Geçenlerde bir kanalda eski bir Türk filmi vardı. 1960’ların bir filmiydi. Ben çocukluğumda ve gençliğimde iyi bir sinema seyircisi sayılırdım. Neredeyse bir dönem her Cumartesi günü, Karaman’da Yeni Sinema’ya giderdim. Elbette bir çok sebep olurdu sinemaya gitmek için.
Biraz çalışmıştım hastalık sonrası. Zihnimi biraz boşaltmak için izlemeye başladım. Rahmetli Kartal Tibet ile Hülya Koçyiğit’in bir filmiydi…
Aldı beni 50 yıl öncesine, bir yerlere götürdü .
Ama bir de baktım, yaklaşık bir buçuk saat geçmiş ve farkına bile varmadan bu zamanın, film bitmiş.
Bu eski Türk filmleri üzerine düşündüm biraz. Aşağıdaki tespitler geldi aklıma. Ben de burada paylaşmak istedim.
Önce şunu söylemeliyim: eski Türk filmleri 1960‘ların 1970’‘lerin duygu dünyasını zenginleştiren filmlerdi. O dönemlerde bu filmleri izleyenlerin duygu gelişimlerine katkıları vardır. Filmlerdeki dostluk, arkadaşlık, sevgi, vefa, kıskançlık, vefasızlık, hülasa insani duyguların hemen hemen hepsi vardı o filmlerde.
O eski Türk filmleri duygu dünyamıza büyük zenginlik getirdiler.
Ayrıca eski Türk filmleri abartılı ve mübalağalı filmlerdi. Bu abartı ve mübalağa filmin senaryosundan başlar diyaloglarına kadar; rollere, oyunculuğa kadar, hatta çekime kadar yansırdı.
Gerçekleşmesi pek mümkün olmayan ve tabii olmayan davranışların sergilendiği filmlerdi bunlar.
Buna biraz da o dönemin çekim imkanlarının, film çekim teknolojisinin yetersizliğini de ilave etmek gerekir. Teknoloji yetersiz olunca filmler daha çok diyaloğa dayalı olarak tamamlanırdı. Ancak bütün bu olumsuz durumlara rağmen eski Türk filmlerinin kendilerine has bir çekiciliği ve bir güzelliği vardı.
Masumiyet bu filmlerin en önemli özelliklerinden biriydi. Filmler saf, temiz, suçsuz, günahsız karakterleri öne çıkaran filmlerdi.
Her filmden dersler çıkarılırdı. Daha doğrusu her filmin senaryosunda çıkarılacak dersler mutlaka vurgulanırdı. Mesela her filmde kötüler kaybeder iyiler kazanırdı. İyiler acı çekerdi, sıkıntıya da düşerlerdi ama sonunda hep kazananlar iyiler olurdu eski Türk filmlerinde.
Her filmde bir ders vardı ve bu ders adeta seyircinin zihnine kazınırdı.
Filmin baş karekterlerinden olan erkekler onurlarına çok düşkündüler. İşleri ve aşkları için herşeyi yaparlardı. Herseylerini ortaya koyarlardı. Ama gururları incinmeye görsün. Gururları incinince her şeyi yüzüstü bırakırlardı.
Kadın baş karekterler ise sadıktı. Sevdiğini terk etmezdi, sevdiğini unutmazdı. Onun için maddi manevi her türlü fedakârlığı yapardı.
Bazen bir yanlış anlama hayatı çok zorlaştır, kadın baş karakteri çok büyük sıkıntılara düşürürdü.
Ama sonunda gerçek mutlaka ortaya çıkar ve film mutlu sonla biterdi. Genelde topluma hüzün aktarılmazdı…
Aklıma gelen bir başka önemli özellik de genelde her filmin bir müziğinin, şarkısının olmasıydı. Senaryoya göre önceden müzik sözleri hazırlanır, hazırlatılır ve bu sözler için beste yapılırdı. Genellikle profesyonel müzisyenlerin yaptığı bu müzikler 1960 ve 70 li yıllarda toplumu ciddi olarak etkilemiştir diyebiliriz. Bugün bile, Buruk Acı, Senede bir gün gibi filmlerin şarkıları hala söylenmektedir.
Bu müzikler filme bir özellik bir güzellik verirdi.
Güzel filmlerdi eski Türk filmleri. Hepimizi çok derinden etkilemiştir. Arkadaşlarımızdan, yakınlarımızdan bazıları film karekterlerine aşırı tutku gösterirdi. hatta filmdeki karekterleri gerçek hayata taşıyanlar bile olmuştur…
1960 ve 1970 li yıllarda toplum bu filmlerin oyuncularına o kadar büyük sempati ve hayranlık duyardı ki onlar gittikleri her yerde halk tarafından büyük bir coşkuyla karşılanır ve bulundukları her yerde izdiham yaşanırdı.
Sadece o yıllarda değil bugün bile, bu sanatçıların herhangi birisi halkın arasına karışsa, yaşlısı genci, herkes onlara içten gelen samimi bir sevgi gösterisinde bulunur ve onları hala hemen tanır.
Maalesef günümüzde durum öyle değil. Televizyon çıktıktan sonra, televizyonun ve sinemanın meşhur ettiği oyuncuların tanınması, televizyona çıkma süreleri ile doğru orantılı oluyor sanki. Televizyona çıktıkları sürece tanınıyorlar. Ama televizyona çıkmadıkları, dizilerde, filmlerde rol almadıkları zamanlarda ise çok kısa bir sürede hem yüzleri hem isimleri unutulup gidiyor.
Güzel filmlerdi eski Türk filmleri…