İsrail; yaklaşık üç aydır Filistin topraklarında acımasızca bir katliam ve soykırımı bütün dünyanın gözleri önünde gerçekleştirmekte.
Kahpece yapılan bu soykırıma biz hem millet, hem Türkiye cumhuriyeti devleti olarak bugüne kadar hiç sessiz kalmadık, en üst perdeden dünyaya bu vahşeti haykırdık.
Yazımın başlığında “devletin kurumları din kardeşleri arasında ayrım yapar mı” demekle devlette bizim kurumları da. Yalnız kurumlarımızın zaman zaman yapmış oldukları uygulamalar değişik düşünen insanların kafasında çelişkiler oluşturmakta.
Diyanet işleri Başkanlığı’na benim sorum şudur?
Doğu Türkistanlılar bizim din kardeşimiz değil mi?
Dualarınızda bir kere olsun niçin anmıyorsunuz?
İsrail’in Filistin’e saldırıları ile başlayan süreç içerisinde camilerimizde din görevlilerimiz vakit namazları da dâhil Cuma hutbelerinde, devleti yöneten bütün yetkililerimizin açıklamalarında Filistin için her gün dualar edilirken, mevlidi şerifler okunurken, gıyabi cenaze namazları kılınırken dünyada niçin başka mazlum ülke adı geçmez.
Mesela 200 yıla yakındır komünist Çin hükümeti esareti altında en acımasız zulme uğrayan, Çile çeken, hem Müslüman hem de aynı soydan Türk olan din kardeşlerimizin dualarda Doğu Türkistanlıların adlarının da anılmasını istiyoruz.
Sizce bunun dinen bir sakıncası var mıdır?
Yoksa gerekçeniz nedir?
Bazı din görevlilerine sorduğumuzda
Dünyanın neresinde zülüm gören Müslüman varsa diyoruz ya.
Ben de diyorum ki; dünyanın bir yerinin adını her ortamda söylerken, dünyanın öbür yanındakilerin adını söylemek suç mu? Yoksa günah mı?
Çin hükümeti 1760 yılından bu yana en son 1949 yılında Doğu Türkistan'ı işgal edip bölgeyi “Sincan” (Kazanılmış Topraklar) olarak adlandırdığı tarihten beri, Uygur’daki Müslümanlara yönelik etnik temizlik ve asimilasyon politikası uygulamaktadır. İşgalden bu yana yaklaşık 20 milyona varan Doğu Türkistanlı Müslümanları katledildiği söylenmektedir.
Bunun yanında:
Suçsuz günahsız yüz binlerce insanlar hala toplama kamplarında tutulmakta işkenceler görmekteler.
Bu işkence kamplarının sayıları net olarak bilinmemekle birlikte son uydu görüntülerinde hızla çoğaldığı arttığı izlenmektedir.
Erkeklerin sakal bırakmaları, kadınların uzun kıyafet giymeleri yasaklanması.
Başörtüsü takma, dini kıyafetler yasaklanmış.
Bir çocuktan fazla evlat edinememe şartının getirilmesi.
Uygur kızlarının Çinli erkeklerle evlenmeleri mecburiyeti konması.
Kadınları kısırlaştırma, doğum kontrolleri yapılması.
Uygurlara zorla Çince şarkılar, marşlar söyletilmesi.
Çinceden başka kendi dillerini konuşmaları yasaklanmış.
Müslüman halk düğünlerde içki içmeye zorlanmış.
Seyahat özgürlüklerinin kısıtlanması gibi uygulamaların hala son hızıyla devam etmekte olduğunu dünya kamuoyundan öğrenmekteyiz.
Doğu Türkistan davasının üç efendiler olarak bilinen liderlerinden İsa Yusuf Alptekin, Mehmet Emin Buğra, Mesut Sabri Beykozi doğu Türkistan’ın tam bağımsızlığı yolunda karşılaştıkları zorluklar.
İsa Yusuf Alptekin rahmetliyi ilk olarak 1992 yılında 92 yaşında Erciyes zafer kurultayında canlı olarak görmüş ve doğu Türkistan davasını Uygurlara cin hükümetinin yaptıklarını ondan dinlemiştik. Daha sonra Avrupa Türk Federasyonunda görev yaptığın zaman da oğlu Erkin ve Arslan Alptekin’i tanıma ve onlardan bire bir zulmü dinleme imkânı bulmuştum.
Ayrıca Amsterdam’daki Restoranımda onları ağırlama ve hatıra defterime yazdıkları yazı da benim için çok kıymetlidir.
İsa Y. Alptekin şöyle diyor.
“Bir Doğu Türkistanlı olarak Doğu Türkistan davası, bir Türk olarak Türklük davası, bir Müslüman olarak İslâm davası ve bir insan olarak insanlık davası için hizmet edin” tavsiyesinde bulunuyor.
Burada insanın aklına büyük Türk haklarından Timurhan şu sözü geliyor. Arap için ağlayan çok Türkler gördüm ama Türkler için ağlayan hiç araba rastlamadım.
Yüce Rabbim zulme karşı mücadele etmeyi biz Türk milletine kıyamete kadar nasip etsin.
Devletimizin kurumları din kardeşleri arasında ayrım yapmasın.
Ne kadar acı bir durum değil mi? Sadece kurumlar değil, maalesef devlet tarafından bu ayrımın yapıldığını üzülerek görmekteyiz. Nerede bir zulüm varsa Türk Devleti oraya sahip çıkmalıdır. Tarih bunların örnekleriyle doludur.