CHP Karaman
Milletvekili Av. İsmail Atakan Ünver konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Bu
hafta sonu Sayın Milli Eğitim Bakanı'nın Karaman ziyaretinde bir dizi etkinlik
gerçekleştirildi. Bu etkinliklerden birisi de Karamanoğlu Mehmet Bey
Üniversitesi'ni ziyaret ve üniversite yerleşkesinde Karamanoğlu Mehmet Bey
anıtının açılışı idi.
Öncelikle
Karamanoğlu Mehmet Bey'in anıtının, adını taşıyan üniversiteye kazandırılmasına
katkı sağlayan herkese emeklerinden dolayı teşekkür ederim. Ancak, basına
yansıyan fotoğraflardan gördüğüm üzere, dikilen bu anıtın kaidesine ve Sayın
Milli Eğitim Bakanı'na Üniversitemiz Rektörü tarafından hediye edilen tablo
üzerine yazılan metinlerle ilgili en hafif tabiriyle ciddi bir "gaf"
yapıldığını belirtmeliyim.
Dil
uzmanı olmamakla birlikte, bir Karamanlı olarak güvenilir kaynaklardan edinip
dağarcığımda biriktirdiğim bilgilere göre her iki yerde de yazılı olan metnin,
mirasına sahip çıkmak iddiasında olduğumuz Mehmet Bey'e ait metin olmadığının
ilgililer tarafından bilinmesini isterim.
Aslında
Mehmet Bey'e ait fermanın özgün (orijinal) Türkçe metni hiç bir arşivde ve
kaynakta bulunmamaktadır. Fermandan ilk defa İranlı yazar İbn-i Bibi Farsça
yazdığı Evamür'ül Alaiyye adlı eserinde bahsetmiştir. İbn-i Bibi'nin eseri
Yazıcıoğlu Ali tarafından da 15. yüzyılda Türkçe'ye çevrilmiştir. 13. yüzyılın
dil özelliklerini taşıyan bu çeviri "Şimden girü hiç kimesne kapuda ve
divanda ve mecalis ve seyranda Türki dilinden gayri dil söylemeye."
şeklinde olup Topkapı Sarayı, Revan bölümü, 1391 numarada kayıtlıdır.
13.
yüzyılın dil özelliklerini taşıyan bu çeviriden sonra ferman metni, Karaman
Valiliği'nin başvurusu üzerine Türk Dil Kurumu tarafından "Bugünden sonra
hiç kimse sarayda, divanda, meclislerde ve seyranda Türk dilinden başka dil
kullanmaya." şeklinde günümüz Türkçe'sine uyarlanmıştır.
Üniversitemize
kazandırılan ve Sayın Milli Eğitim Bakanı ve tüm il protokolü tarafından
açılışı yapılan Mehmet Bey anıtı üzerine yazılan metin "Şimden gerü hiç
kimesne divânda, dergâhda, bârgâhda, meclisde ve meydânda Türk dilinden gayrı
söz söylemeye..." şeklinde ve Üniversitemiz Rektörü tarafından Sayın
Bakana verilen tablo üzerindeki metin ise "Bugünden sonra divanda,
dergahta, bargahta, mecliste ve meydanda Türkçe'den başka dil
kullanılmayacaktır." şeklindedir. Bu metinlerin ikisi de yukarıda izah
ettiğim gibi Mehmet Bey'in buyurduğu fermanın metni değildir. Metinler, Mehmet
Bey'in metni olmadığı gibi, birbirleriyle de uyumlu değil hatta bazı kelimeleri
Türkçe bile değildir. Bu anlamda "bargah" kelimesi Farsça olup
"içine izinle girilen yer, otağ, yüksek divan"; yine
"dergah" kelimesi de Farsça olup "dervişlerin toplandıkları ve
ayin yaptıkları yer/yapı, tekke, büyük tekke"; "divan" kelimesi
ise Arapça olup "büyük devlet adamlarının kurduğu büyük meclis"
anlamındadır.
