Haber ve itibar birbirleri ile ardışık olaylardır. Birinden diğerine ulaşılır. Bir konudan haberimiz olursa itibar ederiz. İlgileniriz, katılım sağlarız, katkıda bulunuruz, sonuçta da olumlu yönlerini paylaşırız.
Karamanın sosyal yapısına olumsuz eleştirilerde bulunanlara bu noktadan karşı çıkamıyoruz. Oysa Karaman ölçeğindeki tüm şehirlerden çok daha fazla etkinlikler gerçekleştiriyor. Ama bunlar tabiri mazur görünüz GÜM e gidiyor.
Sebeplerin başında duyuru-haber verme kıtlığı, yanlışlığı yer alıyor… “Biz yapalım, gelen gelir, gelmeyen kendisi bilir” sözü yaygın ama yanlış bir ifade. Karşı taraf da bu düşünceye “Davet edilmeyen yere ya börekçi, ya da çörekçi gider” deyiveriyor.
Hızlı bir sürece giriyoruz. Malum seçimler. Sade siyasi seçimler değil, odalar, STK lar, cemiyet ve derneklerin pek çoğunda mevsim, seçim mevsimi. Öyle olunca bir hareket başlıyor. Bunlara bir de kültürel ve sosyal etkinlikler ilave olunca haftaların en az beş günü bir hareket oluyor.
Var ama biraz yok gibi…
Özel kişi ve kurumlar işbirliği ile çok değerli tiyatro, sohbet vb. programlar yapıyorlar. Seçkin ve seviyeli kişiler Karamana davet ediliyor. Bir kısmı ücretli elbette ama ücretler de günümüz şartlarında makul hatta bazıları maliyet çıktıktan sonra kalan biletleri üniversite öğrencilerine ücretsiz dağıtma fedakârlığını da gösteriyor. Salonlar doluyor mu, beklenen kültürel etki oluşuyor mu? Bütçeden küçük bir miktar duyuru ve ilanlar için kullanılıyor mu?
KARTAP birkaç etkinliği sıraladı. Bir bisküvi mozaiği gerçekten çok öneli bir olaydı. Ciddi de bir katılım gözlendi. Ama olması gerekenlerin pek çoğunu yine de etkinliklerde göremedik. Üstelik program daha bitmeden bir bone ve eldiven üzerinden etkisizleştirme çalışması yapanlar bile çıktı.
Yine bir ozanımız adına düzenlenen anma gecesi özlenen beklenen bir ortamda gerçekleşti. Geniş bir izleyici kitlesi vardı. Üstelik seçkin ve ilgili kişilerdi. Yine salonda mutlaka olması gerekenler maalesef yoktu.
Keşke Rahmetlinin sağlığında da buna benzer bir şey yapılsa idi…
Karamanın yüz aklarından Saray Holdinge ait SEKA-SAR Vakfı öncülüğünde tüm yurdu ilgilendiren çok ama çok güzel projeler gerçekleşiyor. Sarı Çiçek Hikâye Yarışması başlı başına bir güzellik idi. Bunlardan birisi de geçtiğimiz günlerde bir fotoğraf yarışması olarak yapıldı. Çok önemli ve güzel bir etkinlikti. Hatuniye Medresesinde gerçekleşmiş… Sanırız etkinliği düzenleyenler, kalabalık olursa arada biz görünmeyiz mantığı ile pek duyuru ve davet yapmadılar. Elbette SEKA-SAR Vakfının bu gayreti programı tertip edenlerin yaklaşımı ile güme gitmedi ama oluşturması gereken etkinin çok altında kalıverdi.
Üniversitede haçlı zokası yutmamış, kafe kültürü ile bağdaşmamış gençler çeşitli topluluklar kurmuşlar. Sık sık etkinliklerle ses duyurmaya çalışıyorlar ama sesleri yerleşkenin dışına pek çıkmıyor. Çünkü programı bir sır gibi saklama, duyurmama, konu ile ilgili kişilere haber vermeme gibi bir yol izliyorlar. Onlar da daha hayatın başında “biz yapalım gelen gelsin hay arkadaş” mantığını kavramışlar.
Bir öğretim görevlisi Doç. Gülşah Yalçın önayak olarak bir özel grup oluşturmuş. Rahmetli Karamanlı Barış Manço adına. Sağlığında o zamanın ekâbirine defalarca yalvarmamıza rağmen hemşeri olarak bir ağırlama keyfine ulaşamadığımız rahmetli adına etkinlikler düzenlenecekmiş. Ne güzel…
Keşke rahmetlinin sağlığında da böyle bir etkinlik yapılabilse idi.
Darısı geçmişte Karamana harika hizmetler yapmış kişilerin başına… Rahmetli olanlardan, Dr. Armutlu, Durmuş Ali Gülcan, İbrahim Hulisi Güngör ve daha pek çok rahmetli Karaman Evlatları hatırlanmalı ve anılmalıdır. Sağ olanların da ölmesi beklenmemeli, fani ömürlerinde hizmetlerine karşı bir gece dahi olsa Karaman Şehrinin teşekkürü onur olarak takdim edilmelidir.
Bir başka uygulama daha var ki o daha garip. Hanımların altın günü mantığı ile düzenlenen etkinlikler de var. Adı dünya, cihan, âlem, İslam, düşünce, toplum, topluluk gibi kavramları içerse de etkinliği yapanlar sadece BİZ kavramına körü körüne bağlı kalınca kendileri çalıp kendileri oynamaktan bir türlü yorulmadılar.
Basın ve Halkla ilişkiler de tıpkı haber-itibar gibi ardışık iki kelimedir. Birisi ile diğerine ulaşılır. Karaman Basınında hizmet veren gençlerimiz vefakâr ve azimli kardeşlerimiz. Onlarla ilgili konferans, seminer, etkinlik kutlama düzenlerken onlara bile haber vermeden halka nasıl ulaşabilinir ki?
Onlara ulaşmazsanız her etkinliğinizden sonra da elleriniz böğrünüzde “Yahu bu kadar çaba sarf ettik, çabaladık, bu halk neden bu konulara rağbet göstermez” diye cıgara üstüne cıgara teller kara kara düşünürsünüz…
Karamanda güzel şeyler de oluyor ama sessiz sedasız, adeta varla yok arası…
Halkımızın okuntu, davet, davetiye, çağrı, muştu gibi isimlerle kavramlaştırdığı olay o etkinliğin anahtarı, sonuçta da aynasıdır.