Osmanlı Bürokrasisinde Ermenilerin Etkinliği- I
Av.Arb.Ömer Karayumak *İmparatorluklar dizisi içinde tarihin en büyük imparatorluklarından birisini oluşturan Osmanlı imparatorluğu; Çok değişik din, dil, ırk ve kavimden oluşan çok uluslu bir devlet yapısına sahipti. Ana unsur olarak Türk’lerin yanı sıra, Araplar, Acemler, Kürtler, Boşnaklar, Arnavutlar, Tatarlar, Bulgarlar, Çerkesler, Gürcüler, Hırvatlar, Sırplar, Rumlar, Yahudiler, Ermeniler de bu mozaiğin birer parçasını oluşturuyorlardı.İslam dininin çağlar üstü hoşgörüsü sayesinde Osmanlı devletinin unsurlarını teşkil eden bütün bu unsurlar, dinine ve milliyetine bakılmadan tam bir hak ve adalet üzere idare edilirlerdi. Ekalliyetleri ve milliyetleri ne olursa olsun onlar Osmanlı Devletinin bir parçasını teşkil ederlerdi ve sadece “ Teba-i Osmanî “ diye anılırlardı.Osmanlı Devletinin önemli bir unsuru olan Ermeniler; Tıpkı Selçuklular ve diğer Türk beylikleri dönemlerinde olduğu gibi, Osmanlı Devleti döneminde de hiç birulme ve baskıya maruz kalmadan diğer gayri Müslimlerle birlikte huzur ve sükun içinde yaşamışlardır. Geniş bir hoşgörü ve çağının ötesinde bir toleransla dil ve dinlerini serbestçe yaşama ve yaşatma imkanını bulmuşlardır.Osmanlı Devlet idaresinde kimi zaman oldukça önemli görevlere kadar gelebilen ve Osmanlı Devletinde “Tebai sadıka”sadık teba diye anılan Ermeniler, tarihlerinde en huzurlu ve enistikrarlı yılları hiç şüphesiz bu dönemde yaşamışlardır. Denebilir ki, Ermeniler altın çağlarını Osmanlı devleti idaresinde geçirmişlderdir. Osmanlı Devleti ile Ermeniler arasındaki ilk gerçek temasların devletin kuruluş yıllarında başladığı sanılmaktadır. Osmanlı devletinin kurucusu Osman Gazi’nin, Ermenilerin Bizans’ın zulmünden kurtulmaları için Anadolu topraklarında ayrı bir toplum olarak teşkilatlanmalarına izin verdiğini ve Batı Anadolu’daki ilk Ermeni dini merkezin Kütahya’da kurulduğu bilinmektedir. Osman Gazi’nin oğlu Orhan Gazi, bir Bizans şehri olan Bursa’yı 1326 senesinde fethedip Osmanlı Devleti’nin başkenti yaptıktan sonra, daha önce Kilikya bölgesinden Karaman’a ve oradan da Kütahya’ya göç eden Ermeni halkını ve dini liderlerini Bursa’ya getirtmiştir. Böylece Osmanlılar ile Ermeniler arasında ilk resmi münasebetler başlamıştır. Osmanlı devlet sistemi içinde gayrimüslimlere geniş ölçüde otonomi ve özerk bir yapı verilmesi ve millet sisteminin genel çizgileri ile ortaya çıkması Fatih Sultan Mehmet zamanında İstanbul’un fethinden sonra ortaya çıkmıştır.Sultan II.Mehmed, İstanbul’u fethettikten hemen sonra, İstanbul’da bulunan Yahudi, Rum,Ortodok ve Ermenilerin günlük hayatlarını, dini vecibelerini ,ibadet ve inançlarını eskiden olduğu gibi serbestçe yerine getirebilmeleri için emirname yayınlamış, kendi aralarında patriklerini seçmeleri için izin vermiştir.Fatih, Bursa’da bulunan Ermeni dini lideri Hovakimi de 1461 yılında yeni payitaht İstanbul’a getirtmiştir. Bununla da yetinmeyerek bir Ferman-ı Hümayun ile İstanbul’da bir Ermeni patrikhanesinin kurulmasına izin vermiştir.Patrikhanenin açılmasından sonra İstanbul’a gelen Ermeniler Kumkapı, Yeni kapı, Samatya, Narlı kapı, Edirnekapı, Balat kapı çevresine yerleştiler. İstanbul’da Ermeni patrikhanesinin kurulması ve Hovakim’e “bütün Osmanlı Ermenilerinin ruhani ve cismani patriği” unvanının verilmesi üzerine, Osmanlı Devleti Ermenilerin bir çekim merkezi haline gelmiştir. Kafkasya, Kırım, Balkanlar ve Anadolu’nun muhtelif bölgelerindeki Ermeniler İstanbul’a akın etmeye başlamışlardır.* Başbakanlık Osmanlı Arşivleri E. şube müdürü-Paleografya ve eski metinler uzmanı