Bilim Tarihçisi Merhum Prof. Dr. Fuat Sezgin anısına
düzenlenen panele KMÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ercan Oktay, dekan ve
müdürler, davetliler, üniversite personeli ve çok sayıda öğrenci katıldı.
Programın açılış konuşmasını yapan Türk Dili Uygulama ve
Açılış konuşmasının ardından Sosyal Bilimler Enstitüsü
Müdürü, Türk Dili ve Edebiyatı Öğretim Üyesi Doç. Dr. İdris Nebi Uysal
moderatörlüğünde Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Şahin,
Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hüseyin Muşmal, Eğitim Fakültesi Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Münir Oktay ve İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim
Üyesi Doç. Dr. Sefa Usta’nın konuşmacı olduğu panele geçildi.
“Dil bir varlık meselesidir”
Panelin açılış konuşmasını yapan Doç. Dr. İdris Nebi Uysal,
“Üniversite yalnızca bir eğitim kurumu değildir; araştırma, geliştirme, topluma
ve çevreye katkı sunma, hizmet etme görevleri de vardır. Türk Dili Uygulama ve
Araştırma Merkezi de bu düşüncenin bir ürünüdür. Türkçe, üniversitemizde ve
şehirde bizim farklılaşma alanımız. Karaman olarak bizim Türkçenin başkenti
unvanımız var. Başkent olan şehir başkent olmasının bedelini vermelidir. Sağlam
ve kararlı yöneticiler ile bu yolda ilerlenmeli; yaygın etkisi yüksek program
ve projeler yapılmalıdır. İş yeri isimlerinin Türkçe olması
sağlanmalıdır." dedi.
Doç. Dr. Uysal konuşmasını şöyle sürdürdü: “Düşünceyi
besleyen, yazıya döken dildir. Hepimiz Türkçe yazıyor, Türkçe konuşuyoruz.
Türkçe hepimizin dili. Hangi meslek dalında olursak olalım hepimizin ortak
paydası Türkçe. Asırları aşan kudretli bir dile sahibiz. Dil bir varlık
meselesidir. Dilimizin bize verdiği gücü bilerek, zengin ve güçlü mirası
düşünerek hareket etmeliyiz. Dilin yaşaması konuşma ile olurken uluslararası
yaygınlaşması ise devletin teknolojik ve siyasi gücü ile olur. İdeolojik ve
siyasi ayrışmaları kenara koymalı ve ürettiğimiz her şeye Türkçe isim
vermeliyiz.”
“Türkçe İlelebet var olmaya devam edecektir”
Panelistlerden ilk olarak söz alan Prof. Dr. Hüseyin Muşmal
ise tarih açısından Türkçeyi değerlendirerek şunları söyledi: “Yeryüzünde 6 bin
kadar dil vardır ve her gün 14 dil kaybolmaktadır. Dil, insanın bireysel ve
toplumsal gelişmesi yönünden temel önemdedir. Dil yaşam duyarlılığıdır; yaşamın
içinde canlı, dinamik ve gelişmeye açıktır. Dilin en önemli özelliklerinden
birisi düşünme aracı olmasıdır. Bir dilin bilim dili olması için konuşulduğu
toplumda bilime önem verilmeli ve bilim üretmelidir. Tüm insanlar ana
dillerinde düşünür, rüya görür, hayal kurar ve yaratıcı özelliklerini
gösterir.“
Prof. Dr. Muşmal, Karamanoğlu Mehmet Bey’in ‘Bu günden sonra
divanda, dergâhta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil kullanılmayacak’
sözüne atıfta bulunarak, “Karamanoğlu Mehmet Bey bu sözü söylemiştir fakat bunu
söylemeden önce de Selçuklularda Osmanlılarda Türkçe konuşuyorlar, Türkçe
düşünüyor ve yazıyorlardı. Bundan 950
yıl önce yazılan Kutadgu Bilig de Türkçenin en kutsal metinlerinden birisidir. Karamanoğlu Mehmet Bey’den önce de bu sürecin
bir hikâyesi vardır. 1277’den önce de Türkçe vardı, sonra da var. Türkçe
ilelebet var olmaya devam edecektir.” dedi.
“Dil, ana sütü kadar saf ve temiz bir şeydir”
Prof. Dr. Ali Şahin ise ‘Sağlık ve Türkçe’ başlığı adı
altında açıklamalarda bulunarak, “Dil, ana sütü kadar saf ve temiz bir şeydir.
Dil insanı emziren bir şey; hepimiz dilin sanatkârı olmalı ve dili
kavramalıyız. Dil esasında kalp, gönül demektir. Sağlık ise hem bedenen hem
ruhen hem de sosyal anlamda iyi olmaktır. Sıhhat bedene, afiyet ise ruha talim
eder." dedi. "Maddenin menfaatinden mana azaldı." diyen Şahin,
dil ve sağlık ile ilgili şiirler okuyarak sözlerini tamamladı.
“Bilim, Hz. Adem’den itibaren yürütülen bütün
faaliyetlerdir”
‘İnsanlığın ve Dilin Doğuşu’ sunumu ile katılımcıları
aydınlatan Prof. Dr. Münir Oktay ise, “Hz. Adem ve Havva’nın yaratılıp
yeryüzüne indirilmesinin ardından insanoğlunun tarihi başladı. Allah, Adem'e
bütün varlıkların isimlerini öğretti. Her millet, her kavim kendi arasında ve
diğer topluluklarla anlaşmayı sağlamak için bir dil meydana getirmiştir. Bugün
dünya 7 binin üzerinde dil konuşulduğunu ifade edebiliriz. İnsanoğlunun
varoluşuyla birlikte başlayan bilimsel faaliyetin dönem dönem farklı
medeniyetlerde yoğunlaştığını söyleyebiliriz. Milattan önce Hint, Çin, Antik
Yunan, Mısır ve Mezopotamya’da yaşayan insanlar bilimsel alanda oldukça önemli
çalışmalar yaptılar. Bize bilim 16. yüzyıldan sonra Avrupa’da icat edildi,
dediler; siz de bilim yapmak için hipotezler, deneyler, teoriler
oluşturmalısınız, dediler fakat bunların hepsi hikaye. Bilim, Hz. Adem’den
itibaren yürütülen bütün faaliyetlerdir. Yıllarca bizleri bilime hiçbir katkısı
olmamış, sadece başkalarının buluşlarını kullanmaya kalkan basit bir toplumun
torunları gibi göstermeye çalıştılar. Dilimiz, bu amaçlarına ulaşmak için
yıkmayı hedefledikleri araçların belki de başında geliyor. Uyanık olmaz ve
gereken önlemleri almazsak yarın yalnız dilimizi değil, dil kapımızdan girerek
çaldıkları her şeyimizi kaybederiz.” dedi.
“Dilin kazanımı ve öğrenimi ailede başlar”
Panelde son olarak söz alan Doç. Dr. Sefa Usta, dilin
kazanımı ve öğreniminin toplumun temel taşı olan ailede başladığını
vurgulayarak, “Aile kurumundaki dil öğrenimi plansız, programsız ve dilin
kurallarından uzak bir öğrenme biçimidir. Bu şekildeki dil, gündelik hayatı
sürdürmeyi sağlıyor ama bilimsel, felsefi, teknolojik, siyasi gelişmeleri ve
özellikle akademik çalışmaları takip etmeyi ve yorumlamayı sağlamaz. Çocuklara
ilk ve orta öğretimde planlı bir şekilde dil eğitimi verilmelidir. Bu dönemde
verilen eğitim ileriki yıllardaki eğitimine katkı sağlıyor. Unutulmamalıdır ki
bir birey ana dili ile düşünür, hayal kurar, yaratıcılık özelliklerini
gösterir, felsefe ve bilim yapar,
akademik çalışmalarını yürütür. Akademik çalışmaları yürütürken de okuryazarlık,
anlama, birleştirme, analiz etme ve Türkçenin doğru kullanımı ön plandadır.
Akademik çalışmaları yürütürken çalışma içerisindeki anlam bütünlüğü,
kelimelerin Türkçe olması, pasif edilgen dil kullanılması, kelime tekrarından
kaçınılması, mübalağa ve metafordan uzak durulması, kesin yargılara ve
öznelliğe yol açan, okuyucuyu şüpheye düşüren dil kullanılmaması gibi pek çok
özelliğe dikkat edilmelidir.” dedi.
Panel, katılımcıların sorularının cevaplandırılmasının ardından onurluk takdimi ile sona erdi.
Yorumlar
Kalan Karakter: