Seçimle yatıp seçimle kalkıyoruz.
Yediğimiz seçim içtiğimiz seçim.
Hatta arka plana düştü geçim…
Peki kim kazanır?
Halkın iradesine tahakküm etmek imkansızdır.
“Odun koysak kazanırız” diyenleri,
“Onlar boşuna çalışıyor biz seçimi çoktan kazandık” diyenleri,
“Benim vatandaşım kime oy vereceğini bilir” diyerek açık açık hedef gösteren müptezelleri,
“Daha aday olur olmaz seçilmiş gibi kurumda hava basan, personeli yönetmeye kalkıp da avcunu yalayanları” çok gördük…
Bir gerçeği de yabana atmayalım… Seçmen bilinci konusunda elbette oldukça zayıfız. Aylarca siyaset konuşur, siyasetle yatar siyasetle kalkar ama, savunduğumuz ya da karşı çıktığımız görüşleri tanıma konusunda gayret göstermeyiz.
Sürprizleri çok yaşamıştır Türk siyaseti…
Üstelik günümüzde siyaset buz üzerinde dans değil, bataklık üzerinde çabalamaya dönmüştür. Buz üzerinde dans olsa düşen temiz kalır ama bataklıkta düşen bataklıkta boğulur.
Transferlerin, pazarlıkların gırla gittiği bir dönem yaşıyoruz.
Sütten çıkma ak kaşıkların, çirkefe övgüler yağdırdığı günlerdeyiz. Dahası civcivini yiyen kuzgun ile ava çıkan, geçmişinde kuyruğunu koparanlara kellesini teslim edenleri de görüyoruz.
“Bazı insanlar prensipleri için partilerini değiştirir, bazıları partileri için prensiplerini değiştirir” demiş Winston Churchill…
Bizde prensip kalmadığı gibi siyasi dans artık prensibe dönüştü.
Yıllar önce yakından tanıdığımız ve prensipleri nedeni ile takdir ettiğimiz pek çok kişiyi bugün şapkadan tavşan çıkarma hevesinde gördükçe de üzülüyoruz.
Kim kazanır peki?
Kazanmak ya da kazanamamak. İşte bütün mesele bu…
Gerisi lafı güzaf, gerisi teferruat…
Genel siyaseti başkalarına bırakalım da biz Karaman’a bakalım biz…
İktidarın demir atmış partisi ne hikmetse Karaman’da hiç iktidar olmadı, olamadı. Zaman zaman bir rüzgar yakalamış gibi olsa da hiç havasına giremedi. Girecekmiş gibi de görünmüyor. Davetler, ziyaretler, kabullerle dolu bir hizmet dönemi geçirip gidiyorlar. Planlanan onlarca iş gündeme bile gelmiyor, gelip de başlananlar yarı başlı ilgilenecek bir Allah kulunu bekliyor. Her soruya bir mazeret, her konuda bir suçlu çıkıyor karşımıza. Vekil olan aslını da yitiriyor asaletini de… (İstisnalar kaideyi bozmaz)
Durgunluk had safhada…
Sade durgunluk olsa neyse… Bir de karşı duruş modası türedi.
Değil gözünde çapak var diye ikaz etmek, gözünün üstünde kaşın var desen anında linç kampanyaları başlıyor.
Partinin kuruluşundan bu yana resmi görevde bulunmuş yüzlerce -belki de binlerce- kişi var ama bugün ortada yoklar. Kimi kasasının başında para sayıyor, kimisi lüks koltuğunda kahve yudumluyor. Çok az bir azınlık da köşesine sinmek zorunda bırakılıyor.
Her seçimin sonucu kazanmak. Ama öyle bir hava hakim ki biz yan gelip yatsak kazanırız mantığı hakim. Bunun en güzel örneğini de son belediye seçimlerinde gördük. Şükrediyoruz ki muhterem adaydan bir dayak yemediğimiz kaldı.
Muhalefet ya da hükümet ortağında durum nedir bir de ona bakalım.
Ana muhalefetin genel merkezindeki sevimsizliğine, güvensizliğe rağmen Karaman teşkilatları son dönemlerde liyakatli ellerde oldu hep. Hükümet ortağının aday hatasının da etkisi olsa bile teşkilatın bu liyakati son seçimde etken oldu.
Ama onların da genel merkezi malumunuz işlere bulaştı…
Peki kim kazanır?
Karaman’ı Ankara’da temsil edecek yetişkin, liyakatli ve kabiliyetli Karaman evlatları yok mu?
Var elbette, hem de çok var. Bunların bazıları siyasetten ürkmüş durumda, bazıları kırgın ve küskün, bazıları ise güvensiz ve cesaretsiz.
Neden?
Nedeni, adayları halkın talebi belirlemiyor da ondan… Genel merkeze giden yalan yanlış bilgiler, gizli hesap ve çıkar beklentileri nedeni ile yanlış yönlendirilen genel merkezler öyle birisini dayatıyor ki sanırsınız HALKA RAĞMEN seçimi banko alacaklar.
Bu her parti için geçerli.
Alamazsınız… Alamadığınızın pek çok örneği ortada.
Siyasi bağnaz seçmenlerin oyu ile de olsa birilerini seçtirseniz bile görev sürelerinde mumla aranır insanlar oluveriyorlar.
Kim kazanır sorusunun cevabı bunlarda saklı…
Çeşitli sebeplerle ön plana çıkamamış, “ben varım” diyememiş ama halkın yoğun ekseriyetle güvenini kazanmış adaylar kazanır.
Bu seçim başka seçimlere benzemiyor… Dengeler farklı. O nedenle adaylıklar çok önemli hale geldi.
İktidar olsun, iktidar ortağı olsun, muhalefet olsun halkın güven duyduğu kişi kazanır.
Seçmen, parti ve siyasi görüşü bir kenara bırakıp adayın kişiliğine bakarak karar verecek aşamaya geldi. Kargaşa sebebi ile de olsa bir anlamda seçmen bilincinin bir şekilde tezahürü söz konusu.
Ortam çok bulandı. Dengeler alt üst oldu ise de diliyoruz, bunların sonu dinginlik ve bahar havası olur.
Bunu sağlayacak olan da partilerin çıkaracağı halkın desteğini güvenini kazanmış liyakatli adaylardır.
Vesselam…