TANRI DAĞI’NIN KULAĞINA EĞİLİP DEDİM Kİ;
BİR GÜN MUTLAKA…
Ahmet KÜÇÜKCİCİBIYIK
Anayurttan Atayurda Bir Kutlu Yolculuk
Türkiye Gazeteciler Federasyonu’nun öncülüğünde düzenlenen Türk Dünyası Gazeteciler Şurası için anayurttan kalkıp atayurda giderken cedlerimizin izine doğru yaptığımız yolculuk benim için kutlu yolculuklarımdan birisi olmuştur.
Kazakistan, Alma Ata, Çimkent, Türkmen şehri Türkistan, Kırgızistan’ın Başkenti Bişkek Ve Tanrı dağları… Timur’un Atilla’nın ve Kürşad’ın izinde olmak, Türk’ün kök saldığı topraklarda bulunmak, geçmişine hürmet eden her kişi gibi beni de çok heyecanlandırıp mutlu etti. Geçmişi inkâr edemeyeceğimiz kadar “Biz” olduğumu hissederek döndüm.
Gezip gördüğümüz yerlerde, zaman zaman bölge halkı kardeşlerimizle konuşurken zorluk çektiğimiz doğrudur. Rus kültürü Türk’ün dilini silmeye çalışsa da biz gözlerimizin içine bakınca ne söylemek istediğimizi bir çırpıda anladık. Biz olmanın, biz kalabilmenin gücüne hayran kalbimle bu gezide beni en çok etkileyen şey bu oldu. Gönülden gönüle bir yol vardı ve biz hepimiz bu yolun yolcularıydık çok şükür...
Hoca(m) Ahmed Yesevi…
Herkesin bir dervişi varsa bu hayatta, Hocam Ahmed Yesevi’nin ahlak ve faziletiyle yoğrulmuş bu kutsal topraklarda bulunmaktan ayrıca mutlu oldum. Çünkü O, Orta Asya göklerinin yıldızıydı, bütün Türk ülkelerini aydınlatmaya yetti yaktığı meşale…
Bu meşalenin ışığında bir Fatiha okumak nasip oldu bana da. Yüreklerimize düşürdüğü ışığın başucunda dakikalarca sessiz kaldım ve anayurttaki dostlarımın selamını bırakıp, huzurdan ayrıldım.
Cengiz Aytmatov… Kalplere dokunan, ışığı tüm dünyayı aydınlatan bir başka önemli şahsiyet Cengiz Aytmatov’un kabrini ziyaret ettik.
Manas destanı ruhu içinde önemli katkıları olduğunu düşündüğüm şura toplantılarımız verimli geçti. Bol bol Üniversite öğrencileri ile sohbet etme imkanımız da oldu. Manas destanı ruhunun diri tutulduğu övüncü bana yetti.
Her günümüz kıymetli geçti, baktığım gördüğüm her yerde “Biz”i gördüm. Gezimizin sonunda Tanrı Dağı’nın eteğine vardık. İnanın kalbim doldu taştı. Bunu size anlatabilmem kolay değil…
Çünkü ben kalbimde bir yığın selamla geldim Tanrı Dağı’na, çünkü ben 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı bu yıl ata topraklarımda kutladım. Çünkü ben Türk olmayı, Türk kalmayı ayrıcalık saydım.
Kürşad’tan Atatürk’e bir kutlu sevda diye, Tanrı Dağı’nın eteklerine diz çöküp bütün arkadaşlarımın selamını bıraktım, yerden bir çakıl taşı alıp cebime koydum sonra kulağına eğilip dedim ki;
Bir gün mutlaka…
Bir gün mutlaka inancı Türk’ün var oluş inancıdır. Bir gün mutlaka, “Biz” kalabilme mücadelesidir. Bir gün mutlaka Cumhuriyet demektir. Bir gün mutlaka, bir ülküdür, kutlu bir sevdadır diz çöktürür Tanrı Dağı’na…
Bir dua bıraktım Tanrı Dağı’na…
Herkesin tırmanmak istediği bir zirve varsa bu hayatta, bu yaşıma kadar tırmanmaya çalıştım zirvenin eteğine yapışarak içimi döktüm. Kaderde, nasipte varmış dünya gözüyle görüp bütün heybetiyle karşımda duran Tanrı Dağı’na bir dua bıraktım hepimiz için…
Ne mutlu Türküm diyene !