Türk Dil Bayramı ve Yunus Emre'yi Anma Törenlerinin Düşündürdükleri: II

Yayınlanma: 18.05.2019 16:00 Güncelleme: 18.05.2019 16:00

   Av.Arb.Ömer KarayumakDünkü yazımızda Türkçe’nin  resmi devlet dili olarak ilan edilişinin 742. Yılı münasebetiyle “Karaman Türk Dil bayramı ve Yunus Emre ‘yi anma” törenlerinin  tanıtımı, organizasyonu ve içeriği üzerinde ne yazık ki kırk yıldır bir arpa boyu yol alınamadığını, dahası gittikçe daha da kötüye gittiğini, 1960 lı yıllardan beridir devam eden anma törenlerinde arzu ettiğimiz amaç ve sonuca ulaşılamadığını artık herkesin kabul etmesi gerektiğini belirtmişPeki ne yapacağız?  Diye sormuştuk.            Bu satırların yazarı 1970 li yıllardan beridir YUNUS EMRE üzerinde çalışan, Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde önce uzman sonra da  şube müdürü olarak görev yaptığı senelerde yıllarını Yunus Emre ile ilgili  belgeler toplamakla geçirmiş,  “Yunus Emre’de aşk ve İnsanlık sevgisi  “ adındaki ilk kitabını 1971 yılında hazırlayıp yayınlayan, Yunus Emre ile ilgili arşiv belgelerinin orijinal nüshalarını  ilk defa Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinden çıkaran, sonradan herkesin “ben buldum” diye üstüne atladığı vesikaları  Karaman kız meslek lisesinde yıllarca sergilenmesinde emeği geçen bir acizdir.            Karaman ‘da yayınlanan ve özel sayı olarak çıkartılan “ Türk Dili Dergisi’nin   18.Sayısında  yayınlanan  “Yunus Emre ve Sarıköy yalanı “ isimli makale , Yunus Emre ile uğraşan  yerli ve yabancı bütün bilim dünyasının , Edebiyat tarihçilerinin dikkatini çekmiş ve Karaman tezi üzerinde ciddi çalışmalar yapmaya başlamışlardı.            1971 yılında Roma Üniversitesi  Türkoloji ana bilim dalı profesörlerinden Dr. ANNA MASALA, İstanbul’da bir toplantıda karşılaşıp tanıştığımız zaman bu makaleyi İtalyancaya çevirip yayınlamak istediğini belirtmiş ve doktoramı nerede yapmak istediğimi sormuştu. Oysa o zamanlar ben Edebiyat fakültesinde 3. Sınıf öğrencisi idim.            Bunları kendime bir paye çıkartmak için yazmıyorum. Dünkü yazımızda da belirttiğim gibi bu tür toplantılar ve organizasyonlar uzmanlık isteyen konulardır. Kendi ofisindeki sekreterini bile idare edemeyen  bir takım ilimden kültürden edebiyattan,  sanattan, tarihten  arkeolojiden habersiz, çapsız ama muhteris  kişilerin şu veya bu şekilde işgal etmiş oldukları makamlardan  “ her şeyi ben bilirim, ben yaparım”  yapılıveren işler değildir.            Tekrar aynı soruya dönelim. Ne yapabiliriz ve nasıl yapabiliriz?             1- Karaman  Türk dili ve Yunus Emre etkinliklerinin bu denli sönük, cılız ve halktan kopuk olmasının temel nedeni , düzenleme komitelerinin  iş bilmezliğinden ziyade “ organizasyon “ denen  son derece önemli bir bilim dalının   yanlış uygulanmasıdır. Her şeyden önce “ Türk Dil Bayramı “  ve “ Yunus Emre  anma törenleri”  her birisi başlı başına  profesyonel çalışmalar gerektiren işlerdir. Uzun zamana ihtiyaç vardır. Bilimsel ve kültürel çalışmaların çok önceden hazırlanması , organizasyon çalışmalarının en az bir yıl önceden başlatılması gerekmektedir. Oysa biz bu kadar önemli iki büyük etkinliği iki aylık bir süreye sıkıştırmak zorunda kalıyoruz bunca senedir.            2- Bu tür organizasyonlar dünyanın her tarafında uzman organizatörler tarafından büyük bütçeler ayrılarak yapılır. Karaman için en önemli sorun finans sorunu olduğu apaçık ortadadır. Oysa şehrimizde bu tür etkinliklerin masrafları ya bir iki firmanın üzerine yıkılmakta, ya da belediyenin veya  valiliğin  cılız katkıları ile yapılmaya çalışılmaktadır. Sanatçısından  bilim insanına ,konukların ağırlanmasından  uçak biletlerinin rezerve edilmesine  kadar masrafları önceden  karşılayacak  finansör şirketler, sponsorlar ,vakıflar, genel ve yerel yönetimlerle  anlaşmalar yapılıp teknik ve hukuki anlaşmalar yapılması lazımdır. “ Allah ne verdiyse”  diyerek esnaftan para toplamakla yapılacak işler değildir bunlar.            3-Valiliğinden Belediyesine, oda ve borsalarından sivil toplum örgütlerine kadar hepsinin el-ele ve birlikte hazırlayacakları  uygulanabilir projelere ve projeleri hayata geçirecek  yetişmiş insan gücüne ihtiyaçları olacaktır. Daha da önemlisi bu insan gücünü  organize edecek ve devamlı çalışacak sekretarya bürosuna ihtiyaç vardır. Görev- yetki ve sorumluluk alacak kişilerin  nerede ,ne zaman, nasıl  ve ne şekilde istihdam edileceğini, hangi tür etkinliklerin  hangi kurum ve kuruluş tarafından  yapılacağı, dernekler, vakıflar ve STK ların  nerelerde devreye girip , nerede köşesine çekilmesi  gerektiğini  denetleyecek olan bu sekretarya bürosu olacaktır. Bütün bu işlemlerin tıkır tıkır işleyebilmesi için aylar öncesinden çalışmalara başlanılması gerekmektedir. Ne yazık ki, Karaman’da bugüne kadar bunların hiç birisi uygulanmamıştır. Valiliğin yapması gereken işi belediye, belediyenin görev alanına giren işleri dernekler üstlenmeye çalışılmıştır.  Ortaya çıkan sonuç ise, görüldüğü gibi tam bir kargaşa ve kaos olmuştur. Bu nedenle de ne Karaman kendisini pazarlayabilmiş, ne YUNUS EMRE gerçek anlamıyla tanıtılabilmiş, ne de Türk Dil Bayramı istenilen şekilde kutlanabilmiştir.            Konferans ve konuşmalar ise tam bir komedi haline gelmiştir. Bunu da gelecek yazımızda anlatalım.  

Devamını Okumak İçin Tıklayınız