Şimdi
biz 'Türk Dilinin Başkenti'yiz diyoruz, Karamanoğlu Mehmet Bey'in mirasçısıyız
diyoruz, Karamanoğlu Mehmet Bey'in adını taşıyan bir de üniversitemiz var ama
Milli Eğitim Bakanı'na il protokolünün de katıldığı törende açtırılan Mehmet
Bey anıtının kaidesi üzerine yazılan metin ve Üniversitemizin Rektörü
tarafından yine Sayın Milli Eğitim Bakanı'na hediye edilen tablodaki metin
Mehmet Bey'in fermanındaki metin değil, üstelik iki metin birbiriyle uyumsuz,
bazı kelimeleri de Türkçe değil. Umarım bu durum Türkçe'yi ilk defa resmi dil
ilan eden Mehmet Bey'in kemiklerini yüzyıllar sonra sızlatmamıştır.
Eğer
Karamanlılar olarak biz, bu konuda en duyarlı olması gereken kurumlarımız
eliyle böyle yaparsak, Karamanoğlu Mehmet Bey'i, fermanını, Karaman'ın Türk
Dilinin Başkenti olduğunu bilmeyene bir şey söyleme hakkımız olmaz!
Aslında
bu hususta Karaman Valiliği'nin bir genelgesi olmasına rağmen herkesin
Karamanoğlu Mehmet Bey'in fermanı diye kafasına göre ayrı bir metin kullanması,
bu konudaki duyarsızlığın bir göstergesi. Önceki valilerimizden Sayın Hasan
Basri Güzeloğlu zamanında, 2005 yılında, Karaman Valiliğince tüm kurum ve
kuruluşlara gönderilen genelgede "fermanın değişik zamanlarda farklı
ifadelerle dile getirilmesinin ilimiz tanıtımı bakımından doğuracağı sakıncalar
açıktır" denilerek "ferman metninin Türk Dil Kurumu'nun 14.04.2000 tarihli
yazısında bildirdiği gibi günümüz Türkçesiyle kullanılması hususunda gerekli
titizliğin gösterilmesi" talimatı verilmiştir. Ben 14 Mayıs 2019 tarihinde
TBMM Genel Kurulu'nda yaptığım Türk Dil Bayramı (Türkçe'nin resmi dil ilan
edilmesi) konulu gündem dışı konuşmamda bu metni esas aldım. Bu itibarla
Valilik genelgesinin gerekçelerine ve tanıtım açısından tek bir metnin
kullanılması gerekliliğine aynen katıldığımı belirtmek istiyorum. Anlaşılan
"galat-ı meşhur, fasih-i mehcurdan evladır" anlayışı, Türkçe söylenişiyle
"yaygın dil yanlışını, terk edilmiş doğrudan üstün kabul etme"
anlayışı Karamanoğlu Mehmet Bey'in mirasçılarını da esir almış durumda. Üstelik
bu hatalı anlayış, en hassas olması gerekenlerin düzenlediği kamuya açık bir
törende, bakan ve il protokolü huzurunda ortaya çıkıyor, tekrarlanıyor; acısı,
bu husus, hiç kimsenin dikkatini çekmiyor, çekiyorsa da kimse ses çıkarmıyor.
Türk Dil Bayramı
kutlamalarının Cumhurbaşkanlığı himayesine alınacağının konuşulduğu bugünlerde,
böyle bir olayın, devletin en yüksek makamının önünde cereyan etmesi, gaf değil
tam bir skandal olur. Fark edildiği takdirde de Türk Dil Bayramı kutlamaları
büyük yara alır. O yüzden şimdiden tüm ilgilileri uyararak tüm kurum ve
kuruluşlar tarafından 2005 yılındaki Valilik genelgesi ve TDK'nın bildirdiği
ferman metni esas alınarak anıt, hediyelik eşya, biblo, yazılı eserler vs. gibi
çalışmaların buna göre tek metinle yürütülmesi ve kim tarafından nereden
bulunduğu belli olmayan bazı metinlerin esas alınarak yapılan çalışmalara son
verilmesi, bu husustaki hataların da düzeltilmesi gerekliliğini hatırlatıyorum.
Madem Karamanoğlu Mehmet Bey'in mirasçısıyız, o zaman bu mirasın hakkını
vermeliyiz.” ifadelerine yer verdi.