Karaman küçük bir köy, sosyal hayat sıfır vs. vs…
Bunu asırlık Karamalılar da yapıyor, üç gün Karamanda kalanlar da, Karaman ekmeği yiyenler de.
Öte yandan bakıyorsunuz, Karamanlı olmayıp Karaman’da memuriyetten emekli olanlar, yüzlerce sayfiye ve kendi memleketi dururken Karamana yerleşiyor. Soruyorsun: “Buradan iyi yerleşecek şehir bulamadık…”
Her birimiz bey, paşa, kral, imparator olduğumuzdan bir başkasına temennamız yok şükür. Koordine olmayı bir türlü beceremedik.
Böyle bir koordine olsa ve yapılan her türlü program, etkinlik, tören bir noktadan takip edilse 365 günde yaklaşık 665 tane faaliyet olduğu görünür. Eh, ne kadar seçici olursak olalım bunlardan bazıları da bize hitap edecektir elbet.
Buna rağmen bu eleştiriler neden?
Geçtiğimiz günlerde kadınlar günü kutlandı. Pek çok program vardı. Bunlar içinde Karaman için ayakta alkışlanacak mükemmellikte olanlar da... Yurt çapında ses getirecek olanlar da. Her ne kadar tekaüt olsak da gündemi takip etmek refleks halinde bizde. Duyduk, yapıldıktan sonra da sosyal medyada gördük. Emek veren herkesi tek tek kutluyoruz...
Ama güme gitti.
Bir grup gönüllü THM çalışmaları yapmış. Aşık Veysel ölüm yıldönümünde güçlükleri yenmiş ve bir konser düzenlediler.
Koroyu TRT koroları, konservatuvar koroları, ya da Kültür Bakanlığı koroları ile kıyaslayacak değiliz. Altın odun terazisinde tartılmaz. Amatör kalibresi ile baktığımızda çok güzeldi. Saz ekibinde prova eksikliğini ise ancak bu konuda bilgisi olanlar anladı.
Gönüllü bir koronun imkânları çerçevesinde ortaya koyabilecekleri en güzel performans idi. Çok güzeldi.
Diliyoruz Gündoğdu Duran, Bekir Sıtkı, Nevzat Güver, İsa Oğuz gibi iz bırakanlar için de birileri görev addeder ve bir şeyler yapar. Emeği geçenleri ve özellikle de koro kadrosunu tebrik ederiz.
Derken yaşlılar haftası geliverdi. Huzurevi ve Rehabilitasyon merkezinin elemanlarını geçmişten biraz olsun tanımıştık. O dönem orada yaşanan güzellikleri kamuoyuna yansıtmıştık. Yöneticiler değişti, kadrolarda da değişiklik olsa da orada görev yapan o kardeşlerimizdeki anlayış, güzellik ve hizmet aşkı değişmemiş. Her ne kadar üst yönetimde biraz aristokrasi koksa da tabanda işin asıl sahibi kadro hala ana babaya hizmet mantığı içinde, o kuruma can ve mutluluk veriyorlar.
Yoğun işleri arasında yaşlılara moral, kendilerine de kalıcı bir güzellik olması adına bir şeyler yapmışlar. Tertip ettikleri bir programı Lütfi Elvan Merkezinde sergilediler.
Bilgisini, halka halkın dili ile anlattığı için sevilen Hayati İnanç Beyefendiyi de davet etmişler. Gelmiş. Nasıl gelmişse gelmiş. Önemli olan gelmesi idi. Geldi. Biraz tutuk kalsa da, yerelden Karamandan, Yunus’tan, Mevlana’dan Türk Dilinden, Bekir Sıtkı’dan tek kelime etmese de, huzurevinde bir istirahat süresi kadar da yatsa da huzurevinin o güzel ortamından hiç bahsetmese de yine de halkımız ilgi ile ve memnun bir şekilde dinledi.
Sanırız program öncesi karşılayan ekipte tek Karamanlı yoktu ki Karamanı beş on cümle anlatmamışlar adamcağıza. Nereden bilsin yani… Behlül Dane söylememiş demek ki.
Karamanın en büyük salonu doldu, taştı, normal kapasitenin iki katı insan içeride idi ama bir o kadarı da evlerine geri döndü. Hazırlanan görseller duygu dolu ve sanat kokuyordu. Senaryo, çekimler ve montaj güzeldi. Elbet Karamanda sayısı çok fazla olan uzmanlardan bir destek de alınsa daha da güzel olur muydu, onu bilmeyiz.
Kısa sürede hazırlandığı belli olan koro türkülere can verdi. Amatörce samimi… Gönüllü olarak koroya destek veren saz ekibi özellikle Emre Gültekin gibi bir virtüözün de bulunması çok anlamlı ve güzeldi. Yaşlılarımıza saygı noktasından hareketle ofrtaya konulan bu etkinliklerde de emeği geçenleri tek tek kutlarız.
Sergiler, defileler, programlar…
Ama bir şey hep sırıtıyor. “Biz yaparız, gelen gelsin, gelmeyen de kendi bilsin” “Sosyal medyadan on binlerce kişiye ulaştık duyurduk, teke tek uğraşamayız ağam” “Aman canım duyurmaya ne gerek var, kendi yakın çevremiz gelsin yeter” mantığı hep sırıtıyor.
Doğru, boş kalmıyor belki. Ama ortaya koyulan güzellik hakkını bulmuyor güme gidiyor. Özellikle yerel basın öylesine unutuldu ki. “Aman canım gelip de kalabalık yapmasınlar, bir e posta yapar atarız, nasılsa alıştılar kes kopyala yapıştır yayınlarlar” mantığı kemikleşti. Eh haksız da değiller yani… İşler artık öyle yürüyor.
Mart ayı dert ayı. Sayın protokolümüzün mart ayında dertleri o kadar çok demek ki, kendi birimlerinin etkinliklerinde bile görmek mümkün değil. Allah işlerini kolay kılsın, o yoğun işlerinden fırsat bulup da halkın içine azıcık karışsalar ve yönetmek, idare etmek, hizmet etmek zorunda oldukları halk ile bir iç içe olsalar o dert olan işleri daha kolay hallolur aslında.
Bu gidişle Hindistan’daki kast sistemine benzer bir yapı oluşup gider. Arada uçurum olan sınıfsal bir yapı.
Sözün özü: Her gün birkaç etkinliğe güzelliğe sahne olan Karaman’da bu etkinliklerin sır gibi saklanıp duyurların çok görülmesi, bu kadar güzel etkinliğin sonucunda hak ettiği övgüyü ve değeri bulmaması, konuya bire bir dahil olması gereken yönetici ve idareci kadroların -dertli işleri nedeni ile olsa gerek- uzak durmaları nedeni ile eleştiriler bitmiyor. Karaman hep küçük köy olarak eleştiriliyor.
Etkinliklerde halkla ilişkiler kavramını göz önünde bulundurmayanlara basiret diliyoruz.
Haksız yere Karamanı ve Karaman evlatlarını yerden yere vuranların dillerini, klavye yazan ellerini de EŞŞEK arıları 70 yerinden soksun…
Ne Özel idarenin nede Karaman belediyesinin sanata kültürel etkinliklere ayırdığı bir bütçe yok,amatörce yapılan bu faaliyetleri duzenleyecek bir profesyonel getirilse çok daha kaliteli programlar yapılabilir.Bende aşık Veysel türkülerinden oluşan programa katıldım,olması gereken protokol nerede kimse yok,halk salonu doldurmuş halkın vekili yok,senelerce t.s.m.konseri verdik birtek vekilin geldiğini görmedik,(1 kere Mevlüt bey gelmişti o kadar.),ben o konserde sahneden destek vermek isterdim ,üstelik bir udi aramışlar ama haberimiz yok bizi bir arada tutacak,aramızdaki koordineyi sagliyacak bir derneğimiz bile yok.