Eskiden,
telefon, cep telefonu, internet yoktu,
Sadece
acıların, gözyaşının, neşelerin,gülüşlerin kağıda döküldüğü mektuplar
gönderilir.
Birde
acil durumlarda telgraf çekilirdi.
Kılbasan
belediye kahvesinin yanında küçük bir postahane vardı.
Anaya, babaya,
kardeşe, eşe, evlatlara haber getiren, haber götüren postahane.
Pazartesi
günleri çok mektup gelirdi.
Postahanenin
önüne yığılırdık benim gibi babası gurbette olan çocuklar.
Postacı
Hüseyin abi okurdu isim isim..
-Ali
Algın deyince; ‘Burda der.’ Mektubu alır,
Babam
gelmiş gibi bağrıma basardım mektubu.
****
1968
yılıydı. Yaz ayları yaklaşıyordu. Babamdan mektup geldi.
Temmuzun
23 de, ‘Allah izin verirse geliyom’ diye yazıyordu.
Bir kaç
hafta zor geçse de Temmuz’un 23 ü gelmişti.
Karaman
garajına babamı karşılamaya gittim.
Altından
su akan binanın önündeki yüksek bir yere oturdum.
Kavaklı
yol tam karşımdaydı. Bazen yarım saatte bir, bazen de bir saatte Konya
otobüsleri geliyor.
Koşuyorum
otobüse, bekliyor um son yolcu inene kadar.
Babam
yok, gelmedi.
İkindin
sonu köyümüze giden otobüse bindim. Babasız köye döndüm.
Artık
babamı köyde bekliyorum. Günler geçiyor, babam yok.
Köyün
yakınında nohut ekili bir tarlamız vardı.
Anam
”Kuzum nohut olmuş onu yolalım bugün” dedi.
Tarla
köye çok yakın, köye gelen her araç görünüyor.
O
zamanlar köyden Karapınar istikametine giden arabalarda dahil 3- 5 araç anca
geçerdi.
Elim
nohut yoluyor ama gözüm yolda. Bir taksi görsem, Ana ben bi bakıyım, belki
babamdır diyorum,
Son
surat koşuyorum, dedemgile bakıyom babam yok.
Tekrar
Anamın yanına gidiyorum. Babam değilmiş diyorum..
****
Bu
arada köyümüze bir cenaze geleceği söylentileri yayılıyor.
Biz
babamı beklerken tüm köy babamın öldüğüne inanıyor Ama bize kimse söylemiyor.
Amcam
Hollanda ya telgraf çekiyor. Cevap yok.
Dedem
sap arabasına sap yüklerken, yaşlı bir köylümüz,
-Recep
emir Allahın başınız sağ olsun diyor.
Dedem
Ne hayır hacım diye sorunca,
-Yav
senin büyük oğlun Hasan ölmüş diyorlar.
Dedem
sapıda yarı bırakıp ağlayarak köye geliyor.
Ben
uyuyordum, ağıt sesine uyandım, Ebem, Dedem, Anam ağlaşıyorlardı.
Kardeşimle
uyandık Anama sarıldık.. Ana ağlama, Ana ağlama.
Dedem
Ebem bizi kucaklıyor. Ağlaşıyorlardı..
****
Günler
gözü yaşlı olursa geçmek bilmiyordu.
9
yaşındaydım ama sanki dünya sırtıma yüklenmişti, Anama, kardeşime nasıl bakacağımı
düşünüyor ağlıyordum.
Yetim
kalmıştık. yüreğimi hıçkırık kümeleri titretiyordu.
Ama
babamın ne cenazesi ne kendisi gelmiyordu.
Günler
yıl gibi uzamış, durmuş geçmiyordu.
Cılız, zayıf
bedenimle duvar dibine oturmuş, dedemlerde bekliyorduk.
Sokak
kapısı açıldı.
Komşumuzun
çocuğu bağırdı,
-Recep
ağa, ‘Recep ağa müjde Hasan abi geldi’ dedi..
Ayağa
kalktım, Babam gelmiş. Koştum,koştum..
Yukarı
sokağı rüzgar gibi geçtim. Otobüslerin durduğu yerdeki sokağa geldiğimde,
Babam, yiğit
babam..
Elinde
iki bavul karşımda duruyordu.
Babam...dedim..
Sarıldım onlarca kez babamı öptüm..
Sanki o
cılız bedenimle babamı sırtıma alıp götürmek istiyordum..
Babam Hollanda da hastalanmış izini iptal olmuş.Bir yanlış,dedikoduyla babamı
öldü deyivermişler..
Teknoloji
hasreti birazda olsa hafifletmiştir. Şimdi görüntülü görüşüyor. Her gün
Babamın, Anamın telefonda sesini duyuyorum.
Gurbet
nereden nereye...
Ulu çınarım,
babam hayatta, Allah’tan uzun ve hayırlı ömürler dilerim.
Gerçek
aleme göçmüş babalara Rahmet dilerim.
Boğazım düğüm düğüm oldu yutkunamadım