Yıldırım "Karaman'ı Yunus Emre'de ayrıcalıklı kılan çok önemli öğeler var"

TAKİP ET

Gelecek nesiller için Yunus Emre tarihini korumak konusunda yaptığı çalışmalar ile adından söz ettiren bir arşivci ve öğretmen Yusuf Yıldırım…

Yıldırım Karaman'ı Yunus Emre'de ayrıcalıklı kılan çok önemli öğeler var

Eğitimci- Arşivci Yusuf Yıldırım ile Karamanlı Yunus Emre’yi ve çalışmalarını konuştuk. Tüm avantajlarına rağmen Karaman’ın elini kolunu bağlayan şey nedir?  Son yıllarda yapılan çalışmaları ve daha pek çok sorumuzun cevabını okuyacağınız söyleşimiz için Yunus Emre Cami ve Türbesi bahçesinde buluştuk. Yıldırım’ın Yunus Emre konusundaki heyecanı ve anlatacakları o kadar çoktu ki; bu söyleşide hepsini konuşmamız pek mümkün görünmüyordu.
-Karaman, Yunus Emre konusunda yeterli bir arşive sahip midir?

Yusuf Yıldırım: Şu bir gerçek ki gerek tarihi hayatı olsun gerek eserleri açısından olsun Yunus Emre bir bilinmezlik içinde. Bu bilinmezliği zaten Yunus Emre kendisi yaratmış. Eserleri dışında kendi hayatına dair belge, tarihi eser vs. neredeyse somut hiçbir iz bırakmamış. Bu sözün gerçekliği, Yunus Emre’ye sahiplenen Manisa, Isparta, Afyon, Eskişehir, Aksaray, Ordu vb. şehirler için her zamankinden daha geçerli.
Karaman’a gelince!
Karaman’ı Yunus Emre’de ayrıcalıklı kılan çok önemli ögeler var. Mesela bu yıl yeterli destek bulsa idik Osmanlı Arşivindeki 100’ü aşkın Yunus Emre belgesini kitaplaştırıp ilgili yerlere takdim edecektik. Belki anlaşılmadı; Osmanlı Arşivindeki100’e yakın Yunus Emre konulu belge ve dosya var. Ve bu belgelerin yüzde doksanı Karaman merkezlidir. 19. YY’dan itibaren oluşmuş sadece birkaç Yunus Emre belgesi de Karaman dışındaki şehirlere aittir.
Arşiv belgeleri bir yana Karaman halkı için tarih boyunca “Yunus Emre nerelidir?”, “Yunus Emre burada mıymış, oradamıymış!” diye bir sorun olmamış. Karaman’a Osmanlı gelmiş 1400’leirn ikinci yarısında. Yunus Emre Tekkesi mütevellisi, onlara Karamanoğullarından aldıkları vakfiyelerini göstermişler. Yunus Emre’nin tekkesini, vakfını, vakıf mülklerini, camisini, mezarını ve divanını göstermiş. Osmanlı kâtipleri de olduğu gibi ne gördülerse ne duydularsa kaydetmişler. Şimdi sanılıyor mu ki her şehirde Yunus Emre adına Karaman’da olduğu gibi yüzlerce kayıt var, belge var mekân var. Ve o kayıtlar 1470’lerden itibaren başlayacak. Mümkün değil. Hele hele Yunus Emre adına Karaman dışındaki şehirlerde 1400’lerden belge çıkmadığı gibi 1900’lere kadar oluşmamış da. Yine yoğun ve ayrıntılı araştırmalar gösterdi ki, Yunus Emre Camii, haziresi ve zikir hanesi Karamanoğulları döneminden kalma.
Evliya Çelebi’nin Karaman ziyareti, Yunus Emre Karaman ilişkisine bir başka açıdan bakmamızı sağlar. Evliya Çelebi’nin Karaman’a geliş tarihi belli. 1671! Halk da ileri gelenler de Evliya Çelebi’ye Yunus Emre’nin camisini, divanını ve mezarını göstermiş. Evliya Çelebi de Karaman’da Yunus Emre adına ne gördü ne duydu ise Seyahatname’ye kaydetmiş.
Burası çok önemli, dikkat buyurun! Diyelim ki gerçekten birçok yerde birçok Yunus var. O zaman niye Osmanlı Devleti ve Evliya Çelebi sadece Karaman’da Yunus Emre varlığına ulaştılar? Evet, bu soru bile Karaman’da Yunus Emre gerçekliğini kanıtlamaya ve kabul etmeye yeter de artar! Yeter ki, polemik olmasın, politik tavırlar araya girmesin.
Varsayalım ki, Karaman’da Yunus Emre adına hiçbir mekân, hiçbir belge olmasın! Diğer şehirlerde olduğu gibi sadece ona yapılmış makamı da olmasın. Ama durun bir kez. Yunus Emre’nin kendisinden geriye en önemli eseri, Yunus Emre Divanı’nın Karaman’da bir nüshası var. Hem de Yunus Emre Divanı nüshalarının en eskisi. İnsan sormaz mı hem de en eski Yunus Emre Divanı’nın Karaman’da ne işi var ve niye Yunus Emre Tekkesi envanterine kayıtlı! Hariçten gazel okuyanlar diyecek ki, İstanbul’daki kütüphanelere nasıl ulaştı ise Karaman’a ulaşmış. Hariçten gazel okumaya devam o zaman! Yunus Emre Divanı’nın Manisa, Eskişehir, Aksaray, Erzurum, Afyon, Isparta nüshaları var mıdır?.. Eğer laf ile sayılacak ise say say bitmez. Nerde!..o şehirlerin hiçbirinde Yunus Emre Divanı yok. Bu iş lafla değil, belgesiyle, kültürüyle vardır.
Artık literatüre de kesin olarak girdi ki, Yunus Emre Divanı Karaman Nüshası en eski Yunus Emre Divanı’dır. Yunus Emre Divanı, yüzyıllar içinde 80’i aşkın nüsha ile çoğaltılmış. Bu nüshalar tıpatıp birbirlerine eş değildir. Yüzyıllar içinde nüshalar, nüshalarda şiirler, şiirlerin içinde beyitler, kelimeler değiştirilmiş. Bu durumda şiirleri özgün kalmış ve Yunus Emre’ye en yakın nüsha Karaman Nüshası’dır.
Yine hiçbir yerde olmadığı kadar Karaman’da Yunus Emre mekânı var. Talat Duru Amca’nın anlatımına göre geçmişte Yunus Emre’nin Karaman’daki mekanları, büyük bir tekke, misafirhane, imaret, kirişhane, debbağhane, değirmenvb yerlerle hem büyük bir işletme hem de külliye imiş. Maalesef 1957 yılında Karaman Belediyesi, bu yapıları bilinçsizce yıkmış, bir bakıma tarihi yok edilmiş.
Bu noktada Karaman Yunus Emre adına her türlü belgeye, malzemeye ve de kültürel mirasa her şehirden fazlasıyla sahiptir.

-Yunus Emre’nin Karamanlılığını kabul ettiremeyişimizin nedeni sizce nedir?

Yusuf Yıldırım: Evet, o kadar yazara, ilim adamına ve o kadar çalışmaya rağmen Karaman, Yunus Emre konusunda mesafe alamamış görünüyor. Aslında bilimsel anlamda yapılması gereken her şey yapılmış. İbrahim Hakkı Konyalı, başta İstanbul, Ankara, Konya ve Karaman’da; “Yunus Emre’nin neden Karaman’da olduğunu” üst düzey çalışmalarla anlatmış. Devamında yine ulusalda büyük isim Cahit Öztelli, Yunus Emre Karaman ilişkisini var gücüyle dile getirmiş. Bunların üzerine Durmuş Ali Gülcan kitaplar yayınladı, gazete yazıları yazdı, konuşmalar yaptı. İbrahim Hulusi Güngör de Karaman’da, İstanbul’da ve Ankara’da özellikle arşiv araştırmalarıyla Yunus Emre’nin Karamanlılığını ispatladı. Ve Talat Duru Amca ömrünü Karaman’a ve Yunus Emre’ye verdi.
Tüm bu çalışmaların ve gayretin üstüne bir bu kadar konferans, sempozyum, panel vs. etkinlikler… Fakat alınan yol bir arpa boyunu geçmiyor gibi. Bu çalışmaların toplamı, sanki kapalı salonlarda, kitap sayfaları arasında kalmış görünüyor. Sanki bir şeyler unutulmuş atlanmış gibi…
Yunus Emre’ye sahiplenememenin altında yatan nedenlerden bir kısmı Karaman’la ilgili iken bir kısmı da Karaman dışı etkenlere bağlı. Mesela Yunus Emre adına ilk bilimsel çalışmayı yapan Fuat Köprülü, onu Eskişehir’de yatıyor gösterdi. Günümüzde Yunus Emre çalışanların büyük çoğunluğu Fuat Köprülü’nün ağzından çıkana bakıyor. Fuat Köprülü yaşasa ve “Yunus Emre Karaman’dadır.” dese herkes yine sorgulamadan “Yunus Emre Karaman’dadır!” diyecek. Yine Devlet, resmi, gayriresmi Yunus Emre’yi Eskişehir’de görmek istiyor. Hatta son zamanlara kadar ders kitaplarında Yunus Emre’nin mezarı Eskişehir’de diye yazıyordu. Ancak bunların hemen hepsi birer algı.Şu anda Yunus Emre’ye sahiplenen şehirlerin hemen hemen hepsi Yunus Emre’ye dayalı amatör, profesyonel etkinlikler yapıyor. Ama hiçbirinin elinde sihirli değnek yok. Mesela Eskişehir ne yaptı? Vatikan Kütüphanesinde bulunan bir Yunus Emre Divânı’nı sanki Eskişehir’de bulunmuşcasına öne çıkardı, heyecan yaptı. Ya bir de Eskişehir’de Yunus Emre Divanı bulunsa neler yaparlardı, bilinmez. Ne çare ki, ne Eskişehir’in ne de diğer şehirlerin elinde Yunus Emre adına kırıntı da olsa somut bir belge bilgi yok. Çok da yapabilecekleri bir şey yok! Sadece daha yüksek ses çıkarabilirler!
Tüm avantajlarına rağmen Karaman’ın elini kolunu bağlayan nedir? “Yunus Emre Karamanlıdır!” dayatmacılığı iş görüyor mu? Bu sloganının ötesine neden geçilemiyor? O zaman bir an evvel taraftar zihniyetinden çıkmak gerekiyor. Karaman’ınYunus Emre konusunda yepyeni bir vizyonla ve yepyeni bir anlayışa geçmesi gerekiyor.Kışlasız asker, okulsuz öğrenci olmayacağıgibi müzesiz, kütüphanesiz, atölyesiz, merkezsiz Yunus Emre olmaz. Karaman Yunus Emre Kültür Merkezi, Yunus Emre Araştırma Merkezi, Yunus Emre Kütüphanesi, Yunus Emre Müzesi gibi birçok bilim, kültüre ve sanat alanındaki merkezi devreye sokarak uzun soluklu çalışmalara fırsat vermelidir.
Ya değilse bir altmış yıl daha “Yunus Emre Karamanlıdır!” diye bağırmaya devam edilir.

-Karaman Yunus Emre’nin mirasına yeterince sahip çıkabiliyor mu?

Yusuf Yıldırım: Yunus Emre ile yatıp kalkması gereken bir şehir zaviyesinden bakınca 2021, Karaman’da Yunus Emre işleri pek de iyi gitmiyor. Hatta denilebilir ki, bu kadar kötüsü olamazdı. Aksaray, Manisa, Eskişehir gibi Yunus Emre’yle kendini bütünleştiren şehirler hazırlıklara en az bir yıl önceden başladılar. Ve sanal, sosyal, kültürel ve bilimsel ortamların hepsinde kendilerini gösterdiler ve göstermeye devam ediyorlar. Karaman’ın yaya kalmasının tabi birçok nedeni var.
Ben şubat ayı içinde birçok kurum, STK, kişi ile görüşmeler yaparak “2021 Yunus Emre Anma ve Kutlama” yılına dair beklenti, kanaat ile endişelerimi açık açık ve kararlı biçimde paylaştım. Bazıları benim istişarelerimi niyet okuma gibi gördü, burun kıvırdı. Görüşlerime hak verenler yanında tamamen karşı olanlar da vardı. Ama benim görüp onların göremedikleri vardı. Onların hepsine şunu dedim: Sizi bu konuda şahit tutuyorum. Mayıs ayı geldiğinde benim sözlerimi hatırlayın, bakın Yusuf Yıldırım, ta yılın başından böyle demişti ve dediği söylediği gibi geçekleşti, diye sizi şahit tutuyorum!
Çok üzücü ki, mayıs ayı geldiğinde Karaman’da Yunus Emre etkinliklerinde bütünlük sağlanamadığından birçok paydaş, kendi projelerini kendileri gerçekleştirme yoluna gitmek durumunda kaldı. Ve bu noktada KMÜ, Karaman Belediyesi, KAREV ve KARTAP inisiyatif alarak şehir adına Yunus Emre adına projeler üretti ve üretmeye devam ediyor. Duru Bulgur’da Yunus Emre projelerine geri planda destek vermektedir. Peki yeterli mi? Maalesef Karaman; daha etkili, daha kalıcı Yunus Emre projelerini gerçekleştirebilecek durumda idi, 2021 yılı için. Özellikle şehrin tamamını içine katabilecek basit, etkili ve az maliyetli Yunus Emre projeleri gerçekleştirilebilirdi.
Belirttiğim gerekçeler bir kehanet ya da kötü niyet okumadan ibaret değildi. Gerek insan odaklı sürdürülebilir projelerin planlanıp programlanamaması, gerek Covid 19 Salgını ve de zaman zaman fitne, dedikodunun baskın çıkması Yunus Emre etkinliklerinin önündeki başlıca engeller gibi göründü.
Bir de perdenin görünmeyen yüzü vardı. Halk, STK, Dernek Vakıf ve kurumlar düzeyinde Karaman 2021’e uzun vadeli hiçbir ciddi hazırlık yapmamıştı.
Bir kere Karaman 2021’e en az iki yıl önceden hazırlanmalı idi. Bizim düşündüğümüz kastettiğimiz etkinlikler, kültürün her alanında Yunus Emre adına yapılabilecek tüm etkinlikleri kapsar. Ve hedef kitlemizde 5 yaş grubu da var, 80 yaş grubu da! Hedef kitlelere kültürün her alanında proje üretmek, etkinlik yapmak üst düzey düşünce, profesyonel zihniyet, nitelikli insan topluluğu artı maliyet demek. Böyle yüksek etkinlikleri Karaman kaldırabilecek durumda idi. Ama en az iki yıl öncesinden planlı programlı hazırlıklar yapılmalı idi. Organizasyonun ne kadar zor olduğuna çok basit bir örnek. Önümüzdeki günlerde Yunus Emre Hatıra Parası çıkacak. Bakın hatıra para konusunda her şey hazır. Buna rağmen hatıra paranın çıkarılması 9 ay sürdü. Bir başka örneği şöyle verelim. Şu günler bir Yunus Emre paneli düşünülüyor. Ve dört beş konuklu panel için 20 gündür toplantılar yapılıyor. Sadece panelistleri aynı takvimde birleştirmek bir haftalık süreyi aldı. Bu arada panelist adaylarından 5-6’sı, takvimi elvermediği programa alınamadı. Velhasılı bir etkinlik için uzun soluklu planlama ve programlama gerekirken bir yıl sürecek Yunus Emre organizasyonu için çok çok önceden hazırlanmalı idi, Karaman.
Bunun dışında “Yunus Emre’nin Karamanlılığını kabul ettiremeyişimizin nedeni sizce nedir?” sorusunun cevabı bu sorunun cevabıdır. Devamında şunlar söylenebilir. “Yunus Emre Karamanlıdır!” sloganı üzerinden dayatmacı, kuru inat zihniyetiyle değil de diğer şehirleri de kapsayıcı ve kucaklayıcı söylemler ve anlayış geliştirmek, Karaman için yüceltici ve saygın kılıcıdır diye düşünüyorum.
Daha önemlisi, Yunus Emre’nin mirasına sahip çıkmanın yolu, onun düşünce dünyasını içselleştirmeden geçer. Herkes Yunus Emre’yi, “Sevelim, sevilelim”, “Şol cennetin ırmakları” gibi birkaç şiir ile bilir. 250’ye yakın şiirinde Yunus Emre’nin dünyasını derinlemesine gösteren mesajlar saklı. Önemli olan her biri evrensel değer olan düşüncelerini yüklenebilmektir.

-Bugüne kadar Yunus Emre konusunda siz ne gibi çalışmaların içerisinde bulundunuz?

Yusuf Yıldırım: Yunus Emre çalışmalarım için 2020, 2021 ya da 2022’nin temelde hiçbir farkı yok. Bazen gıyabımda ya da dar mahfillerde“Yusuf bu kadar zaman çalıştı, tabi bu yıl semeresini görecek!” biçiminde güzel sözler sarf edilir. Oysa benim Yunus Emre çalışmalarımın özündeYunus Emre’ye olan bağlılığım kadar onun düşünce ve değerlerinin ruhuma tam hitap etmesi vardır. Yaşamak için su, hava ne ise Yunus Emre de benim için odur. Buradan hareketle bilinenin ve sanılanın tersine benim Yunus Emre çalışmalarımın temeli, çok geriye, 1986 yılına dayanır. Şu da var ki, Karaman’a döndüğüm 2005 yılından bu yana Yunus Emre ve Karaman çalışmalarım hem ivmelendi hem de arttı. UNESCO’nun 2021’i “Yunus Emre Anma ve Kutlama Yılı” ilan etmesibenim çalışmalarımı sadece hızlandırdı. Birçoğu için 2021 ile Yunus Emre sona erecek. Ama hem Karaman için hem de benim için Yunus Emre hep devam edecek. Bir de uzak gibi görünen ama önümüzde duruveren bir 2040 var. 2040, Yunus Emre’nin doğumunun 800. yıldönümü. Karaman da şimdiden 2040’ı planlamaları arasına almalı, yıl yıl aşama aşama 2040’a hazırlanmalıdır.
Benim içinYunus Emre,bir ömür boyu soluklanma ve sığınak!
Yunus Emre’den beslenmek kadar onu çalışmak, paylaşmak da bir zevk, bir hazdır. Kitap, dergi, makale, köşe yazısı, bildiri, kitap bölümü, broşür, öykü, gezi yazısı başta olmak üzere Yunus Emre yayınlarım 100’e yaklaştı. Yunus Emre konferans ve gezi rehberliklerimin sayısı 50’yi geçmiştir. İçinde bulunduğum sempozyum, armağan kitap, panel organizasyonu sayısı 10’a yaklaştı.
Ancak beni sadece kitaplar, makaleler ve yazılarla bağlantılı Yunus Emre çalışıyor olarak düşünmek yanıltıcıdır. Kendi ürettiklerimin yanında kültürün tüm alanlarında Yunus Emre’nin temsil edilmesine kafa yormak, ilgili paydaşlarla ve uzmanlarla iletişim ve paylaşım halinde olmak ve proje gerçekleştirmek bir işbir görev olmanın ötesinde gönülden bağlanış, gönülden tutunuştur.

-Bundan sonra ne gibi hedefleriniz ve projeleriniz var?

Yusuf Yıldırım: Talat Amca zaman zaman şöyle derdi. Bizden geçiyor. Bayrağı sen devir alıyorsun şimdi! Geriye dönüp baktığımda İbrahim Hakkı Konyalı’yı görüyorum. Cahit Öztelli’yi görüyorum. Baha Kayserilioğlu’nu, Kemal Kaynaş’ı, İbrahim Hulusî Güngör’ü, Durmuş Ali Gülcan’ı görüyorum. Ve Talat Duru Amca! Bunlar gerek ulusal ortamda gerekse de Karaman’da Yunus Emre’yi ilmek ilmek işlediler. Talat Duru Amca’nın bayrağı bana devretmesi ve Yunus Emre çalışmalarında beni onaylaması, diploma almak derecesinde bir onur. Bu büyüklerimin izinden giderek Yunus Emre çalışmak ve insanlara faydalı olmak kadar haz ve huzur veren bir şey olamaz. Şimdiye kadar yaptığım çalışmalar, yapmak istediklerimin yanında belki küçük bir oran. Bu noktada Yunus Emre’nin Karaman’daki varlığını tüm dünyaya kabul ettirebilmek kadar onun evrensel düşüncelerini tüm insanlığa yayabilmek benim başlıca davam ve ülkümdür.