Şaşma: "Şair sevdanın ve şiirin hamalıdır"

TAKİP ET

'Şiir yazılmayı bekler durur asırlardır. Gözlerimin içerisine bakar, yaz beni, yaz ki tercüman olayım cümle derde ve kıvanca' diyor İbrahim Şaşma. 

Şaşma: Şair sevdanın ve şiirin hamalıdır



Bugüne kadar 4 şiir ve bir öykü kitabının yanı sıra sayısını kendisinin bile unuttuğu şiirler ve öykülerle birçok ödül alan Şaşma “Ben de her şeyden ilham alırım ama özellikle insanın insana olan etkisi, sevginin ruha dokunuşu, bayrağın dalgalanışı, bir ezan okunuşu ilham sebebimdir” diyerek kendisini bildi bileli okuyarak, yazarak nefes aldığını söylüyor.
Şair-Yazar İbrahim Şaşma’yla bir öğle vakti, ince ince yağan karın eşliğinde Aktekke Camii ve 15 Temmuz Demokrasi Meydanındaki Saat Kulesinin manzarası altında şiir, sanat, şairlik ve edebiyat adına bir söyleşi gerçekleştirdik.
Karamanlıyım ben
Mehmet Beyin oğluyum, Yunus ile kapım bir.
Sevdaya düştük sırra, bir ummanla çapım bir
Dilime nazar değer, dilimden yaralıyım
Ezelden buralıyım, ebedi buralıyım.
                               Bu sevda farz kılındı, rahme düştüğüm demde
                               Karamanlıyım aşkla, yandığım kadar hem de
                                               Aldığım nefes kadar, canla Karamanlıyım
                                      Yârim Karaman Leyla, anla Karamanlıyım

“Sözün özü doğulursa da sonradan oluruna da şahitliğim var”
-Şair mi olunur, şair mi doğulur?
İbrahim Şaşma: Bu konuda genel bir tahlil yapamam ama kendim şiirin içinde olduğum için şair olunmaz şair doğulur düşüncesini daha doğru buluyorum. Sonradan da oluşanlar vardır, fakat sonradan şair oldum diyenler çok azınlıktadır. Evet, şair doğulur diyorum fakat bunu geliştirmek de insana kalıyor; çok okumak hep okumak tek yol olarak gözüküyor. Sözün özü doğulursa da sonradan oluruna da şahitliğim var. Ben bunun bir maya, bir yaratılış özelliği olduğunu düşünüyor ve bu olguyu rabbimden bir lütuf olarak görüyorum. Benim için bir hakikat var ki edebiyattan ve sanattan vazgeçme özgürlüğümün ve seçim hakkım olmadığını anlamış olmam. Kendimi bildim bileli okuyarak yazarak nefes aldığımı biliyorum.
Şair olunmuyor bana göre; yani doğuluyor. Yani sizin yeteneğiniz yoksa berber çırağı olarak başlamanız dahi sizi berber yapmaya yetmez kaldı ki şiir duygusal bir eylem, yazdıracak duyguya sahip değilseniz asla yazamazsınız. Sizin bu yeteneği doğuştan kazanmış olmanız, bu yetenekle doğmuş olmanız gerekiyor. Yani şairliğin okulu yok bana göre… Şair olarak doğmak elbette bir avantajdır. Ama sadece öyle kalırsanız şair de olamazsınız. Çünkü ham yetenek sizi ancak bir yere kadar taşıyabilir. Kendinizi geliştirmek zorundasınızdır. Yoksa gerekli olan çalışmaları yapmadıktan sonra şairlik katına yükselemezsiniz. Okumalar, alıştırmalar, gözlemler olmazsa yetenek bir yerden sonra körelir. Her ikisi de birlikte olursa çok daha güzel olur elbette.
-Bir insanın içindeki edebi kişilik mutlak benliğinde mi saklıdır? Yoksa sonradan öğrenilip geliştirilebilen bir yetenek midir?
İbrahim Şaşma: Bunu toprağa atılan bir buğday tanesi olarak örneklendirmek isterim. Gönül topraklarıma bir buğday tanesi gibi filizlenmek ve başağa durmak üzere gönderilen buğday tanesinin başağa durması adına benim de bir şeyler yapmam gerekiyor. Emek vermeden, ellerimle sulamadan bu tohum harman yüzü görür mü? Elbette bu konuda emek gerekiyor, kendimizi yenilemek, en iyi ve en nitelikli ürünü vermek adına bir şeyler yapmak gerekiyor. Bu bağlamda bir insanın içindeki edebi kişilik mutlak benliğinde saklı olmakla beraber geliştirilmeye ve olgunlaştırılmaya da açık bir olgudur.
-Kaç yaşından beri şiir yazıyorsunuz?
İbrahim Şaşma: İlkokul sıralarında sanırım üçüncü sınıfta öğretmenimin tavsiyesi ve yönlendirmesiyle ilk kez şiir yolunda adım atmıştım. Neredeyse 40 yıldır şiir adına kalem elimden hiç düşmedi. Düşeceğe de benzemiyor
-İbrahim Şaşma nasıl bir çocukluk geçirdi?
“Annem gurbetteki evlatlarının hasretini çeke çeke kocadı, ben de annemin gözyaşlarına baka baka”
İbrahim Şaşma: Karaman’ın Kılbasan Kasabasında iki odalı toprak damlı evlerin içinde, çayır yastıklarının nemli kokusunda, duvarlara asılan geyikli halılarda suya inmiş ceylanların şahitliğinde geçti çocukluğum. Taşrada büyüdük, oyuncağımız topraktan, oyunlarımız toprakla taşla idi. Bazen bir bostan tarlasında hatırlarım kendimi, bazen harman yerinde patozda saman sürerken. Bazen 12 koyunun peşinde koşturduğumu hatırlarım, bazen bir çıkma traktör lastiğini yokuş yukarı bir sokaktan yuvarladığımı. Tandır ekmeklerinin kokusu geliyor burnuma, yönümü geçmişe dönünce. Annemin abdest aldığı, babamın namazını kıldığı sekide yerdik yemeğimizi. Annem gurbetteki evlatlarının hasretini çeke çeke kocadı, ben de annemin gözyaşlarına baka baka. Yaramaz bir çocuktum. Komşularımızın azılı belalısıydım. Benim yüzümden sıklıkla yan komşularla aramız açılırdı. Biraz da şımarık bir çocuktum.  Küflü bir bisiklet, yamalı bir pantolon geliyor aklıma. Meğerse kısıtlı imkânlarda saklıymış huzur. Eski bir kilimin ilmeğinde saklıymış. Oymalı bir dolabın derinliğinde hem de. Öyle bir çocuktum ben, öyle bir demde
-Şiirlerinizi yazarken en çok nelerden ilham alıyorsunuz?
“Sevginin ruha dokunuşu, bayrağın dalgalanışı, bir ezan okunuşu ilham sebebimdir”
İbrahim Şaşma: Yazılacak şiir gelir beni bulur bana selamını verir al beni yaz der ben de yazmaya çalışırım. İlhamın yeri ve zamanı asla belli değil.  Fakat bazen de sanki daha önceden içimde yazılmış bulurum şiiri. Kâğıda dökmekten başka yapacak bir şey kalmamıştır bana. Benim ne zaman şiir yazacağım hiç belli olmaz. Kızarım şiire sarılırım, küserim şiire sarılırım, sevinirim şiire koşarım. Her yanlış beni tetikler duramam. Her kıvanç duyuşumda, yüreğimin her yanışında, bir çocuk annesine “anne” dediğinde ben yazarım. Penceremin pervazına konan kuşa, babamın ayak izlerinin bulunduğu dağa taşa yazarım.  Bizler kelebek kanadı kırılganlığında bir yüreğe sahibiz. Hal böyle olunca bütün güzelliklerden, hatta bütün çirkinliklerden etkileniriz. Ben de her şeyden ilham alırım ama özellikle insanın insana olan etkisi, sevginin ruha dokunuşu, bayrağın dalgalanışı, bir ezan okunuşu ilham sebebimdir.
-Şair kime denir, şiir nedir?
“Şair sevdanın ve şiirin hamalıdır”
İbrahim Şaşma: Bir cümle ile geçiştirilebilecek bir soru gibi gözükse de zor bir soru sorduğunuzun farkında mısınız? Zira şiir gibi şair kavramı da çok geniş bir alanı içine alan çok derin bir olgudur. Şair her şeyden önce gönül insanıdır, sevdanın ve şiirin hamalıdır. Şair yaşadığı dünyayı, olayları ve insanları herkesten farklı algılar, nazenin bir bakış açısıyla bakar. Şair, şiirin peşinde yılmadan, yorulmadan nefes aldığı sürece koşar.  Şair toplumun vicdanıdır. Aynı zamanda yaşadığı çağın yakın tanığıdır. Şair şiiri hayatının merkezine oturtan, hayata edebiyatın sanatın ve kültürün gözlüğünden bakandır. Çok yazan değildir şair, hafızalarda yer edebilecek birkaç şiir yazabilendir. Kalbinin hudutları çok geniştir şairin. Bambaşka bir insandır şair. Ona temas ettikçe bir ürperme olur insan içinde. Üşür, yanar titrer insan. Şair sözü çoğaltmaz. Aza çok şey sığdırandır. Hakikat insanıdır. Ve çoğunlukla şairliğinden haberdar değildir şair.
Ve şiir: İçli bir ağıttır. Gönül imbiğinden sızan gözyaşıdır.  Bazen bir haykırış, bazen bir of çekiş, bazen nazenin bir dokunuştur. Şiir gönlümün saçaklarına yuva kuran ürkek bir kuştur.
Ve şiir: Benden sonra beni yaşatacak olgudur. Yüreğimi diri ve pak tutacak bir katre sudur.  Kimliğimdir, nefesimdir, ayak izim, kalp sesimdir. Şiir hürriyetimdir, oğlumdur kızımdır, şiir alın yazımdır, şiir gönül sızımdır
Ve şiir: Yazılmayı bekler durur asırlardır. Gözlerimin içerisine bakar, yaz beni, yaz ki tercüman olayım cümle derde ve kıvanca diyerek.
-Ne kadar oldu sahi? Aldığınız ödüllerin sayısını hatırlıyor musunuz?
İbrahim Şaşma: İlk başta almış olduğum ödüllerin altı yedi kişiden oluşan bir jürinin takdiri olduğunu, asıl ödülün halkın takdiri olacağını ifade etmek isterim. Elbette ödüllendirilmek, alanında uzman kişilerce eserlerimin başarı ile tescillendirilmesi beni son derece mutlu kılıyor ve geleceğe yönelik kamçılıyor. Bu hususta kibirden rabbim uzak eylesin beni. Sekiz on ödül aldığında ben ödüllü şairim, şuradan şunu buradan bunu aldım diyerek kendisini Kaf dağının burcunda hissedenleri gördüğümde açıkçası üzülüyorum. Ödül sayısı başarı kriteri değildir bana göre. Asıl ödül halkın gönlünde yer edinebilmektir.  Sorunuza cevap vermek gerekirse,  ülke içinde ve dışından, sivil toplum kuruluşlarının, yerel yönetimlerin, kamu kurum ve kuruluşlarının, sendikaların, derneklerin vb düzenlemiş olduğu şiir öykü kompozisyon hikâye masal, deneme, şarkı sözü, makale, mektup vs yarışmalarında şu an sayısı beş yüzü geçen ödüllendirmem oldu. Her defasında rabbime şükrümü, dost ve akrabalarıma teşekkürü borç bildim.  Benim için bu yarışmalarda asıl ödül şehrimin, Karaman’ımın, yaşadığım toprakların adını çok farklı iklimlerde yankılandırmak oldu. Her gittiğim şehirde, çıktığım her kürsüde adımdan ziyade Karamanoğlu Mehmet Bey’e, Yunus Emre’ye dem vurmak benim için bir gönül borcu oldu bu şehre karşı. 
-Aldığınız en özel ödül kimdendi?
İbrahim Şaşma: Mensubu olduğum sağlık camiasından, Sağlık Bakanlığımızdan aldığım bir ödül var ki beni her zaman gururlandırır. A Rh (+)  isimli yaşanmış bir öykümle katıldığım bu yarışma bana Türkiye çapında bir birincilik getirmiş, Sağlık Bakanımızın elinden ödülümü almıştım. Bunun haricinde her yarışma ve her ödül anlamlı idi benim için. Sünni bir vatandaş olsam da Alevi kardeşlerimizi kaleme aldığım ve alevi inancını en güzel şekilde anlatan şiir yarışmasında birinci olarak Alevi derneklerince ödüle layık görülmem beni çok onurlandırmıştı. Uluslararası boyutlarda almış olduğum ödüller de yurtdışında ülkem ve Karaman adına haliyle onurlandırmıştır beni.
