“OĞLUMUZ GÖREVİ BAŞINDA ÖLDÜ, O’NA ŞEHİT DEMİYORLAR”
NÖBET BAŞINDA ÖLEN JANDARMA ER’İN AİLESİ CUMHURBAŞKANI’NDAN YARDIM İSTEDİ
NÖBETTE KALP KRİZİNDEN ÖLEN OĞLUNUN ŞEHİT SAYILMASINI İSTİYOR
1992 Yılında, Siirt'in Pervari İlçesi İğneli Karakolu Nöbet Kulesinde nöbet tuttuğu sırada görev yaparken kalp krizi geçiren 1992-2 tertip Jandarma Er Faruk Yılmaz’ın ailesi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a çağrıda bulunarak oğullarının “Şehit” kapsamına alınması için gözyaşları içinde yardım istedi.
26 Ağustos 2012 tarihinde İğneli Karakolunda 15 metre yükseklikteki kulede nöbet tutarken, aniden yere yığılan Jandarma Er Faruk Yılmaz hayatını kaybetti. Yılmaz’ın naşı memleketi Silifke’nin Senir Köyünde düzenlenen askeri tören ve cenaze namazının ardından köy mezarlığında toprağa verildi.
“BENİM OĞLUM ELİNDE SİLAHI İLE NÖBET BAŞINDA ÖLDÜ”
Baba Mehmet Ali Yılmaz; “3 Erkek babasıyım. Oğlumun biri vatani görevini yaptı geldi. Aradan 6 ay sonra ikinci oğlumu gönderdim. Oğlum Faruk Yılmaz, Acemi Birlik eğitimini Manisa Kırkağaç Jandarma Komanda Birliğinde tamamladı. Usta Birliğini Güneydoğu’da Siirt’in Pervari İlçesi İğneli Karakolunda yapıyordu.
Oğlum vatani görevini yaparken, Karakolun 9 No’lu Kulesinde 15 metre yüksekte elinde silahı ile nöbet tuttuğu sırada yere yığılmış. Hastaneye kaldırmışlar ama vefat etmiş. Otopsi sonucunda kalp krizinden öldü dediler bize. Oğlumun şehitliği verilmedi. Oğlumun vefatından sonra araştırmadığım, incelemediğim, başvurmadığım hiçbir kurum kalmadı. Biz İç İşleri, Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve BİMER’e defalarca yazı yazdık. Ama ikinci acıyı aldık. Çünkü oğlumuz şehit kapsamına alınmadı. Sonuç alamadık. “Oğlun şehit değildir.” dediler.
Gönderdiğim dilekçelerden bana hep ret geldi ve acımız bir daha tazelendi. Bizim hakkımız bu değil. Bizleri arayıp sorun. Yalnız bırakmayın. Artık dayanacak gücümüz kalmadı. Biz tükendik. Tunceli’de bir polisimiz görevi başında arabanın içinde kalp krizi geçirdi. Şehit değil mi? Kaza yapan askerlerimiz şehit değil mi? Ve benim oğlumda kulede elinde silahla nöbet tutarken kalp krizi geçirmiş şehit değil mi? Sayın Başbakanım nereye dilekçe verdiysem nereye başvurduysam “Oğlunuz şehit değil” diyorlar. Bize verilen cevap bu. Doğal ölümmüş, şehit sayılmıyormuş.
“BİR HELİKOPER VEYA BİR AMBULANS OLSAYDI BELKİ ŞİMDİ OĞLUM YANIMDA OLACAKTI”
Tutanaklardan öğrendik ki, oğlum nöbet esnasında kalp krizi geçiriyor. Ne bir ambulans var. Ne bir helikopter var. Ne bir sağlık personeli hiçbiri yok. Oğlum normal bir ulaşım aracı ile 30 km, gidiyor, sonra yolda ambulans karşılıyor. Sonra hastaneye varamadan hayatını kaybediyor. Orada ambulans, helikopter olsaydı belki benim oğlum şimdi yanımda olacaktı.
“ZOR DURUMDAYIZ, İŞ BULAMIYORUM”
Şimdi ben başta Cumhurbaşkanım ve Başbakanım olmak üzere değerli büyüklerimizden yardım istiyoruz. 3 Oğlum vardı, biri şehit oldu. İkisi hayatta. Şimdi çok mağdur durumdayız. Yaşım ilerledi. Aşırı kilolarımdan dolayı iş yapamıyorum. İşsizlik aylığı ile geçiniyorum. 300 TL ev kirası veriyorum. Elektrik, su paralarını yerine göre ödeyemiyorum. İşe çağrılıyorum, bakıyorlar yaşımdan dolayı, kilolarımdan dolayı iş vermiyorlar. Beni geri çeviriyorlar. Sayın büyüklerimizden, Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız, Genel Kurmay Başkanımızdan rica ediyorum. Şu acılarımızı bizim dindirsinler. İnanın zor günler yaşıyoruz. Benim gibi mağdur olan Türkiye’de çok mağdurlar vardır. 20 aydır sabah ağla, gündüz ağla, akşam ağla, artık gözyaşlarımız dinmez oldu, ciğerlerimiz tükendi.
Ne olur, Cumhurbaşkanıma sesleniyorum, Başbakanıma sesleniyorum. Artık görevi başında ölen askerlerimize sahip çıksınlar. Allah’ım bir daha böyle asker acısını evlat acısını düşmanına dahi göstermesin. En büyük acı evlat acısıdır. Bitmiyor bu acı bitmiyor. Bitmiyor kuzumun acısı bitmiyor.
Oğlum yüksekte kulede elinde silahı ile nöbet esnasında öldü, oğluma şehit denmedi. Biz yıkıldık, öldük kahrolduk. Değerli büyüklerim lütfen bunları takip edin, bizleri incitmeyin. Bizlere sahip çıkın. Oğlumuzun şehitlik statüsünü verin. Şu anda 2 oğlum var bir de ben varım. Haydi deseler vatana kapımı kapatmadan giderim. Vatan için ölürüz. Ama lütfen oğlumun haklarının verilmesini ve şehitlik statüsüne konulmasını arz ediyorum. Ciğerimize bir kor ateşi düştü, bir köz yapıştı, nefes aldıkça o köz alevleniyor. Yaşadığımız bu acıyı nasıl tarif edebilirim ki.” dedi.
“BİR YETKİLİ GELİP DE HALİMİZİ SORMADI”
Anne Habibe Yılmaz ise, “Acıdan konuşamıyorum, çok zor durumdayız. Oğlumuzun acısı yüreklerimizde. Sayın büyüklerimizden yardım bekliyoruz. Oğlumun acısı dünkü gibi taze. Her gün fotoğrafını öpüyorum. Oğlum görevi başında öldü. Şu ana bir yetkili gelip de sizin haliniz ne diye sormadı. Neden şehit denilmiyor. Oğlumun şehitliğinin verilmesini haklarının verilmesini talep ediyoruz.”dedi.
“ŞEHİTLİK MAHKEME SONUCU İLE Mİ ALINIYOR”
Yılmaz ailesinin küçük oğlu Nazmi Yılmaz ise; “Abimim ölümünden sonra millet, “bak bak, oğlunuzu şehit saymadılar. Mezarını da yaptıramadılar.” demesinler diye ben gittim özel bir bankadan kredi çektim. Onun mezarını yaptırdık. Ne komutan ne de bir asker kimse bizim kapımızın eşiğine bile uğramadı.
Sayın Cumhurbaşkanım, Başbakanım. Hiç kimse atasının böyle rezil durumda yaşamasını istemez. Bizler ne kadar çalışsak da ailemize katkı sağlayamıyoruz. Benim abim şehit oldu. Nöbet tutarken öldü. Şehit statüsü verilmedi. Yani şehitlik ünvanı illaki terörden kurşun yemek midir. Önce niyet değimlidir vatanı korumak, askerlik yapmak. Bir insanın üzerinde üniforması varsa intihar haricinde ne şekilde olursa olsun şehit sayılmıyor mudur? Türk insanımızın anlayışında örf ve adetinde bunu gerektirmiyor mudur? Ben annemin babamın, rahat yaşamasını istiyorum. Rezil olmasını istemiyorum. Her gün ağlasınlar istemiyorum.
JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI
Yılmaz ailesinin Jandarma Genel Komutanlığına sunduğu dilekçe sonrası gelen cevap yazısında ise, “Oğlunuz Faruk Yılmaz’ın vefatına sebep olan olay, anılan Kanun kapsamında yer alan bir görevin sebep ve tesiriyle meydana gelmediğinden, J.Gn. K.lığınca nakdi tazminat ödenmesi yönünde yapılacak bir işlem bulunmadığını bilgilerinize rica ederiz.”denildi.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Şehit Yakınları ve Gaziler Dairesi Başkanlığı tarafından anne Habibe Yılmaz’a gönderilen tebligatta ise,
“İlgi dilekçenizde oğlunuzun vatani görevini yaparken, nöbet esnasında kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdiğini belirtmiş olup, oğlunuzun şehit sayılmasını ve bundan doğan haklarınızın tarafınıza verilmesini talep etmektesiniz. Talepleriniz mevzuatta değişiklik yapılmasını gerektirmekte olup; Başkanlığımız koordinatörlüğünde ilgili Bakanlıkların temsilcilerinin de katılımıyla yapılacak çalışmalarda değerlendirilecektir. Bilgilerinizi rica ederiz.”denildi.
Yılmaz ailesi oğulları için şehitlik kapsamına aldırılması ve gerekli yasal haklarının verilmesi yönünde mahkeme sonucunun bir an önce sonuçlanarak acılarını bir nebze olsun dindirmek istediklerini belirtti.
Yorumlar
Kalan Karakter: