MARMARA YALVARIYOR..
Ali ALGIN
Hollanda’nın, Alkmaar şehri ile Den Helder arasındaki demir yollarının kenarındaki bir ağacın çok uzadığı gerekçesiyle, demir yolları ağacın kesilmesine karar verir.
O ağacın kesileceğini duyan Hollandalı çiftçilerden 4 kişi sabahtan erkenden kendilerini zincirle ağaça bağlarlar. Demir yolu görevlileri gelince, bakın beyler;
“Ağaç kesilirken ağlar siz duymazsınız. Beni kesmen diye feryat edemez. Eğer bu ağacı illa kesmek istiyorsanız, önce bizi kesin. Biz ağlarız, feryat ederiz, duyarsınız. Duyunca bir can aldığınızı fark edersiniz. Bu ağacı bizi kesmeden kesemezsiz.” derler..
Polis devreye girer, bölgedeki diğer çiftçiler toplanır ve o bir tek ağacın kesimi engellenir.
Yukarıdaki tellere değmeyecek şekilde budanır ve iş tatlıya bağlanır.
*****
Bir “Kanal İstanbul” tutturduk gidiyoruz.
Yıllar önce bunun İstanbul'a en büyük kötülük olduğunu söyleyenler.
İstanbul da nüfusu kontrol etmek için pasaport uygulamasını dile getirenler,
Ne oldu da şimdi nüfusu artıracak olan, Kanal İstanbul projesinin savunucusu oldular?
Olay rant olayı. Tabiatı düşünen yok.
Kaç ağaç kesilecek,kaç tatlı su kaynağı yok olacak,o kanal kazısından çıkacak milyonlarca metre küp toprak,taş nereye dökülecek?.. Tabi denize dökülecek.
Bilim adamları yıllardır yazıyor, sempozyumlar düzenliyorlar.
"Bu gidişle Marmara ölür" diye feryat ediyorlardı.
Kimse duymadı.
Bizde, bilime ve ilime siyaset bulaştı. Bilim adamı iktidar yanlısı ise, siyaset kararları ağır basıyor.
Bilimi de, siyasi görüşüne göre yorumlamaya başlıyorlar.
Prof. Dr. Uğur Sunlu diyor ki,
“Bu müsilajın üç sebebi var. Su sıcaklığı, güneş ışınları, akıntı hareketleri gibi çevresel faktörler, bitkisel organizmaların varlığı ile evsel ve endüstriyel atıkların denizlere akıtılması.”
Su sıcaklığına ve güneş ışınlarına bir şey yapamayız, tamam.
Akıntı, evsel atıklar ve endüstriyel atıklara önlem alına bilir.
Kanal İstanbul, Marmara ya ikinci bir akıntı daha çok zehir ve ölüm değil mi?
O kanalın etrafına milyonlarca insan yerleşecek, yeni fabrikalar yapılacak. Evsel ve endüstriyel atıklar kanaldan Marmara Denizine daha çok akmayacak mı?
*****
Bilim adamlarına itibar etmeden, istişareye lüzum bile görmeden.
“İnadına Kanal İstanbul’u yapacağım” demekle olmaz.
Bu Marmara ya ikinci bir zehir ve pislik akıntısı demektir.
Birçok balık neslinin yok olduğunu görmedik.
Tarafsız, objektif düşünen bilim adamları feryat etti duymadık.
Bilime siyaseti karıştırdık. Bildiğimiz halde sustuk, bilmedik.
Yıllardır Marmara ağladı gözyaşını silmedik. Derdine derman aramadık.
Bu günlerde Marmara Denizini bir beyaz afet kapladı.
Kimisi “Deniz Salyası” diyor, kimisi “müsilaj” diyor.
Ama ben,o beyaz felakete,zehirlenip ölen bir canlının ağzından gelen köpükler olarak bakıyorum..
Evet Marmara son nefesinde, zehirlendi ve ölüm döşeğinde, ağzından köpükler saçıyor.
Ve biz o zehir yetmezmiş gibi, biraz daha zehir enjekte etmeyi düşünüyoruz.
Marmara, artık ölüyorum, kurtarın diye yalvarıyor.
*****
Söz konusu tabiat ve çevre ise, hiç kimsenin buna siyasi bakmaması gerekir.
Etrafımızdaki canlıları yok edersek, biz de yaşayamayız.
Hollandalı çiftçiler, bir tek ağaçı korumak için kendilerini ağaça bağlayıp,bu aĝaç canlı öldüremezsiniz, diyor ve mücadele ediyor..
Bizim binlerce ağacımız kesilir.. Dağlarımız oyum, oyum oyulur. Topraklarımız yok olur.
Bağlarımız viran olur. Barajlarımız kurur.
Bizim sesimiz bile çıkmaz. Ses çıkarsan, kendi babamız bile derki,
“Ulan sana mı kaldı, elalemin dağını korumak?”
Tanıdıkların, köylülerin siyasi düşüncelerine göre yorum yapar. “Zaten bu her şeye karşı yav iyi bi dayak atsalar yada ağaçla beraber kesselerdi” diye bilirler.
Bana Marmara’nın azından çıkan köpüklere bakıp, uzaktan sessizce ağlamak düşer.
Karaman ile Kılbasan’ın ortasında ki Davda Dağının oyuk, oyuk oyulup yok edilişine bakıp içime bir hüzün düşer.
Affet biz doğa, bağışla bizi tabiat senin ölümüne engel olamadık.
Şimdi,insanlıktan nasıl bir intikam alacaksın bilemiyoruz.?
Biz tabiatın,doğanın feryadını bugün duymazsak,yarın geç olur ve doğa bizi hiç duymaz..
NOT; Geçen hafta ki yazımda, 2010 yılında Euro 1,15 kuruştu diye yazmışım. Doğrusu 2,15 olacaktı. Okurlarımdan özür dilerim.