Maziyi nasıl taşlara çizmişse denizler
Aşkın ebedi tarihidir yüzdeki izler…
Ne kadar kişisel bakım ürünü kullansalar da kadınların yüzlerinde de o kadın olmanın tarihi, daha ilk gençlik günlerinde, yüzlerine işlenmeye başlar. Kozmetik ürünlerle kapansa da, makyajla gizlense de o çizgiler hep vardır.
O kadındır. Tüm kadınların ortak kaderini yaşayacaktır.
Daha bebek iken başlar o ortak kader.
Kız çocuğu olarak oyuncakları ayrı olacaktır, giyim kuşamı ayrı, hareketleri ona yakışır olacaktır. Gülerken, konuşurken, fikirlerini ifade ederken hep bir çerçeve içinde kalacaktır.
Derken genç kız oluverir ve bir felaketin içinde bulur kendisini. Öğretilmesi tabu, öğrenmek arzusu suç olan kurallar zinciri ile tutsak olur. Kimse neyin nasıl yapılacağını, nasıl olacağını öğretmez, öğrenmek isterse de bir suçlu muamelesi görür ama o kurallara uyması istenir. Uymazsa cesazı dışlanmak, aşağılanmaktır.
Bu kargaşada kendisini çarpık ve kendisinden uzak bir eğitim sistemi içinde buluverir. O eğitim sisteminin en önemli parçası olan sosyal çevre de nefsini bir yandan kırbaçlar, aklını bir yandan topa tutar. Cahil bir toplum içinde çıkışlar aramak çizgileri aşmasına bile sebep olabilir.
Hele ki aile içinde sorunlar var ve bu sorunları ebeveynler olumsuz yöntemlerle arttırıyorsa, büyük bir darbe de oradan gelir.
Derken çalışma yaşı gelir. Ya çalışıp geçimini temin için bir sistem kuracak ya da ev hanımı olmaya karar verip kocasının kazancı ile geçineceği bir yuvanın bekçisi.
Çalışma hayatında da daha niyetlendiği gün ilk karşısına çıkan konu işlerin cinsiyetlere göre dağılımı olacaktır. Erkek egemen mesleklerde sıkıntılar büyük olacaktır. Fiziki gücü ise ayrı bir sorundur.
Bu arada hayatın önemli bir basamağı evlilik vakti gelir. Dört seçenekli test sınavlarından seçme, değerlendirme, izan, değerler bilinci ve mantık kavramları kaybolduğundan, seçiminde rol oynayacak etkenler bir iki madde ile sınırlı kalacaktır. Boy-pos, giyim kuşam, belki biraz maddi imkan, ve özellikle de o unuttuğu sıcak ilgi, samimi duygularla karşılaşıverirse işlem tamamdır. Test sorusuna anında cevap veriverir. Bu seçiminde bazen o kadar emin ve katidir ki ailesini büyüklerini bile karşısına alıverir.
Ama hayat devam ettikçe güneş hep doğar ortalık aydınlanır. İşte o zaman birkaç şıktan oluşan seçimindeki hatayı anladığında iki yolu vardır. Her ikisi de dikenli, tabanı korlarla dolu, her an sağından solundan zehirli oklar yağan yollardır.
Ya ayrılık, ya da sabır.
Zaten bu arada dünya meyvelerinden bir iki tanesi de kucağındadır.
Şayet çalışmaya karar verdi ise bir de onun yükü. Tacizler, mobingler, aşağılamalar, gücünün üstünde iş kapasitesi vb… Dilim dilim etse de yetmeyen zaman, yetmeyen takat, yetmeyen imkanlar…
Bu örneklere daha pek çok ilaveyi yapabiliriz.
Peki bu genelleme tüm toplumu kapsar mı?
Sevinerek söyleyelim ki aile temelinde bilinçli ana baba ve özellikle ilkokul öğretmenlerinin eseri çok güzel yetişmiş ve güzel hayat yaşamış hanımları da çokça görürüz.
O nedenle yemek programlarında Fransız gavurunun ıvır zıvır yemeğini öğrenmeye harcayan anneler çocuk eğitimi konusunda da zaman ve emek harcamalıdır. Süper lig maçları için bir yerlerini yırtan babalar evlatları için de neler yapılabileceği konusunda sınırsız bilgi kaynaklarından kendilerini eğitmelidir.
Dünyanın en kutsal mesleği olan, bir harf öğretene köle olunacak kadar değerli olan öğretmenlik mesleğini yapanların da aslında uykuları kaçmalıdır. Yetiştirmek için kendilerine emanet edilen çocukların ileriki dönemlerdeki olumsuzluklarındaki vebali görmeli sorumluluklarını bilmelidir.
Erkekler?
Elbette onlar için de konuyu buna benzer tahlillerle ortaya koymak mümkün. Ama madem haçlıdan gelen her naneyi kabul edip sahipleniyoruz, böylesi bir bahane ile senede bir gün de olsa kadınlarımızı hatırlıyoruz. Bu gün bu konuyu onlara ayıralım.
Aslında çocuklarımıza özgürlüklerini vermemiz ve bu özgürlüklerinin sınırını iyice öğretmemiz sorunu çözecektir. Sınırları aşınca olacakları korkutarak değil ama kendisinde açacağı hasarları söyleyerek anlatmak konunun özü gibidir. Sınırsız imkanların kontrolden çıkardığı, aileden gizlenen suçların üreyerek hayatları yok ettiği, başarı değerlerinin yanlış bilinmesi, hak edilmemiş takdirlerin kişilik bozukluklarına yol açacağı gözden ırak edilmemelidir.
Diyeceksiniz ki tüm ahlaki değerlerin ayaklar altında olduğu, kapitalist kuralların gizli sağanak gibi hücrelerimize işlediği bu ortamda bu dedikleriniz kolay olmuyor. Haklısınız… Ama en büyük zafer büyük düşmana karşı kazanılır. En büyük kahraman da büyük düşmana karşı büyük zaferleri kazananlardır.
Bu yıl kadınlar günü sebebi ile Karamanımızda her yıldan çok ama çok fazla etkinlik gerçekleşmiş. Börekler fırında yanıp da çörekleri de kediler kapınca hiç birisine katılamadık. Ama çoğunu yakından takip ettik. Çok çok güzel etkinlikler başarı ile gerçekleşti. Tek sorun, bu etkinliklerin sadece protokol ve etkinliği düzenleyenlerin yakın çevresinde kalması, halkın iştirakinin yok denecek kadar az olması idi.
Ayrıca spor dalında Eke kızımız gibi harika başarıları olan minik hanımefendiler unutuldu. Sayıları çok fazla olan ve harika kalemleri olan hanım şair, yazar ve gazetecilerimiz unutuldu. Salgın döneminde her birisi bir melek yaklaşımı ile canlarını ortaya koyarak bizlere can veren sağlık personeli unutuldu. Rahatsız olan çocukları için ömürlerini onlara hizmete adayan, zaman zaman örgütlü çalışmaları ile örnek başarıları olan engelli anneleri unutuldu. Evlatlarını vatana feda eden anneler için ayrı bir program yapılsa ne güzel olurdu. İş kadınları unutulmadı sevindik ama önlüğünü giyip de mayalı üreten ablamız, bacımız ailesinin geçimini 50 kuruşlarla sağlayan hanımefendi iş yapmıyor mu? Birkaç tane de onlar yer alsa ne güzel olmaz mıydı? O törende yer alanlar her mayalı alıp yediklerinde hatırlarlar inşallah. Yine evinde örgü ile, kalıplara malzeme dökerek, geri dönüşüm malzemelerinden bir şeyler üretip de bütçesine bir şeyler katıp topluma güzellik üretenler de olsa güzel olmaz mıydı?
Gönül isterdi ki bir resmi kurum, bir kuruluş, bir STK ya da dernek bu saydıklarımız için apayrı ve güzel bir program düzenlese. Aslında Türk toplumunda HAN olan Hanımlarımız için her gün kadınlar günüdür. Hala da yapılabilir.
Varlık sebebimiz kadınlarımızın Kadınlar Gününü saygılarımızla kutlarız.
Hasan ÖZÜNAL
Aşkın ebedi tarihidir yüzdeki izler…
Ne kadar kişisel bakım ürünü kullansalar da kadınların yüzlerinde de o kadın olmanın tarihi, daha ilk gençlik günlerinde, yüzlerine işlenmeye başlar. Kozmetik ürünlerle kapansa da, makyajla gizlense de o çizgiler hep vardır.
O kadındır. Tüm kadınların ortak kaderini yaşayacaktır.
Daha bebek iken başlar o ortak kader.
Kız çocuğu olarak oyuncakları ayrı olacaktır, giyim kuşamı ayrı, hareketleri ona yakışır olacaktır. Gülerken, konuşurken, fikirlerini ifade ederken hep bir çerçeve içinde kalacaktır.
Derken genç kız oluverir ve bir felaketin içinde bulur kendisini. Öğretilmesi tabu, öğrenmek arzusu suç olan kurallar zinciri ile tutsak olur. Kimse neyin nasıl yapılacağını, nasıl olacağını öğretmez, öğrenmek isterse de bir suçlu muamelesi görür ama o kurallara uyması istenir. Uymazsa cesazı dışlanmak, aşağılanmaktır.
Bu kargaşada kendisini çarpık ve kendisinden uzak bir eğitim sistemi içinde buluverir. O eğitim sisteminin en önemli parçası olan sosyal çevre de nefsini bir yandan kırbaçlar, aklını bir yandan topa tutar. Cahil bir toplum içinde çıkışlar aramak çizgileri aşmasına bile sebep olabilir.
Hele ki aile içinde sorunlar var ve bu sorunları ebeveynler olumsuz yöntemlerle arttırıyorsa, büyük bir darbe de oradan gelir.
Derken çalışma yaşı gelir. Ya çalışıp geçimini temin için bir sistem kuracak ya da ev hanımı olmaya karar verip kocasının kazancı ile geçineceği bir yuvanın bekçisi.
Çalışma hayatında da daha niyetlendiği gün ilk karşısına çıkan konu işlerin cinsiyetlere göre dağılımı olacaktır. Erkek egemen mesleklerde sıkıntılar büyük olacaktır. Fiziki gücü ise ayrı bir sorundur.
Bu arada hayatın önemli bir basamağı evlilik vakti gelir. Dört seçenekli test sınavlarından seçme, değerlendirme, izan, değerler bilinci ve mantık kavramları kaybolduğundan, seçiminde rol oynayacak etkenler bir iki madde ile sınırlı kalacaktır. Boy-pos, giyim kuşam, belki biraz maddi imkan, ve özellikle de o unuttuğu sıcak ilgi, samimi duygularla karşılaşıverirse işlem tamamdır. Test sorusuna anında cevap veriverir. Bu seçiminde bazen o kadar emin ve katidir ki ailesini büyüklerini bile karşısına alıverir.
Ama hayat devam ettikçe güneş hep doğar ortalık aydınlanır. İşte o zaman birkaç şıktan oluşan seçimindeki hatayı anladığında iki yolu vardır. Her ikisi de dikenli, tabanı korlarla dolu, her an sağından solundan zehirli oklar yağan yollardır.
Ya ayrılık, ya da sabır.
Zaten bu arada dünya meyvelerinden bir iki tanesi de kucağındadır.
Şayet çalışmaya karar verdi ise bir de onun yükü. Tacizler, mobingler, aşağılamalar, gücünün üstünde iş kapasitesi vb… Dilim dilim etse de yetmeyen zaman, yetmeyen takat, yetmeyen imkanlar…
Bu örneklere daha pek çok ilaveyi yapabiliriz.
Peki bu genelleme tüm toplumu kapsar mı?
Sevinerek söyleyelim ki aile temelinde bilinçli ana baba ve özellikle ilkokul öğretmenlerinin eseri çok güzel yetişmiş ve güzel hayat yaşamış hanımları da çokça görürüz.
O nedenle yemek programlarında Fransız gavurunun ıvır zıvır yemeğini öğrenmeye harcayan anneler çocuk eğitimi konusunda da zaman ve emek harcamalıdır. Süper lig maçları için bir yerlerini yırtan babalar evlatları için de neler yapılabileceği konusunda sınırsız bilgi kaynaklarından kendilerini eğitmelidir.
Dünyanın en kutsal mesleği olan, bir harf öğretene köle olunacak kadar değerli olan öğretmenlik mesleğini yapanların da aslında uykuları kaçmalıdır. Yetiştirmek için kendilerine emanet edilen çocukların ileriki dönemlerdeki olumsuzluklarındaki vebali görmeli sorumluluklarını bilmelidir.
Erkekler?
Elbette onlar için de konuyu buna benzer tahlillerle ortaya koymak mümkün. Ama madem haçlıdan gelen her naneyi kabul edip sahipleniyoruz, böylesi bir bahane ile senede bir gün de olsa kadınlarımızı hatırlıyoruz. Bu gün bu konuyu onlara ayıralım.
Aslında çocuklarımıza özgürlüklerini vermemiz ve bu özgürlüklerinin sınırını iyice öğretmemiz sorunu çözecektir. Sınırları aşınca olacakları korkutarak değil ama kendisinde açacağı hasarları söyleyerek anlatmak konunun özü gibidir. Sınırsız imkanların kontrolden çıkardığı, aileden gizlenen suçların üreyerek hayatları yok ettiği, başarı değerlerinin yanlış bilinmesi, hak edilmemiş takdirlerin kişilik bozukluklarına yol açacağı gözden ırak edilmemelidir.
Diyeceksiniz ki tüm ahlaki değerlerin ayaklar altında olduğu, kapitalist kuralların gizli sağanak gibi hücrelerimize işlediği bu ortamda bu dedikleriniz kolay olmuyor. Haklısınız… Ama en büyük zafer büyük düşmana karşı kazanılır. En büyük kahraman da büyük düşmana karşı büyük zaferleri kazananlardır.
Bu yıl kadınlar günü sebebi ile Karamanımızda her yıldan çok ama çok fazla etkinlik gerçekleşmiş. Börekler fırında yanıp da çörekleri de kediler kapınca hiç birisine katılamadık. Ama çoğunu yakından takip ettik. Çok çok güzel etkinlikler başarı ile gerçekleşti. Tek sorun, bu etkinliklerin sadece protokol ve etkinliği düzenleyenlerin yakın çevresinde kalması, halkın iştirakinin yok denecek kadar az olması idi.
Ayrıca spor dalında Eke kızımız gibi harika başarıları olan minik hanımefendiler unutuldu. Sayıları çok fazla olan ve harika kalemleri olan hanım şair, yazar ve gazetecilerimiz unutuldu. Salgın döneminde her birisi bir melek yaklaşımı ile canlarını ortaya koyarak bizlere can veren sağlık personeli unutuldu. Rahatsız olan çocukları için ömürlerini onlara hizmete adayan, zaman zaman örgütlü çalışmaları ile örnek başarıları olan engelli anneleri unutuldu. Evlatlarını vatana feda eden anneler için ayrı bir program yapılsa ne güzel olurdu. İş kadınları unutulmadı sevindik ama önlüğünü giyip de mayalı üreten ablamız, bacımız ailesinin geçimini 50 kuruşlarla sağlayan hanımefendi iş yapmıyor mu? Birkaç tane de onlar yer alsa ne güzel olmaz mıydı? O törende yer alanlar her mayalı alıp yediklerinde hatırlarlar inşallah. Yine evinde örgü ile, kalıplara malzeme dökerek, geri dönüşüm malzemelerinden bir şeyler üretip de bütçesine bir şeyler katıp topluma güzellik üretenler de olsa güzel olmaz mıydı?
Gönül isterdi ki bir resmi kurum, bir kuruluş, bir STK ya da dernek bu saydıklarımız için apayrı ve güzel bir program düzenlese. Aslında Türk toplumunda HAN olan Hanımlarımız için her gün kadınlar günüdür. Hala da yapılabilir.
Varlık sebebimiz kadınlarımızın Kadınlar Gününü saygılarımızla kutlarız.
Hasan ÖZÜNAL