel şekilde eğitilmesi gerekiyor.
O eğitim sayesinde kaçınılmaz felaketlerde yıkımlar asgariye indirilebilecek, dünyaya bedel canlar heba edilmeyecek ve sonsuz maddi kayıplar oluşmayacaktır. Bu eğitim için harcanacak kaynaklar bu felaketlerde yok olanların yanında yok denecek kadar az miktarda kalacaktır.
Kötü inşaat yapanlar devletimizin hassasiyeti ile tek tek yakalanıp yaptıklarının hesabı soruluyor. Ama aynı depreme dimdik ayakta kalarak direnen inşaatları yapanları da hemen bulmak ve alınlarından öpmek lazım. Toplumda varlığını unuttuğumuz iltifat, ödül ve mükafat sistemini de mutlaka kullanmalıyız.
Kendi canını, sağlığını, maddi ve manevi tüm değerlerini unutarak her yaştan insanın hayatta kalması için tüm engelleri aşma savaşı veren tüm kurtarma ekiplerini de şeref listemizin en üst yerine altın yaldız ile yazmalıyız. Ortam sakinleşince onları unutmak yerine bu gayretlerini manevi ödüllerle taçlandırmalıyız.
Kucağına aldığı bir canı sanki kendi evladını kurtarmış gibi büyük bir duygu yoğunluğu, göz yaşı ve şükür nidaları ile bağrına basan kurtarma görevlisinin kahramanlığının sebebi elbette insanlık değerlerinde saklı.
Karamanımız ise tüm bu felaket süresince yurdumuz ortalamalarının çok üzerinde mükemmel bir görüntü oluşturdu.
Gerek kurtarma ekipleri, gerek yardım ekipleri, gerekse tüm vatandaşlarımız canla başla felaketzedelerin yanında oldu. Özellikle bölgeden transfer konusunda büyük başarılar gözlendi. Üstelik paniksiz, bilinçli, sakin, dayanışma içinde ve verimli.
Nerede bir boşluk oluştu ise dakikalar içinde takviyeler yetişti. Resmî kurumların tüm güçlerine tüm sivil teşkilat ve kişilerin güçleri de ilave edilince devasa bir örgütlenme alkışı hak ediyor.
Bir milyon güzellik yanında tek tük eksik ve yanlışın olması da doğaldır. Ama böylesi bir günde sadece bunları gündeme getirip, bir milyon güzelliği yok etme çabasına girenlerin ağzına kürekle vurup haddini bildirmek lazım. Böylesi bir günde insanların en büyük iki sığınağı inancı ve devleti. Özellikle içlerindeki katran karası duygularını kusarak inançlara saldıranlar, devleti aşağılayıp milleti kargaşaya sevk etmeye çalışan tek tük sesleri de duymadan susturmak da yine toplumun üzerine düşen bir görev.
Elbette bunlar konuşulacak, gelecek için ders olması niteliğinde tartışmaya açılacak ama gün o gün değil. Böylesi bir günde bunları gündeme getirip toplumda moral ve motivasyon yıkımı yapmaya kalkmak hangi insanlık değeri ile ölçülür ki?
Milletimiz büyük, insani değerlerimiz takdirlerin çok üstünde, iyi niyet, gayret ve fedakarlıkta bu millet rekorlar kırıyor… Böylesi bir felakette biz, bize yakışanı fazlası ile yaptık.
Yazmak dahi zor, yaşayanlara Allah sabır ve metanet versin. Rabbimiz tüm insanlığa böyle felaketleri bir daha göstermesin.