Köylü bu eşkiya derdine bir çare arıyordu.Cephelerden gelen kötü haber yetmez gibi. Bir de başlarına Çuku denen at hırsızı bela olmuştu..Ülkenin büyük bir bölümü istila edilmiş.Perişan bir halde düşmandan kaçıp ülkemize sığınan bu tip insanlar da yediği ekmeğe ihanet ediyordu.
Muhtar, ihtiyar heyetini topladı.
“Ağalar, bu çeteye köyümüzden üç kişi yardım etmektedir. Şu iki kardeş Bahri ile Bahtiyar yanlarına bir de çoban Harun’u da uydurmuşlar. Her köyde adamları varmış. Bizim köyde de bu 3 alçak kim de para var kimin harmanı çok,kimin atı iyi hepsini bildiriyorlar.evleri tarif ediyorlar.hatta bazen eşlik edip evleri gösteriyorlarmış.” dedi.Azadan biri “Ne yapmalıyız çare ne?” dedi.
Muhtar;“Deli Müdür haftaya geliyormuş, gününü bilmiyom,Gelince toplanın. Tek tek anlatalım. Devlet bu eşkiyayı yok etsin başımızdan diyelim.”“Deli Müdür” geldi diye herkese haber ulaştı. Kahve hane denen yer, ortasın da ardıç dikmeli, üstü direk ve kamışla örtülmüş toprak damlı engin bir yerdi.
“Müdürüm ne içersin” dedi kahveci.“Bana orta bir kahve ver” dedi.
Muhtar söze başladı, ardından köylüler bir bir eşkiyadan şikayet etti.
“Zaten zor geçinip gidiyoruz. Bunlar atımızı, ineğimizi, koyunlarımızı çalıyorlar. Buna bir çare müdürüm” dediler.
Müdür”Deli Müdür”Kahvesinden bir yudum aldı ,sonra yutkundu..Biraz durdu..herkesin yüzünü birer birer süzdü..“Benim emektar köylülerim” dedi, tekrar yutkundu.
“Devletimiz zayıf düştü, şimdi düşmanla vuruşma zamanı, ordularımız darmadağın oldu. Vatanın birçok yerin de bu tür vakalar oluyor. Devlet, Yunan kahpesinden vatan toprağını kurtarmak için asker topluyor.
Dünkü uşaklarımız başımıza efendi olmaya soyundu. Yunan topraklarımızı işgal etmeye başladı. Devletin başı büyük dertte. Bu tür eşkiya ile uğraşacak hali yok.
Amma size şu müjdeyi veriyim.
Bugüne kadar bizi,nesebi meçhul enderun mekteplerin den yetişen, Türk olmayan, azınlıklar idare ettiler.Osmanlıyı kendi ırklarının lehine kullandılar ve bitirdiler.
Kardeşlerim, İstanbul’dan Anadolu’ya geçen, yiğit komutanlar varımış..Hele biri var gazete de fotoğrafını gördüm..Kurt bakışlı kahraman bir Türk subayı ,ismi Mustafa Kemal miş.
Türkoğlu Türk. O, bu milleti kurtaracak İnşallah, Şark kolordu komutanlarından Kazım Karabekir paşa da, yanındayım demiş.
Onun için az daha sabredin, inşallah Mustafa Kemal yakın da ordusunu kuracak. Hem düşmanın hem de böyle çapulcu eşkiyaların hakından gelecek.
Şimdi 20 yaşına basmış herkesi askere çağırıyor” dedi.
Derviş’ in Ali ve arkadaşı Mevlüt hayıflandılar “Bizi almazlar. Biz daha 17 ye yeni girdik..Keşke alsalar da, gitsek düşmanla vuruşsak” dediler.”“Deli Müdür”3 isim okudu bunlar yakın da askere alınacak dedi.
“Durum bu beyler” dedi Atına bindi Karaman’a doğru sürdü atını.
Kahve de herkes yerinde ıhtı kaldı..Vay be devlet demek ki bitmiş. Diyen de oldu..Allah büyük durun bakalım,Bu Mustafa Kemal belki vatanı kurtarır bizi de Çuku’dan kurtarır, diyen de oldu.Akşam gün batarken uzaklardan koyun sürülerinin çan sesleri geliyordu. Koyun köpeklerinin havlamaları duyuluyordu..Mevlüt ile Ali aheste aheste yürüyorlardı. Mevlüt, Hacı Bayramın yeğeniydi. Alime’nin ve Mehmed’in amcaoğlu.
Mevlüt kendi evlerinin orda “Ali bana müsade ben eve gidecem” dedi.Ali , “Yarına görüşürüz haydi hoşca kal” dedi evlerine doğru yürüdü.Evlerine giderken Alimegilin kapının önünden geçerken, testiyle sudan gelen Alime.“Ne o Ali, sevdiğini el almış gibi pek üzgünsün hayırdır” dedi.
Ali,”Asker topluyorlar Alime, yaşım tutmadı. Mustafa Kemal diye bir Türk subayı asker topluyormuş. Yaşım tutmadı ona üzüldüm” dedi..“İyi ki de tutmamış yaşın, sen de gidersen buralar hiç çekilmez olur Ali” dedi Alime.Ali, Alime’nin ela gözlerine baktı...Utandı birden, Alime de zaten testiyi almış yürümüştü..Ali’nin içini bir heyecan sardı. Ne zaman Alime’ye baksa kalbi hızlı atardı zaten. Bugün gözlerine daha derin baktı. ”Ne kadar güzel bir kız Allah’ım..İnşallah bana yazan” dedi..Devam Edecek.