Söylenmeyenleri söylemek, yazılmayanları yazmak, düşünülmeyenleri düşünmek ve dile getirmek, güçlüye karşı yanlışlarını söylemek zordur.
Ama zor da olsa birileri bunları söylese de iyi olur…
Son yıllarda tüm dünyaya efelenmeye, kafa tutmaya ve aşırı özgüvene sığınarak dayılanmaya başladık ya Allah sonumuzu hayır etsin.
Bir gün olur da kıçı kırık bir haçlı palikaryası restimizi görür de gemi azıya alırsa ne olur…
Ne olacak yüz yıldır bu fırsatı kollayan tüm haçlı iti leş görmüş akbabalar gibi üşüverecekler.
Hani o dilimize pelesenk ettiğimiz 23 rakamı var ya tam da onun yüzüncü yılına denk gelen günlerdeyiz…
Yüz yıl önce on beşiler gitti cepheye öle öle savaş kazandılar. Dört çocuğundan üçünü cepheye gönderen nineye en küçük oğlun seninle kalsın dediklerinde düşman buraya geldiğinde ne olacak varsın o da gitsin diyen ninenler kazandılar. Yiyecek tayını olmayan, giyecek postalı olmayan atacak mermisi kalmayınca taşla, süngü ile düşmana saldıranlar kazandılar. Kendisinin susuz kalacağını bile bile yaralı siper arkadaşına matarasındaki son yudum suyu verenler kazandılar.
Çünkü onlarda ahlak ve maneviyat vardı. Onların canları da kıymetli idi elbet, ama candan kıymetli bildikleri bağımsızlıkları ve vatan toprakları vardı.
Bir sıkımlık canı bile olmayan bir avuç palikarya havlayıp da çizmeyi aşarsa ve tüm haçlı camiası bir olursa bu gün onlara kiminle karşı koyacağız.
Hapsız yaşayamayan delikanlılarla mı?
Ahlaki saplantılarını haykıran pislik dernek üyeleri ile mi?
Canından daha kıymetli olan değeri son model telefonu olan gençlerle mi?
Asgari ücretle çalışan babasının dişinden tırnağından keserek verdiği harçlığı bir lüks mekanda bir çaya 50 lira vererek manitası ile fingirdeşen gençlerle mi?
Yüzüne dikkatli bakılınca yüzü kızaran genç hanımların yerini alan, donu ile belden yukarısında da sade göğüslerini kapatarak sokakları işgal edenlerin babaları ya da gelecekte doğuracakları çocuklarla mı?
Göbeğinden aldığı hava ateşini söndürmeyince pantolonun arkasında da delikler açarak kıçını havalandıran gençlerle mi?
Birkaç dakikalık zevkinden, keyfinden fedakârlık etmemek için tüm maddi ve manevi değerleri ayaklara altına aldığından haberdar olmayan bir nesil ile mi?
Eğitim kelimesini tüm milli eğitimden çıkarıp sadece kazan/kazan mantığı ile öğrettiğimiz gençlerle mi?
Ayağı toprağa değmeden, topraktan bir çekirdek üretmemiş, toprağın üzerine bulaştığı zaman pislik olduğu kanaatindeki sosyete bebeleri ile mi?
Sağcı/Solcu, laik/İslamcı, tarikatçı/mütedeyyin, sosyetik/varoşlu, doğulu/batılı gibi kavramlarla paramparça ettiğimiz bir nesil ile mi?
Kumanyası bittiğinde siperdeki arkadaşının yiyeceğini alabilmek için onu öldürebilirsin yoksa açlıktan ölürsün felsefesine varıncaya kadar elde etmeyi mubah sayan bir anlayışına bürünmüş gençlerle mi?
Ülkesinin başkentini bilemeyen bir nesil ile mi?
Daha doğduğu gün “kendini devlet kadrosuna at, al maaşını yan gel yat” felsefesi ile aşılanan bir nesil ile mi?
Ömrü boyunca tükettiğinin bir zerresini üretmemiş hazır yiyici bir besi güruhu ile mi?
Ahlakı yarı yarıya yok olmuş, namusunda ciddi tenzilata uğramış bir nesil ile mi?
