Edremit’in gelini türküsünü dinlediniz mi. Dinleyin. Sanatçı Nazlı Öksüz güzel söyler. Yiğitler yatağıdır da Edremit.
Ama maalesef 12 Eylül yıldönümünde yine haçlı köpekleri veya haçlıya uşaklık edenlerin senaryosu olduğunu tahmin ettiğimiz bir oyunla o güzelim belde gündeme düştü. Hem de o meşhur Edremit’in Gelini Hanımefendiye yapılan aşağılama ile…
Baskıcı rejimin uygulandığı bir ülkede öğretmen minik öğrenciye içinde kedi geçen bir cümle kurmasını söyler. Minik öğrenci heyecanlı ve yüksek bir sesle “bizim kedi 5 yavru yavruladı 5 i de konsey yanlısıdır” der. Bu yalaka öğretmenin çok hoşuna gider ve öğrenciyi alkışlatır.
Aradan birkaç gün geçer ve sınıfa müfettiş gelir. Yalaka öğretmen müfettişe yağ yakmak için aynı öğrenciye aynı soruyu sorar. Öğrenci kalkar aynı tonda “Bizim kedi 5 yavru yavruladı 5. De demokrasi taraftarıdır” der.
Müfettiş sinirden, yalaka öğretmen mahcubiyetten kızarır. Yalaka durumu kurtarmak adına “Ama yavrum daha birkaç gün önce sen onların konsey yanlısı olduğunu söylememiş miydin” diye sorunca: Minik öğrenci tüm masumiyeti ile cevap verir: “Öğretmenim o gün yeni doğmuşlardı gözleri kapalı idi. Şimdi artık gözleri açıldı gerçekleri görüyorlar.”
Edremit’te bu senaryoyu yazanlar halkın gözünün açıldığının farkında değiller.
Hala 12 Eylül den ders alamamış zavallı susak kafalı, nohut beyinli sıfır fikirli ve eksi akıllılar var.
Hangi siyasi fikirde olursak olalım Sivas olayları kanayan bir yaradır. Kara bir lekedir.
Yaşayanlar hatırlar o olaylardan daha birkaç ay evvel Karaman için yazılmış bir senaryo sahneye konuldu.
Bir seminere davet edilen bir müptezel ezan hakkında ileri geri laf etti.
Ama Karaman için büyük bir şans o gün Vali adı solcuya çıkmış Halil Nimetoğlu, Belediye Başkanı yine solcu Yaşar Evcen idi. Emniyet Müdürü de Rahmetli Atıf Şahiner.
Bu berbat adam bu lafı edince Yunus Emre Konferans Salonunda bir bomba patlamış gibi oldu. Salon çalkalandı. Salonu hışımla terk edenler oldu.
Bize ayrılan basın masası hem sahneyi hem de salonu çok iyi izleyeceğimiz bir konumda olduğundan olanları rahat görüyorduk.
Ömrümüz Vatana ve özelde Karaman’a hizmetle geçti. O güne kadar bu tür provokasyonlardan öyle dersler almıştık ki…
İzan terazisini çok ama çok hızlı çalıştırıp bu konunun nereye varacağını hesap etmeye başladık. O günler yine bir kamplaşma ve kutuplaşma haçlı köpeklerinin gündeminde idi. Ortalık gergindi ve Karaman dini konularda çok hassas idi.
Hızlı hareket etmek gerekiyordu.
Yerimizden kalkarak yan yana ön sırada oturan Vali ve Belediye başkanına yöneldik. İkisinin ortasında onların duyacağı şekilde net ve açık ifadelerle durumu anlattık. Aynı zamanda Emniyet Müdürü de tam arkamda söylediklerimi dinliyormuş. Sözüm biter bitmez Emniyet müdürü de “Sayın Valim çok doru” diyerek konuya açıklık getirdi.
Rahmetli Halil bey ve Karaman Evladı Yaşar beyin suratları öyle karışıktı ki. Belli ki şokta idiler. Belli ki böyle bir şeyi beklemiyorlardı. Yaşar Bey zaten yıllardır yakından tanıdığımız ve dürüstlüğüne memleket sevdasına ve özellikle de izan kabiliyetine güvendiğimiz bir kardeşimizdi. Halil Bey de bu konulara bulaşmayacak kadar akıllı ve vatanseverdi. Ama o an çaresizdiler. Bir çere gerekiyordu.
Sivas olayına benzer bir olayın yaşanması muhtemel idi.
Bir kenara çekilip ayak üzeri bir istişare sonucu Emniyet Müdürü ve maiyetinde bulunan çok liyakatli 2 komiser aracılığı ile o yanlışı yapan adam derdest edilip sırra kadem bastırıldı. Bir daha da kendisinden bir haber alınamadı.
Ama çarşıdaki işyerleri kaynamaya başlamış, İsmet Paşa Caddesinde gruplaşmalar oluşmuştu bile.
Yapılacak bir şey vardı. Ogünler Karamanın 4 TV kanalı harika bir yayıncılık yarışında idiler. Vali Bey den derhal üst protokol ile görüntülü bir açıklama talep ettik.
En güzel çözüm idi. Çok kısa zamanda üst protokol Vali Beyin odasındaki toplantı masasında bir araya geldiler. Abartmadan, gergin ifadeler kullanmadan, hedef alıp, hedef göstermeden bu sözlerin kişisel olduğunu hiç bir harfine katılmadıklarını ve şahsın da derhâl Karamandan uzaklaştırıldığını, tek tek beyan ettiler.
Birkaç dakika içinde tüm Karaman Televizyonlardan bu açıklamayı duydu. O günler birlik ve beraberlik adına güzel işler yapan TV lerden rica ettik. Bunları aralıklı olarak tekrarlayın diye. Onlar da her yarım saatte yayınlarını keserek bu açıklamayı defalarca verdiler.
Karaman ertesi güne vukuatsız, kazasız belasız ve sıradan bir gün olarak başladı.
Yıllarca seviyeli siyasi muhalif olduğumuz Sevgili Yaşar Evcen ile zaten aklıselim bir diyaloğumuz hep oldu. Kendisine, o gün basiretli bir duruş sergileyen Rahmetli Halil Nimetoğluna, ve Rahmetli Atıf Şahinere’e teşekkürler. Yaşar Beye uzun ve hayırlı ömür, Baki âleme göç eden Vali Bey ve Atıf Kardeşime de Rahmet diliyorum… Vatanın evladı olmak böyle olmalı…
Unutuldu gitti.
Ama aradan birkaç ay geçmeden bu senaryonun benzeri Maalesef Sivas’ta uygulandı. Çok kıymetli canlara mal oldu ve kara bir leke olarak tarihe not düşüldü.
12 Eylül ü ABD’nin bizim çocuklar dediği şaşkın susak kafalılar yaptı. Ama onlara o zemini hazırlayan aklı başındakilerin suçu var mı idi. Bunu da sorgulamak gerekir.
12 Eylül öncesi yaşananlara engel olmayan, oynanan oyunu görmeyen, göremeyenler 13 Eylül günü suskun ve mahcup değimiydi. Kurulan korku imparatorluğunun şamarını en fazla onlar yemedi mi?
Olaylara karışan evladına akşam eve geldiğinde, bu işlere karışmasının tehlikelerini anlatmayan, aksine onlara gaz veren ebeveynlerin suçu yok mu?
Eğitim ve öğretim için görevli öğretmenlerin, işyerinde kendi görüşünden olmayanı çalıştırmayan patronların suçu yok mu?
Muhalif görüştekilere bir cop fazla vuran güvenlik güçlerinin, en yakın arkadaşına bu yolun kötü olduğunu bunun bir haçlı oyunu olduğunu söylemeyenlerin, sen bizden değilsin o zaman defol bu vatandan diyenlerin, atasını soyunu sopunu bilmeden adi doktrin üretenlere tapanların, üretileni yok ederek toplumu hedef alanların hiç mi suçu yok.
Anarşi olaylarına karışmayıp da bunların yanlış olduğunu savunalar aforoz edilmişti toplumdan. Onlara OT-EYYAMCI-HAİN-ÖKÜZ damgaları vuruluyordu ki bu sıfatlar onlara hiç yakışmadı.
Gerçekleri görüp de o günkü kargaşaya engel olanların sayıları fazla olsa zaten, netekim birileri haçlı abilerine uyup da bu ülkeyi 100 yıl geriye götüremezdi.
Gelecekte pişmanlık yaşamamak için gün yine bu tezgâhları fark etmek lazım. Sadece fark etmekle de işi bitmiyor, bu tezgahları yıkmak için her ferde görev düşüyor.
Bu günler bile çektiğimiz bazı sıkıntıların temelimde o olayların izleri var. Güvenlik güçlerinin bir başka ülke tarafından yönetildiği bir memleketin halini en iyi 12 Eylül anlatır.
Bu gün hala siyaset yapmak, muhalefet yapmak, demokratik yoldan iktidar olamayıp da çirkefle iktidar yolu arayanlar 12 Eylülü bir daha okusun lütfen.
Edremit’in gelinini alet edenler bir daha okusun…