KİTRE BEBEKLERLE, UNUTULAN KARAMAN
Rıza DURU-KARTAP
Bir şehir düşünün.
10.000 yıllık geçmişi ile yaşlı bir şehir olsun. İçerisinde değişik dinden, ayrı ırktan ve dilden insanlar, binlerce sene yaşam sürsünler. Kültürleri, gelenekleri ve görenekleri ile o topraklara hükmetsinler ve sıraları geldikçe, buralardaki yaşam Hakkı’nı, başkalarına bırakıp gitsinler.
Bir şehir düşünün;
Yunus Emre, Mevla’na, Mehmet Bey, Piri Reis ve Atatürk’ün adları ile anılsın.
Ve düşünün ki; Bu şehirde yaşayan insanların ne kadar şanslı olduklarını ve ayak bastıkları topraklardan ne kadar gurur duyduklarını.
Evet,bu şehir Karaman..
Her karışında geçmişten izlere rastlayacağımız,geçmiş yaşamı günümüze getiren eşyalar ve sanat eserlerini görebileceğimiz,Açık hava müzesi görünümünde ki,güzel kentimiz KARAMAN….
Sevgi’nin, hoşgörünün ve sadakatın birleştiği bir havuz örneği, geçmişte barındırdığı kişiliklerden kalan Sevgi ve hoşgörüyü genlerinde taşıyan insanların yaşadığı kent, KARAMAN.
Ve;Karaman’a sevdalı bir insan ,,Filiz Sertan KIZIL.
KİTRE BEBEK yapımı ile tanıdığımız dostumuz Filiz Hanım, yaptığı çalışmalar ile ev hanımlarının aile ekonomisine katkı sağlamasına öncü olmasının yanında, Karaman’ın kültürel ve tarihi değerlerinin yaşatılmasında gösterdiği azim ile övgüye layık olmuş sanatçımızdır.
Ama, biraz inceleyip, çalışmaları hakkında bilgi topladığımızda bu tanımda da yanıldığımızı görecek, ek bir alanda tanıtarak haksızlık yaptığımız görüşünde birleşeceğiz.
Çünkü, kitre bebek çalışmalarının yanında, yüreğinde ki insan sevgisi ile her türlü sanatsal çalışmaya yönelmiş, bunu da Karaman ve değerleri üzerine uygulayıp,”Dilde değil, Gerçekte sanatçı” olarak, bu gündemde ki yerini almış bir kişi olarak karşımıza çıkacaktır.
Resim, Fotoğraf, şiir gibi sanatın temel uygulamalarında gördüğümüz ve bu becerilerini Karaman üzerinde yaşama geçiren dostumuz, bildiklerini paylaşmayı sosyal sorumluluk olarak algılamış ve Kitre Bebek yapımı konusunda, dersler vermeye başlamıştır. Üç sene önce bu kadar güzel sonuçlar alacağını tahmin bile etmeden işe başlayan ama aldığı sonuçlar karşısında haklı bir gurur taşıyan Filiz Hanım’ı bizlerde KARTAP ekibi olarak canı gönülden kutluyoruz.
Bu kadar ilgi gören bebeklerin yapımındaki özellikleri öğrendiğimizde, verilen emeğe saygı duymamak, yapanlara haksızlık olacaktır.
Dünyanın en eski oyuncağı olarak bilinen oyuncak bebekler, geven bitkisinin yapıştırıcı maddesi kullanılarak yapıldığı için Kitre Bebek olarak bilinmektedir. Zamanla gelişen ve bir el sanatı olarak yerini alan oyuncak bebekler, ne yazık ki günümüzde kaybolmaktadır.
Bebek sanatında iki tür teknik kullanılır. Birincisinde başa kumaş gerilir, yüz hatları dikiş atılarak belirlenir ve iğne ile anlam kazandırılır, ikinci teknikte ise, tel ve kağıt üzerine sarılan başın üzerine pamuk katları kitre ile yapıştırılarak işlenir. Bir heykeltıraş titizliği ile çalışılır. Pamuk kuruduktan sonra boyama işlemine geçilir. El ve ayak için ince tel üzerine parmaklar ayrı ayrı kitre ve pamukla sarılır. Daha sonra parmaklar bir araya getirilerek iplikle bağlanır. Pamukla etlendirilip, şekil verilir. Kuruduktan sonra boyanır. Bacak için kalın tel, kollara ise daha ince tel kullanılır. Bu eklenen tellerin üzerine yumuşak pelür kağıdı sarılır. Kollar, bacaklar ve baş hazırlandıktan sonra, hepsi bağlanarak birleştirilir. Bu işlem yapılırken insan vücudundaki 1/7 oranına dikkat edilir. Beden kağıtla beslenip etlendirilir. Kuruduktan sonra boyanır. Son aşama olan kostüm hazırlanmadan önce, hangi yörenin kıyafeti giydirilecekse o kostüm hakkında araştırma yapmak lazımdır. Kostüm dikilirken antik kumaşlar kullanılıp, otantik nakışlarla zenginleştirilir.
Karaman Belediye’sinin Kültür Etkinliği olarak çalışmalarını sürdüren bu uğraş dalı, el becerisinin yanısıra, sanatsal bakış, renk ve desen bilgilerini de beraberinde getirdiği için, küçümsenemeyecek derecede önem göstermektedir. Kursiyerlerinin çok ilgili olması yaptıkları çalışmalardan göze çarpmakta, eserlerinin önünde alçakgönüllü davranışları ise onların ileride daha güzel eserlere imza atacaklarını işaret etmektedir.
Yaptıkları işler heykeltraş, terzi, ressam veya folklor araştırmacılarının ortak çalışmaları gibi görünsede, bütün bunları sevgi, istek ve el becerisi taşıyan kursiyerlerin tek başına yaptıkları gerçeği, bizlere gurur vermektedir. Rengarenk desenler ile gözleri kamaştıran kompozisyonlar, bizleri bazen düşündürüp, bazen de taaa gerilere götürmekte, hayal sınırlarımızı zorlamaktadır. Yapılan çalışmalar, içimizden birilerini görmemiz, bu tanıdık simalar ile anılarımızı tazelememiz anlamında, ne kadar önemli olduğunu göstermekte, yapanlara duyduğumuz hayranlığı bir kat daha artırmaktadır.
Muammer BARAN’ı elinde çiçek ile şiir okurken, Niyazi Amca’yı simit tezgahının önünde nasibini beklerken, Taşkaleli bir teyzeyi yöresel giysileri ile Kirman eğirirken görebiliyorsunuz.
Yunus Emre, Mevlana ve Mehmet Bey’i sevgi halkaları içerisinde tüm dünyaya yayıldıklarını görüyorsunuz.
Mayalı ekmek yapan kadınlarımızı, torunlarına kazak ören nineyi gördüğümüzde, biz neredeyiz diyorsunuz.
Kısaca, yukarıda sözünü ettiğimiz açıkhava müzesini bu bebekler ile yaşıyor, sosyal ve kültürel değerlerimizi minyatürde olsa bu bebekler ile izleyebiliyorsunuz.
Böylesine güzel bir görüntü karşısında, bize ne demek düşer diye düşünüyor, o güzel sözcüğü yinelemekten başka çıkar yol bulamıyorsunuz.
Ve, diyorsunuz ki;
İyiki varsınız….
Yorumlar
Kalan Karakter: