Müteahhit ne çalmış diye sorsan.
Hemen herkes demir çalmış, beton çalmış derler.
Müteahhitler yalnız yapmadı bu işi.
Toprağı etüt edenlerle, ruhsat verenlerle, ihale yapanlarla, fay hattını bilmeyen liyakatsiz iş bilmezlerle beraber çaldılar...
O binaları yapanlar, yaptıranlar sadece beton ve demir çalmadılar.
Ne mi çaldılar?
Ana sütü emen bebeğin sütünü çaldılar.
Ana kokusunu çaldılar.
Yatağa yatınca masal okuyanını, üşümesin diye üstüne yorgan örten,
Okula gitmeden yumuşak elleriyle saçlarını tarayıp ören elleri çaldılar.
Her sabah uyandıran öpücüğünü çaldılar.
Okul dönüşünde bir ananın gülücüğünü çaldılar.
Yaramazlık yapma kuzum diyen sözleri çaldılar.
Askere giderken ona gururla bakan gözleri çaldılar.
Ana, babayla geçecek bir yaşam öyküsünü,
Kınası yanan gelinlik kızın, “getirin anasını” diyen türküsünü çaldılar.
Anam, babam var arkamda dağ gibi diyen, çocukların dağlarını çaldılar.
Binlerce çocuğun umutlarını, geleceklerini çaldılar.
Ya anaların babaların neyini çaldılar diye sormayın.
Onların ölene kadar, bulamayacakları neşesini çaldılar.
Ciğerini koparıp parçaladılar, yüreğini çaldılar.
Yüzlerine bir ömür sürecek hüzün bıraktılar.
Anaların, babaların ömrünü çaldılar.
Kaç ana yavrum diye yanacak, kaç yavru anasız, babasız kalacak.
Kaç çocuk, çocuk esirgeme kurumlarında boynu bükük yaşayacak.
İşte bu hırsız ve çetesinin çaldıklarından bir kaçı hakim bey.
Söyle hakim bey, bu kadar şeyi çalan hırsızın cezası ne olmalı?