Deprem nedeniyle üniversiteler tatil oldu. Bugün derse gideceğim sırada öğrendim. Ben de 15 Şubat’ta 89 yaşına girecek olan annemin yanına Karaman’a gitmek istedim. Cumartesi günü başkan yardımcısı olduğum TEKAR Vakfının Yönetim Kurulu toplantısı var. Bu nedenle kış şartlarını da düşünerek arabayla gitmek yerine hızlı trenle gitmek istedim.
Bilet almak için de bugün saat 18.30 civarında hızlı tren garına gittim. Gişede sıra vardı. Girdim bekledim. Sıra bana geldi. Arkamda sıra devam ediyordu. Görevliye Ankara - Karaman hızlı tren seferi için Pazar gününe saat 16.30 için bir bilet istediğimi söyledim.
Görevli bilgisayardan baktı. “Maalesef normal yer kalmamış, business class var” dedi. Ücreti ne kadar diye sordum. “300 lira civarında” dedi. Benim alacağım bilet 100 lirayı bulmuyordu. Pazar günü yerine pazartesi giderim diye düşündüm ve görevliye biraz düşüneyim dedim. Sıradan çıktım.
Arkamdaki genç bilet almak için gişeye yanaştı. Bu esnada ben yan taraftan telefonla annemi aradım. Anneme dedim ki: Anne, Pazar günü gelmek istiyorum ama hızlı trende yer yok. Sadece business class ta var. O da pahalı. O yüzden Pazar günü gelemeyeceğim. Pazartesi günü gelsem olur mu? Annem de “Tabi oğlum, pazartesi günü gel” dedi.
Sonra tekrar sıraya geçtim pazartesi gününe hızlı tren biletimi aldım.
Gişeden ayrılıp gardan çıkmak üzereyken gişe sırasında arkamda bekleyen genç adam arkamdan bana yaklaştı.
“Amca, dedi, benimle gişeye kadar gelir misin?’
Elinde de cüzdanı vardı. Ben galiba parası yetişmedi yardım istiyor diye düşündüm ve onunla beraber gişeye doğru yönelirken, hayırdır, dedim.
“Tamam amca, gişeye gidelim” dedi. Gidelim kardeşim, bir sıkıntı mı var? dedim . “Yok amca, dedi, ben sana bilet alacağım. İstemeden konuşmanı duydum. Herhalde memlekete gideceksin. Paran yetişmedi, erteliyorsun gitmeni. Ertelemeni istemiyorum. Ben senin biletini alacağım. Buyur gişeye gidelim” dedi.
Çok şaşırdım. Yani sen, bana bilet mi almak istiyorsun? dedim. “Evet amca, ben senin tren biletini alacağım kabul edersen” dedi. “Lütfen yanlış anlama”, dedi. “Sadece yardım etmek istiyorum” dedi.
Gözlerim doldu. Boğazım düğümlendi. Bir genç adam benim bilet ücretini pahalı bularak yolculuğumu bir gün geciktirmemi, galiba depremle ilişkilendirerek, dikkatle izlemiş ve beni takip ederek bana yardım etmek için, beni bilet gişesine davet etmek için tren garının çıkışına kadar gelmiş...
Ellerini tuttum. Kardeşim, dedim, sen ne güzel insansın! Senin yüreğin ne kadar güzel! Senin için ne kadar merhamet dolu ve temiz! Senin gibi insanlar maalesef çok az. Gerçi milletimiz deprem vesilesiyle adeta destansı bir kampanya yürütüyor ama, inan, bunlar hep senin gibi güzel insanlar sayesinde oluyor. Sana çok teşekkür ederim. Senin gibi insanlar çoğalmalı. Senin gibi insanlar arttıkça bu memleketin sırtı yere gelmez. Sizler var oldukça, sizler gibi insanlar var oldukça bu memleket ne depremlerle yok olur ne düşman saldırılarıyla...
Sen gerçek bir insan evladısın. Gerçek bir Türksün, gerçek bir Müslümansın. Sana teşekkür ederim. Sağ ol. Benim param var. Ben sadece lüzumsuz yere harcamak istemedim. O yüzden bir gün sonra gitmek istedim. Çok sağ ol. Çok teşekkür ederim. Bunu hayatım boyunca unutmayacağım ve izin verirsen bunu yazacağım dedim.
Ama son sözleri söylediğim zaman, “Amca, lütfen yanlış anlama, çok özür dilerim” dedi ve birden genç delikanlı gözden kayboldu.
Z kuşağı Y kuşağı diye zaman zaman dalga geçtiğimiz, küçümsediğimiz insanlardan biri bugün beni Ankara hızlı tren garında ağlattı. Ankara hızlı tren garındaki hayatımda hiç görmediğim, hiç tanımadığım bu yüreği güzel insanı asla unutmayacağım...
Zaten duygu yüklü günleri yaşıyoruz, tamamen duygu seline kaldım,teşekkür ediyorum