-Yaşadığımız coğrafyanın yazdıklarınızda etkisi var mıdır Sayın Şaşma. Şöyle sorayım insan yaşadığı kente, dağlarına, edebiyata, çocuklara ve aşka tutunmanın sırları var mı, varsa sizce nelerdir?
İbrahim Şaşma: Elbette, Karaman malumunuz gönül coğrafyamız. Bu topraklara kendimi bildim bileli bağlıyım, sevdalıyım. Tabiri yerinde ise Leyla’m Karaman benim. Bu topraklarda yaşadığım sürece, bu şehrin sokaklarında adım atığım sürece,  bu şehre ruh veren manevi büyüklerimizin varlığıyla beslendim. Onların hissiyatı ile hislendim. Mehmet Bey’i seviyor ve ona değer veriyor olmak,  Türk diline, konuştuğum lisana daha farklı bir gözle bakmamı sağladı.  Türkçem bu bağlamda daha bir kıymetli hale geldi benim için. Dilimden utanmadım, sözümden ve özümden utanmadım hiç.  Dilime vurulan her darbede benim kanamışlığım oldu, benim yangınlarım oldu. Bu topraklarda yaşamak bu dile bu emanete sahip olmayı gerektiriyor. Yine Yunus Emre, Hz Mevlana insan ve hak sevdasını şiar edinmemin gerçek özneleridir.  Dolayısı ile bu şehrin rüzgârı sevilir. Bir nefes getirdikçe Yunus’tan. Toprağa düşen cemre sevilir. Yağmuru sevilir. Bu şehirde kar sevilir. Ak sütün tadında bir güzel,  bir katre suyun saflığında adı Türkçe olan yâr sevilir. Bu şehirde selam vermek sevilir. Selam almak hem de. Mevlana’nın yüreğiyle gel demek sevilir, gel diyene gitmek.  En umutsuz kalınan demde. Bu şehirde sevmek sevilir. Yunus’tan emir olunduğu için. Aşkın içerisinde kudret bulunduğu için.
-Kaç kitabınız var? Yeni bir kitap çalışmanız var mı?
İbrahim Şaşma: Toplamda dört şiir kitabım ve bir öykü kitabım mevcut.
Şiir: Aç Gözlerini Anne (2006), Hicran Yağar Karaman’a (2009) Nâr-ı Muhabbet (2015) Tuz (2019)
Öykü: Asmalar Üzüm Vermeyecek (Kolektif Yazarlı)
Yakın bir tarihte masal, deneme ve öykü kategorilerinde üç eserimi edebiyat dünyasına kazandırmak istiyorum.
-Son olarak, gençlere, kitapseverlere, dostlarınıza söylemek istedikleriniz nelerdir?
İbrahim Şaşma: Çok okumayı, özümseyerek okumayı tavsiye ediyorum. Malumunuz bilgi olmadan fikir olmuyor. Amaç okumak, okumayı sevmek, sevdirmek, okumayı yaşam biçiminin bir parçası haline getirmek, okutmak olsun. İnsan önemli yapıtları kendisi keşfetsin. Kitap okumanın gerekliliğini ve keyif verdiğini de bilsin. Ben de şair olmak istiyorum diyen genç arkadaşlarıma bunun sonradan kazanılan bir olgu olmadığını hatırlatmak istiyorum. Ama yüreklerinin bir kenarında saklı duran ve uyandırılmayı bekleyen o şairi de uyandırmak adına çok okusunlar, hayal kursunlar kalplerinin sesini dinlesinler ve asla vazgeçmesinler umutlarından. 
Bu soğuk kış gününde içimizi ısıtan hoş sohbeti için sayın Şaşma’ya teşekkür ediyor, başarılarının devamını diliyoruz...
Röportaj: Sultan AKBULUT
Fotoğraf: Murat ÖZÜNAL