1500’lü yılların ortalarına doğru Kanuni Sultan Süleyman’ın kafasına bir soru takılır:
Gücünün zirvesinde olan Osmanlı Devlet acaba bir gün inişe geçer de çökmeye yüz tutar mı?
Bu sorunun cevabını almak için dönemin ünlü Türk alimi , babası Yavuz Selim Şehzade olarak Trabzon’da Valilik yaptığı sırada Trabzon kadısının oğlu olan süt kardeşi, “ağabey” dediği, beraber büyüdüğü, müderris Yahya Efendi’ye Sadrazamını gönderir.
Sadrazam gider, soruyu sorar ve cevabını alır döner.
Yahya efendi 4 kelimeyle cevap verir: “Neme lazım dendiği zaman!”
Bu cevabı uzun bir süre düşünen Kanuni, sonunda Yahya Efendiye mektup yazar, bu cevabın ne anlama geldiğinin açıklanmasını ister.
Ve Yahya Efendi de bir mektupla, Kanuni’ye ne demek istediğini açıklar.
Bugün Topkapı müzesinde bulunan ve adeta zamanımızı anlatan bu mektup şöyledir:
“Bir devlette zulüm yayılırsa, haksızlık, hukuksuzluk ve yolsuzluk sıradan bir hale gelirse, işitenler de “neme lazım” deyip uzaklaşırsa, sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yerse, bilenler bunu söylemeyip susarsa ve gizlerse.
Fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin feryadı göklere çıkar, bunu da taşlardan başkası işitmezse.
İşte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır.
Halkın güven ve itimadı sarsılır.
Asayişe itaat hissi kaybolur.
Halkın umutları yok olur.
Böylece devletin yıkılması mukadder ve kaçınılmaz hale gelir.”
Hatırlamakta yarar var.