Doğrudur; kadınla erkeği eşit seviyeye getiremezsin çünkü; bu
eşitlenme işi doğanın fıtratına aykırıdır.
Kadın üstünlüğünü doğurganlığından alır; Neşet Ertaş’ın
dediği gibi; kadın insan erkek insanoğludur.
İlkel, köleci, feodal toplumlarda bedensel güç her şeyi
Sadece ilkel, köleci, feodal düzende değil, inanç
sistemlerinde de kadın hep ikinci sınıf sayılmış, hak ettiği değeri
görememiştir.
Kadın, çocukların anası; evin kadını; kocanın hizmetkârı
kabul edilmiş; tüm emir ve yasaklar, toplumsal yaşamda kısıtlamalar kadınlara
getirilmiştir.
“Cennet anların ayaklarının altındadır” dense de kadın hep
ezilmiş, baskılanmış, ötekileştirilmiş, erkeğin kölesi sayılmıştır.
“Saçı uzun aklı kısa!” denilerek, kadın aklı aşağılanmış;
yetmemiş ahlaksal olarak da kadın adeta şeytanlaştırılmış; tüm kötülüklerin
kaynağı sayılmış; tarihsel süreçler içinde hiçbir toplumsal, kurumsal, yönetsel
işlere layık görülmemiştir.
Üretim araçları, toplumun yapısının değişmesi, modern bir
çağa girilmesi ile birlikte kadının toplumdaki yeri değişmiş; kadın, sosyal
yaşamın tek belirleyicisi, değişimin, gelişimin öncüsü olmuştur.
Kadın yaşamın her alında vardır.
Kadının olmadığı bir yer yoktur.
Bilgisi, zekâsı, zarifliği, şefkati, analık yüreği ile toplumun
motor gücü, vicdanıdır.
Kim, kadın erkeğin gerisindedir derse bilin ki kadını
sömürmek; kadını ötekileştirmek içindir.
Mustafa Kemal Atatürk ne güzel ifade etmiş; “Bir toplum,
cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle
yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı
başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur.”
Bir kadın olarak kentim yok. Bir kadın olarak kentim tüm
dünya...
Bir kadına doğru ayakkabıları verirseniz dünyayı bile
fethedebilir.
Yeryüzünde gördüğümüz her şey, kadının eseridir.
Başka bir söze daha gerek var mı?
Sizce…
Yorumlar
Kalan Karakter: