Toplumu yönetenler toplumun ihtiyaç ve imkânlarını iyi dengeleyip yatırım ve hizmetleri ona göre yapmalıdır.
Ama ziyaret/kabul ve önemli günlerde mesaj yayınlamaktan vakitleri kalmayınca bunları tespit etmekte ve uygulamakta yetersiz kalabiliyorlar.
O zaman toplumun duyarlı ve geleceği gören kişileri devreye giriyor. Bu işlere el atıyorlar. Elbette onlara da kolaylık sağlamak yerine pek çok engel çıkarılsa da geleceğe kalan hizmetler oluyor.
Karaman Huzurevi ve rehabilitasyon merkezleri de bu tür yatırımlardan.
Pek çok engele rağmen bir gönüllü huzurevi için bir dernek kurdu ve o engelleri tek tek aşarak, halkın da desteği ile Karamana ilk huzurevi açıldı. Daha sonra rehabilitasyon merkezi de ilave edilerek çok ama çok önemli bir eksik tamamlanmış oldu.
Allah ondan ve destek verenlerden razı olsun. Ne kadar önemli bir hizmete vesile olduklarını oralardan istifade edenler bilir.
Kınamaya ve yakınlarını oralara teslim edenlere de insafsız eleştirler yapmayı bıraksak artık. Herkesin şartları ve imkânları kendine göredir. Oraları bu şekilde değerlendirmek yerine oraların övgüsünü, o hizmeti verenlerin kahramanlıklarını görsek nasıl olur?
Bir süre önce sık sık ziyaret ettiğimiz bu kurum çalışanları bizlerde öyle mükemmel anılar bıraktılar ki. Gülen yüzlerinde bir asalet ve mutluluk, tatlı sözlerinde bal kaymak vardı. Çok zor bir görevi aşkla ve samimi bir biçimde yapmaktan dolayı öyle huzur dolu idiler ki. Bir delikanlı “Hocam daha önce birkaç işte çalıştım. Buradan aldığımın çok üstünde para kazandım. Ama buradaki huzuru mutluluğu ve bereketi hiç görmedim. Birkaç yılda ev araba sahibi olmakla kalmadım, aile huzurum ve sağlığım mükemmel hale geldi” diyerek bu canla başla çalışmasını özetleyivermişti. Sağ olsun. Var olsun. İki cihanı Cennet olsun…
Çalışanların bu mükemmelliği sakinlere de yansıyordu ki her odadan kahkahalar ve neşeli şarkılar yükseliyordu.
Ancak şu an duyumlarımız onlarca kişinin çaresizlik içinde sıra beklediği, aldıkları “bakıma muhtaç” raporuna rağmen aylar, hatta yıllardır sıra bekleyenlerin olduğu yönünde.
Yani bakıma muhtaç raporunu alıp da o gün oralarda yer bulunmuyor.
Toplumda öncelikli dedik. Nedir toplumun önceliği? Elbette önce eğitim ve hemen arkasından sağlık. Hemen sonrasında da ihtiyaçları karşılayacak nispette üretim.
Beş saatte gideceğiniz yolu 10 saatte gidebilirsiniz. Lüks salonlarda konser, tiyatro, konferans etkinlikleri yapmak yerine daha basit salonlarda yapabilirsiniz.
Asfalt yolların cilalı kaldırımlarında ıslık çalarak yürümek yerine biraz tökezleyerek eski yol ve kaldırımlarda hedefe ulaşabilirsiniz.
Ama sağlıklı olursanız…
Karamanı yönetenler: Şu an kaç kişi bakıma muhtaç, yaşlılık ve başka sebeplerle yattığı yerden sizlerden medet bekleyerek kapılara bakıyor hiç düşündünüz mü?
Bunların bir vebalinin olduğunu ve o vebalin sizin üzerinizde olduğunu, onlara bu tür hizmetleri hazırlamanın sizin göreviniz, boynunuzun borcu olduğunu hiç düşündünüz mü?
Ayda yılda bin kişinin bile seyretmediği maçlar oynansın diye milyarlık top sahaları yapanlar; yaşlı bir adamın gözü kapı ve pencerelerde bir medet beklerken çektiği ıstırabı hiç yaşadınız mı? (Dileriz Rabbimiz sizlere de yaşatmaz. Ama onların beddua ve ahını alırsanız muhtemeldir)
Gladyatör arenaları, amfi tiyatrolar yapmayı Romalılardan mı örnek alıyor olduk? Şifahane kavramını hiç mi duymadık atalarımızdan.
İğneden ipliğe uzak doğunun döküntülerine servet ödeyen bir ülkede fabrikalarda üretim, istihdam, raftan ne zaman inecek? Toplumun ve halkın gerçek ihtiyaçları ne zaman ön plana alınıp da lüks, şatafat ve göstermelik işlere son verilecek?
Karamanın sağlık sorunları her geçen gün hızla artıyor. Hastanelerden şikâyet etmeyen kalmadı. Hizmet alamadığı için mağdur vatandaş sayısı çok arttı. Huzurevi ve rehabilitasyon merkezi ihtiyacı had safhada ve akşam sabah çözüm bekliyor.
Atanmış veya seçilmiş yöneticiler; Duble yollar, köprüler hızlı trenler, ışıl ışıl bulvarlar, asfalt yollarda cilalı kaldırımlar, olimpik stadyumlar, yüzme havuzları, bin odalı saraylar elbet bu memlekete yakışır.
Ama devletinden medet bekleyen bir yaşlının, kapı pencereye bakarak döktüğü gözyaşı bu memlekete ve bu memleketi yöneten seçilmiş ve atanmışlara yakışmaz.
Dost acı söyler ama vebalinizden dolayı bir sıkıntı yaşarsanız da size yine en çok dostunuz üzülür.
Sıkıntı yaşamadan sıkıntıları çözün ki bizleri iki taraflı üzmeyin…
O yaşlı gözlerle kapı pencere kollayanların gözleri de mutlulukla gülümsesin.
Biz de yalancıktan, oy için falan değil, ham milliyetçilik kavramları ile değil, canı gönülden “DEVLETİMİZ BÜYÜK BE YAHUUU” diyebilelim…