Özgürlüğü başkasının haklarını çalmak, bağımsızlığı her aklına geleni yapmak olarak algılayan bir nesil ile mi?
En dar günlerinde kendi vatandaşımızın rızkını bölerek sahip çıktığımız Ortadoğu halkları ile mi?
Özellikle, Irak’ta Osmanlıyı arkadan vuran Iraklılarla, gündüz Osmanlı ile bir olup tüm sırlarını öğrenip gece de İngilizlere o sırları satıp onlarla Osmanlıyı gaflet uykusunda katledenlerle mi?
Kendi ülkesine sahip çıkamamış Mısırlılarla mı?
Haçlının altına verdiği altın klozette oturmaktan başka bir şey bilmeyen suudlularla mı?
Biraz aklıselim olmakta yarar var…
Bu toplumu bu hale getirdiklerinden haberleri bile olmayanlar toplumu iyi bir analize tabi tutsunlar.
Elbette bunun için toplumun içine girmek lazım. Hani artık onlar siyasi bir kast oldular ya… Hani onlar küçük dağları yarattıklarına inanır hale geldiler ve vatandaş gibi, halk gibi, alt tabaka gibi basit değerlere ihtiyaç duymaz hale geldiler ya…
Eğer bu milleti böyle bir dara düşürürlerse o alt tabakaya ihtiyaçları olacak. Zira dağ yıkılınca ilk altında kalanlar onlar olacak. O dağın yıkılmasını engelleyecek olan milli, manevi ve ahlaki değerleri yok ettiklerinin farkına vardıklarında o dağın altında ezilmiş olacaklar.
Vakit çok geç gibi görünse de bu milletin başaramayacağı şey yoktur.
Bırakın arık şu bu halk bizi seçti başka alternatif yok laflarını ve evrensel değerlerin varlığını bir görün. Evet halk size oy verdi. Çünkü uyguladığınız güzel taktiklerle güçlü bir muhalefet bırakmadınız. Ana muhalefet olması gerekenler tuhaf muhalefet oluverdiler. Toplumdaki bu büyük çöküşün eseri olarak onlar da ne dediklerini ve ne yaptıklarının farkında bile değiller ve tutar bir tarafları kalmadı.
Ama en feci gerçek de şu ki; bir dava uğruna yola çıktık diyenler o davanın gerçek sahiplerini tek tek saf dışı ettiler ve bunun için de her yolu denediler. Yapmadıkları taktik kalmadı. Onlardan boşalan yerleri de alkışçılar, çok yaşa diyenler aldı ve küplerini açıp doldurmaya başladılar. Bu memleket dara düşerse de gemiyi ilk terk eden onlar olacak. Bunun en basit örneği de küpü dolanlar o camiadan derhal kopup uzaklaşıveriyor ve bir daha kendilerinden bir haber alınamıyor.
Sınırsız güçleri olduğuna inanan ve tüm millet arkamızda diyenler bir anda tek ama kesinlikle tek başlarına kaldıklarında her şeyin farkına o zaman varacaklar ama vakit geç olacaktır.
Tüm bu kötü tabloyu çizdik. Söylenmeyenleri söyledik, yazılmayanları yazdık, düşünülmeyenleri ifade ettik belki ama yine de bu millet büyüktür.
Haçlının tuzaklarına kapılıp da attıkları uyuşturucu yemleri yerken kendimizden geçsek de çok azınlıkta da olsak da yine ahlak ve maneviyat çöküntüsüne uğramamış, o bataktan uzak duran pırlantalar elbette var. Sayıları ne kadar az olsa da güvencemiz, umudumuz ve geleceğimiz onlardır.
Yeni bir öğretim yılı başlarken, bir daha düşünüp bu kelimeye bir de eğitim kelimesini ilave etme zamanı geldi geçiyor.
Hatta öyle ki eğitim oranı öğretime göre bir misli de fazla olmalıdır.
Yoksa haçlının bizi yok etme planı tıkır tıkır işliyor, hem de okullarımızda ve öğretim kurumlarımızda…
Onları eğitim ve öğretim kurumu yapmazsak kara günler yakındır…