Karaman’dayım.
Babamın mezarına gittim. 2004’te kaybettik bir kalp krizi sonucu. İki ay sonra 20 yılı dolacak.
Zaman çok çabuk geçiyor. “Annen yoksa kimsen yok” bu doğru; ama baban yoksa hep yarımsın… Bu 20 yıldır böyle.
Babam Hüseyin Taşkıran Karaman’ın ustasıydı. Namı diğer, Karaman’ın Asker Hüseyin’i, kısaca ‘Asker’iydi. Lakabın askerlikle bir ilgisi yok. Bana anlatılanlara göre ikinci Dünya Savaşı öncesinde Karamandaki kışlaya çok sayıda asker getirilmiş. Askerler kışlaya sığmamış. O dönemde bir kısmı geçici olarak Kırmahalle’de camide barındırılmış bir süre. Daha sonra bunlar camilerden kışlalarına götürülmüşler. Götürülen askerlerden birinin kepi araçtan yere düşmüş. Babam da bunu almış başına geçirmiş ve bir daha da çıkarmamış. Dokuz yaşlarında olan babama o günden sonra “ Asker Hüseyin” demeye başlamışlar ve bu lakap babamla birlikte ömrü boyunca devam etti.
Çok iyi bir inşaatçıydı. Karaman’da 1950’lerin, 60’ların ve 1968’e kadar da 70’lerin inşaat ustasıydı. Hiçbir gün işsiz kalmadı.
Her sabah evimizin önünde babamı işe götürmek isteyen iş sahipleri beklerdi. İlk kim “yakalarsa” o işe götürürdü. Rahmetli Fehmi Gümüş amcadan, Yüksel Çelebiye, Sadettin Deveci’ye kadar o dönemin tanınmış isimleri hep babamı götürmek için gelirlerdi. Yüksel Çelebi ve Kürt Sezai diye bilinen Sezai Selek ( Serçeşme) en yakın arkadaşlarıydı… Gümüş Ekmek Fırınını, Çelebi Ekmek fırınını, Karaman’da pek çok kerpiç ve taş binayı babam yapmıştır… Ben de çocuk olarak yanına zaman zaman gider yardım ederdim.
‘Başla- Bitir’ciydi. Çok hızlı çalışırdı. İşi bir an önce bitirmek isterdi. Düşünülen zamandan çok önce de bitirirdi. Bu yüzden çok tercih edilirdi. Günlük ücretle çalışmazdı. İşi toptan alır, başlar ve en kısa sürede bitirirdi. Ama yanında çalışan işçiler buna dayanamazdı. İşçi bulmakta zorlanırdı. Sonunda kendisi gibi “işkolik” 5-6 işçi buldu. Onlara fazla ücret ödeyerek genelde onlarla çalıştı. Karaman eski Vilayet konağında, eski Hastane binasında. Bazı köylerin Tarım-Kredi kooperatifleri binalarında emeği vardır. Köylere de bisikletle gidip gelmiştir.
1968 yılında İstanbul’da Almanya’ya gidecek ustaların arasına seçildi. 1990 yılına kadar da Almanya’da ustalık yaptı. Almanları şaşırtacak kadar yapı bilgisine sahipti. 22 yıl çalıştığı 2 firma da diğer ustalara ödedikleri ücretten ayrı olarak babama ücret öderlerdi… Aynı zamanda firmaların ustabaşıydı. Demirinden betonuna kadar, o karar sahibiydi. Mühendislerle hep o muhataptı.
1990 yılında emekli olur olmaz Karaman’a döndü. 14 yıl da emekli olarak yaşadı.
2004 yılında, 74 yaşında, evinde, “çitlek çitlerken” çocuklarının yanında geçirdiği bir kalp krizi sonucu hayata veda etti.
Onu her geçen gün daha çok özlüyor ve arıyoruz…
Yattığı yer nur, mekânı cennet ve ruhu şad olsun