Dr. Turan ŞENER
“Dostlarla
İktidar” olacağız diyen CHP Yönetimi son kurultayla birlikte kurum hafızasını
tamamen dışlamış ve Y-CHP olarak tarif edilen yeni anlayışını kurumsal açıdan
Peki,
burada neredeyse yüz yıllık bir kurumsal hafızanın hatta kurumsal kimliğin
değişimine sebep nedir?
Bu
iktidar yolunda birlikte yüründüğü iddia edilen “Dostlar” kimlerdir?
Bu
oluşum iradesini siyasetin en önemli ögesi olan parti örgütü ve tabanı başta
olmak destekleyen seçmenler ve diğer kurum ve kuruluşlardan mı almaktadır? Bu
ve benzeri pek çok sorunun başlangıç noktası gerçekleştirilen kurultayda ortaya
çıkmaktadır.
Dostlarla
İktidarın Diyeti Reddi Miras mı?
Gazi
Mustafa Kemal ATATÜRK’ün, Türk Milleti’nin toplumsal hafızasında yerçekimi
kanunu kadar değişmez bir yeri olduğu muhakkak. Bu olgunun Atatürk’le kendisini
tanımlayan ve bu zeminde kurumsal kimlik inşa eden CHP’de de korunduğu
zannediliyordu. Ancak son zamanlarda yaşanan bazı gelişmeler CHP-Atatürk
diyalektiğinde bazı köklü değişimlerin yaşandığını düşündürtüyor. Partinin
merkez teşkilatı veya lider kadrosu seviyesinde gerek söylem gerekse de eylem
boyutunda ortaya konan tercihlerin de bu kanaatimizi temellendirdiğini söylemek
mümkün.
Birlikte
yol yürünen dostların parti içinde adeta “eş başkan” şeklinde konumlandırdığı
düşünülen, geliştirilen söylemlerden üretilen politikalara kadar hemen her
konuda bu durumun gözlendiği malum İl Başkanının, üstelik de parti kuruluş
yıldönümü organizasyonunda vurguladığı ATATÜRK konusu bu yeni yolun en önemli
göstergesi olarak seçmenin karşısına çıkmıştır.
Gazi
Mustafa Kemal ATATÜRK’e ne şekilde hitap edileceği ile ilgili konu ve bu beyana
karşı Partinin sergilediği tutum, CHP’den Y-CHP çizgisine geçişin ve yürünen
“dostların” en acı örneği olarak yerini almıştır.
Yine
kurultayda özellikle toplumsal sorunların başında vurgulanan Türkiye’nin
yıllardır verdiği terörle mücadeleyi inkâr edip bir etnik grup meselesiymiş
gibi tarif ve beyan edilmesi de yine bu dostların Y-CHP’ye önemli katkılarından
olduğu görülmektedir.
Parti
tabanını oluşturan geleneksel seçmen kitlesinin hiç de memnun olmadığı
gözlenmektedir. Aranan yeni yollar için ortaya çıkan yeni oluşumlar da bunun en
temel göstergesidir. Yine ayrıca geleneksel taban bu oluşumdan ve birlikte,
yürünen ‘Dostlardan’ da asla haz almamakta bunu da özellikle her fırsatta
ortaya koymaktadır. Kendi tabanından dahi desteğin zorunluluktan öteye
gitmediği bu yapıyı diğer seçmenlerin de çare olarak görebilme ihtimali oldukça
düşüktür hatta yoktur.
Kurtarıcı
kılığında Brütüs’ler
Alternatif
olmak iddiasıyla ortaya çıkan diğer iki oluşum da siyasi arenada yerini
almıştır. Deva ve Gelecek olarak isimlendirilen bu iki oluşuma seçmenin
soracağı en temel soru eleştirdikleri zeminin yapımında taşıdıkları ve
koydukları taşlar olacaktır. Daha yalın haliyle Siz orada değil miydiniz
olacaktır? Neden ayrıldınız olacaktır? Bu organizasyonlar ne kadar tesadüflerle
dolu ve nerelerden kumanda edilmekte olduğu yani suflenin nereden geldiğini
merak edecektir.
Öncelikle
başta dış siyaset olmak üzere genel başkan olduğu dönemde parti içi
çalışmalardan uygulamalara, 7 Haziran 2015 seçiminden 1 Kasım 2015 seçimine
izlediği politikalarla ve gerçekleştirdiği “istikşafi görüşmelerle” hafızalara
kazınacak şaibeli işlerle bilinen Ahmet DAVUTOĞLU ve kurduğu Gelecek Partisi
değerlendirilebilir.
Söz
konusu bu oluşumda da hemen dikkat çeken temel konu parti kuruluşundan itibaren
adeta CHP için de gözlemlenen organize elinin burada da olmasıdır. Söz konusu
bu durum daha kurucularından başlayarak görülmektedir.
Yine
bu oluşumun hukuken alınan kararlar neticesinde gerçekleştirilen uygulamaların
doğru bir şekilde gerekçeleriyle seçmene aktarılması dururken, devletin
varlığına karşı yürütülen işlemler neticesinde gerçekleştirilen görevden
almaları ve kayyum atamalarını hak gaspı hukuk dışı uygulamalar olarak sürekli
siyaset malzemesi yapmanın kimlerin değirmenine su taşıdığını sorgulanabilir.
Ayrıca Davutoğlu yeni ortaya acıkan bir siyasi midir? Bu uygulama Türk Siyasi
hayatında yeni mi uygulanmaktadır. Kendisinin de yöneten pozisyonda olduğu
dönemde de örnekleri vardır.
Parti
programında görülen ve yine terör konusunu Türkiye Cumhuriyetinin eşit
vatandaşlarının kökenine indirgeyen bir mesele algısı yaratmak yukarıda da
görülen malum beyanların tekrarı olmakla birlikte “Türkiye’nin bütün kurumsal
yapısını, siyasal farklılıklarını ve toplumsal zenginliğini terör sorununa
indirgeyen yaklaşımlar sorunu çözemediği gibi, ülkemize ağır bedeller de ödetmiştir.”
cümlesiyle toplumsal zenginlik adı altında ayrıştırmanın önün açılması oldukça
dikkat çekicidir.
Türkiye’de
hukuki düzen içerisinde bütün siyasi organizasyonlar hemen pek çok ülkede
olduğu gibi aktif faaliyetlerine devam etmektedirler. Kendisini terörden hatta
daha kapsayıcı şekilde hukuk dışı hemen her oluşumdan ayıran STK’lar
çalışmalarını sağlıklı bir şekilde yürütmektedirler. Bunların aksini yapan her
yapı her devlette olduğu gibi Türkiye Cumhuriyetinde de gerekli hukuki
müdahalelere gerçekleşmekte ve hukuki süreç yürütülmektedir. Bu da devletin en tabi hakkı ve varlık
sebebidir. Parti programındaki bu göndermelerle kimlere ne mesaj verilmektedir?
İşte meselenin düşünülmesi ve üstünde durulması gereken esas noktası burası
olmalıdır.
Yeni
bir oluşumun diğeri de Ali BABACAN’ın organize ettiği Deva olarak
isimlendirilen Deva Partisidir.
Hemen
her organizasyonda ekonomi üzerine göndermeler yapan Babacan bu ekonomi
yönetimindeki başarısı 57. Cumhuriyet Hükümetine ve onun ekonomideki
reformlarına borçludur. Kendisine söz konusu reformların ısrarla üzerine
düşerek uygulanması düşmüştür. Yani elde ettiği ısrarla vurgulanan ekonomik
başarı 57. Hükümetin başarısıdır. Öncelikle bu durumun ortaya konulması
gerektiği düşünülmektedir.
Parti
programı incelendiğinde yine Temel Hak ve Özgürlükler başlığı altında Gelecek
Partisiyle paralel olarak ısrarla bir Kürt sorunu vurgusu görülmektedir.
“Türkiye’nin
insan haklarına dayalı demokratik bir hukuk devleti olma konusundaki
eksiklikleri, Kürt sorununun da kaynağında yatan temel faktördür. Uzun bir
tarihi arka plana sahip olan bu sorun, iktisadi, siyasi ve insani açılardan pek
çok olumsuz sonuç doğurmaktadır. Hayati önemi haiz bu konunun birçok boyutu
bulunmakla beraber esasında bu sorun, Kürt vatandaşlarımızın demokratik hak,
özgürlük ve eşit vatandaşlık taleplerinin karşılanmasıyla ilgilidir.”
Parti
tüzüğünden bir paragraf aslında olayı bakış açısını ve Deva’yı gözler önüne
sermektedir. Türkiye’nin uzun bir tarihi arka planda yatan sorunu terör
sorunudur. Yine ayrıca Türkiye’nin bütün vatandaşlar kanun eşit haklara
sahiptir. Bu durumun inkârı abesle iştigaldir. Hem de daha kısa bir süre önce
çeşitli Hükümetlerde en yetkili mercilerden bulunmuş kişilerin böyle beyanlarla
ortaya çıkması tek tarifle trajikomiktir. Öyle ise zamanında aldıkları bütün
kararlar, attıkları bütün imzalar, her beyan topal kalmaktadır.
Elbette
bu durumun böyle olmadığı bir gerçektir. Ama söz konusu organizasyonların
kuruluşundan itibaren basmakalıp cümlelerle bir siyaset mühendisliği ürünü olduğu,
tek merkezden yürütülen çalışmalarla siyaset sahnesine sunulduğu bu somut
verilerle karşımıza çıkmaktadır.
İYİ
Bir Politik Komedi Eseri: Kongrebaz
Balzac,
birbirinden farklı insanların yaşam öykülerini anlattığı eserlerini İnsanlık
Komedyası adını verdiği bir külliyatta toplamıştı. Bir diğer yeni oluşum olan
İyi Parti’nin serencamı da siyaset bilimi için derslik nitelikte veriler
sunuyor ilgililere. Kongre süreci ve sonrasında yaşananlar zaten bir türlü
temel tutmamış olan yapının neredeyse dağılma periyoduna girdiği şeklinde
yorumlanmasını sağlamaktadır. Özellikle demokrasi, parti içi demokrasi söylemi
üzerinden oluşan yapının gizli ajandası ve merkezi zaman ilerledikçe ortaya
çıkmakta, anlık heyecanlara kapılan seçmenlerin gerçeği görmesini sağlamaktadır.
Tabi henüz sorunsuz bir kongre süreci yönetememiş bir partinin memleketi
yönetme iddiası, benzer biçimde aynı partinin genel başkanının cumhurbaşkanı
olma idealinin ne kadar güvenilir olduğunu da ciddi düzeyde sorgulanmasına yol
açmaktadır. Özetle bu oluşumun vaziyeti Dostoyevski’nin Kumarbaz’ını
hatırlatmaktan başka İYİ bir netice vermeyeceği neredeyse kesin gibi
duruyor.
Sonuç
Yerine
Bu
yeni oldukları iddiasıyla ortaya çıkan yapılarda esas olarak dikkat edilmesi
gereken noktanın kuruluş çalışmalarından itibaren görülen bir eylem ve söylem
birlikteliklerindedir. Siyasetin en temel ögesi olan seçmenin bu oluşumlarda
bir karşılık bulmadığı şu geçtiğimiz süreçte ve yapılan araştırmalarda
ortadadır. Öyle ise maksat nedir. Nereye hizmet edilmektedir. Özellikle Gezi
Parkı eylemlerinden itibaren yoğunlaşan ve 15 Temmuz Darbe sürecinde alenen
ortaya çıkan yapının Türkiye üzerinde yürüttüğü operasyonlar ortadayken siyasi
alanda da bu operasyonlarla paralel eylem ve söylemlerin hangi merkezlere
hizmet ettiği oldukça açıktır.
Türkiye
15 Temmuz sonrası millet iradesinden doğan Cumhur İttifakının çalışmalarıyla
önce Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçmiş, ardında da hemen her alanda
yoğun bir mücadeleye girişmiştir. Her açıdan adeta yeninden bir Milli Mücadele
verilmektedir. Bunun yanında küresel ölçekte karşılaşılan Kovid-19 ile de yoğun
olarak mücadele etmektedir.
Hemen
her cephede yoğun bir şekilde verilen bu mücadelede Devletin yanında olmak en
temel vazifedir. Bu siyaset üstü bir durumdur. Lakin yukarıda özetlenen
yapıların en temel ortak noktası böyle bir ortamda verilen mücadelede en hafif
tabirle zafiyet yaratmaktır. Bu durum ise muhakkak ki Türk seçmeni tarafından
gözlenmektedir.
Yorumlar
Kalan Karakter: