Bayram, Bir zamanlar pek çok öğrenciyi bünyesinde barındıran, dolu dolu çocukluk anılarına tanıklık eden köylerimizdeki okullar artık doğaya terkedilmiş halde. Oysaki köy okullarında öğretmenler de öğrencilerin neşesine ortak olurdu. Köydeki öğretmen, çocuklara eğitimin yanı sıra, aynı zamanda veteriner, ziraatçı idi, tarla beller, domates, pancar ekerdi. Sıva boya yapardı okula, sınıflara. Her biri farklı bir karakterde olan öğretmenler, öğrencilerine sadece ders değil, hayat dersi de verirlerdi. Köylü öğretmene saygı duyar, gıpta ederdi. Bugün terkedilmiş Aşağıkızılca köy okulunu gezdim bir dönemin canlı hatıralarını barındırıyor. Her köşesi, her sınıfı, her bahçesi birer anı deposu. Şimdi sessizliğe terk edilmiş olsa da, bir zamanlar çocukların mutluluğuyla dolup taşan bu mekân, geçmişin izlerini sessizce saklıyor” dedi.
Bayram, 1985’lerde köyden kente başlayan göç dalgasının günümüzde köy yaşamını olumsuz yönde etkilediğini belirterek, “1985'lerde başladı köylerden kentlere göç. Şaşalı, şatafatlı yaşama özenti ile başlayan süreci daha fazla kazanma hırsı ve sigortalı bir işimiz olsun düşüncesi hızlandırdı. Anne babalar da bunu desteklediler: "Köylerde ne var ki? Gidin kurtarın kendinizi." Çok çocuklu o günkü aileler için belki doğru bir adımdı bu ve bugünlere gelindi. Doğum oranları düştü. Artık aileler az çocuklu. O günün çözümü bugünün sorunu şimdi. Köylerde ise neredeyse genç kalmadı. Yeterli öğrenci olmadığı için köy okulları tek tek kapanmakta. %80'i altmış beş, yetmiş beş yaş aralığında olan insanlardan çiftçilik yapmalarını beklemek ne kadar gerçekçi? Biliyoruz ki, toprakla uğraşı sağlıklı bir beden ve fiziki güç gerektirir. Yaşlanan köylülerse artık o güce sahip değiller. Anne babaların neredeyse tamamı hala çocuğunun kravatlı, masa başı, kariyer sahibi bir işe sahip olmasını istiyor. Doktor, avukat, hâkim, savcı. Oysa hepsini istihdam edecek durum yok. Olsa dahi çiftçiliği kim yapacak o zaman? Köyde kalan yetmiş, seksen yaşındaki anne babalar mı? Peki bunun için çözüm ne? Az da kalsalar hala köylerinde hayata tutunmaya çabalayan bu gençlerimizi destekleyecek politikaların acilen uygulanması. Tarım ile hayvancılık bir ülkenin en stratejik ve desteklenmesi gereken sektörleridir. Gençlerimizi daha başlamadan caydıran birçoğu gereksiz bürokratik engeller, evrak kürek işleri azaltılarak önleri açılmalıdır. Yerel yönetimler de imar, planı arsa tahsisi gibi konularda gençlerimizin işini kolaylaştırmalıdır” diye konuştu.
Bayram, böyle giderse fazla değil birkaç yıl sonra köylerin üretim merkezi değil, emeklilerin sayfiye yerleri olacağını vurgulayarak, “Sonuç olarak, yeni bir yaşam modeli, yeni bir kırsal refah modeli, yeni bir genç çiftçi modeli, kırsalda dönüşümü sağlayamaz isek, hayvancılığı aile işletme odaklı kırsal faaliyetle birlikte yönetemez isek verilen emek ve çabalar arzu edileni vermeyecek. Geleceğin mesleği tarım ve hayvancılık böyle giderse birkaç yıl sonra tarlada çalışacak hayvanları otlatacak kimse kalmayacağından ekilen alanlar azalıyor, sebze alanları hayvan üretimi azalıyor, köyde oturanlar bile yoğurdu, yumurtayı ve tavuk gibi ürünleri şehirden alıyor gençler başka sektörlere ilgi duyuyor köyler kırsal boşalıyor. Köye dönüş projeleri yapıp, tekrar Tarım ve Hayvancılık teşvik edilmelidir” dedi.
Yorumlar
Kalan Karakter: