Merih Ünver: "Davranışlar, sözcüklerden daha yüksek sesle kanat çırpar"

TAKİP ET

Gelişmişliğin ilk kuralı üretmek... Her alanda üretimde seferberlik içinde olmayı kendine vazife sayan ve bu vazifesini kendi köşesinde sessiz sedasız yürüten kadınlar iyi ki varlar. Yaşadığa topluma sözüyle, duruşuyla, eylemiyle, emeğiyle kadın çok şey kattı. Her köşesinde çalışkan kadınların eli var üzerimizde... Bu toprağın bağrından çıkan üretici ve girişimci kadınlarımızın öykülerini ve neler yaptıklarını okurlarımızla paylaşmaya devam edeceğiz.

Merih Ünver: Davranışlar, sözcüklerden daha yüksek sesle kanat çırpar

Röportaj: Yasemin KÜÇÜKCİCİBIYIK
Fotoğraf: Sultan AKBULUT

O çalışkan ve üreten kadınlardan birisi de Merih Ünver’dir...
Merih Ünver... 1961 yılında Karaman’da dünyaya geldi. İlk, orta ve lise eğitimini Karaman’da tamamladı. İşletme Fakültesi mezunu olan Merih Ünver iki çocuk annesi ve dünyalar güzeli bir kız çocuğu anneannesidir.
Merih Ünver 2014 yılı mahalli seçimlerinde memleketi Karaman’da Belediye Başkan adayı oldu. Aday olduğu dönemde tüm projelerinin ana hedefine kadın ve üretimi koydu. Peki, sonra neler oldu? Kendisinden dinleyelim...

Atölye kapısından içeri girer girmez duvardaki kuş figürlerini soruyorum hemen...
“ Dünyayı sevgi kurtaracak” diyor barışın simgesi güvercini gösterip... Kalbe verilmiş en güzel bağış sevgidir diyor Merih Ünver. Sonra ilave ediyor “Sevgide net olduğum kadar; sevgime sevgilere sevmeye inanmış bütün kalpleri de gücüm yettiğince korumak, kollamak isterim tüm kötülüklerden... O güç de şahini simgeliyor. Şahinler de kararlılığı temsil eder.” Diyor.
Ne güzel karşılandım öyle... Kalbi ve pençesi olan tüm kadınların kanat çırpışlarına bir selam bırakarak başladı sohbetimiz...

-Tekstil sektöründe uzun yıllar modelist ve yöneticilik yapan Merih Ünver emekli olduktan sonra bu tutkusundan asla vazgeçmedi. Hayatının her döneminde elleri üretmeye devam etti. Şimdilerde kendisine ait küçük bir atölyede sessiz sessiz üretmeye devam ediyor.

Atölyesinde ziyaret ettiğimiz Merih Ünver’e ilk sorumu soruyorum neden bu sessizlik?

Merih Ünver: Öncelikle hoş geldiniz ve çok teşekkür ederim ziyaretiniz için. Atölyemi ve gönlümü şenlendirdiniz.
Sorunuza gelince; aslında pek de sessiz sayılmam, hatta çok konuştuğum bile söylenir ;) . Boş mu konuşurum orası dinleyene göre de değişiyor. Almaya niyeti olan alıyor, niyeti yoksa konuşma boş geliyor. Ben kendimi eleştirmeyi severim, hatta başkalarından da sert eleştiririm, bildiğiniz canımı yakarım. Niye bununları söyleyerek başladığıma gelince sorunuz fırsat verdi kendimi anlatmaya. Bilginin bilene ya da bilgiye ulaşma şansına erişmiş kişiye değil başkalarıyla paylaşılması gerektiğine, yani bilene değil bildirilene ait olduğunu düşünürüm. Bir bilgiye eriştiğimde ise aktarma telaşına düşerim. Çok konuşmama da bu sebep. Bu noktada alan alır almayan geveze der, her türlü kabulümdür.
Gelelim sorunun aslına. Aktif olma meselesine. İnanın sizin sessiz kaldığımı söylediğiniz bu dönemde ben hiç de sessiz kalmadım. Belki sokakta, alanda, çokça görülmedim ancak bu kez dilim değil elim, gözüm, ruhum, aklım sürekli çalıştı, üretti. Bulaş da girince işin içine eee.. yaş da malum, biraz dikkat ettik, biraz kendi fiziki alanlarımıza çekildik, içimize hapsedildik. Zorunlu ve mecburen gönüllü mahpus olduk. Ancak mümkün olduğunca insanlarla iletişime devam ettim, eskisi kadar olamasa da. Memleket mesellerini de takipteyim elbet.

-Toplumda sıkça tekerliyoruz “kadın kadının yurdudur” diye... Kadın kadının yurdu mu Sayın Ünver?
Latif bir tebessümle diyor ki “kocaman yazın”

Merih Ünver: OLMALI. Ne yazık ki bu pek de böyle olmuyor ya, olacak. Kadın kadının yurdu olduğunda her şey başka oluyor. Ben bir kadının bir işi başardığını, çabaladığını gördüğüm zaman çok mutlu oluyorum ve hemen “acaba ben nasıl destek olabilirim?” diye düşünmeye başlıyorum. Kadınlar çok şeyi başarabilirler tek ihtiyaçları olan ise kendilerine güvenmeleri. Zaten insan önce kendine inanmalı ve güvenmeli. Bir şey yapmaya çalıştığınızda cinsiyet fark etmiyor aslında hemen bi aşağı çekme refleksi gelişmiş toplumda. Ancak şunu söylemeliyim ki eğer bir gün kadınlar kadınları destekler ve başarılı kadınlarda başka kadınların elinden tutarsa topyekûn bir kadın yurdu olur ve kadın yurdunda cinsiyetçilik de olmayacaktır kanımca. Ne zaman ki cinsiyetçi bakış açısı yıkılır, kadının önce insan olduğu fark edilir işte o zaman zaten dünya başka güzel olur. O güne kadar kadın kadına yurt OLMALI.

Hep üretmekten yana oldunuz. Belediye Başkanı adayı olduğunuz dönemde kadınlara istihdama yönelik ciddi projeleriniz olmuştu. Daha sonra bu projelerinize paydaş bulabildiniz mi? Açık sorayım projelerinizden faydalanmak isteyen bu projeleri talep edenler çıktı mı?

Merih Ünver: Kapanmayan yaramı sızlattı bu soru. Çok isterdim o projelerin hepsi sahiplenilsin, yapılması için çaba gösterilsin. Ancak ne yazık ki bir kaçını detaylı anlatmama rağmen “mış” gibi yapıldı ve hiç biri gerçekleşemedi. Ben ya da başka biri hiç fark etmez, her kim memleketim için bir şey yapar, sorunlarına çözüm üretir, modern bir kent olması için emek verir başımın tacıdır. Keşke yapılsaydı ve keşke den başka kelimeler dökülseydi dilimden şu an!

-Kıymetli boncuk ve taşlar ile iğneyle kuyu kazıyorsunuz. Neler yapıyorsunuz?

Merih Ünver: İğneyle kuyu kazmak çok doğru bir betimleme gerçekten. İstanbul’da yaşarken yaklaşık bi’ 20 yıl önce takı dersleri almıştım ve takı yapmaya başlamıştım. Uzunca bir süre de yaptım. Şimdi elimde kalan değerli boncuklardan takılar yapıyorum. Hiç biri bir diğerinin aynı değil, hepsi farklı model, farklı renk. Takan kendini özel hissetsin istiyorum ki bence her insan özeldir, tektir. Bu nedenle yaptığım takıların bir eşi yok. Zaten kullandığım malzemelerin özellikle kristallerin şu anda devamı da yok. Yaptığım takılarla elimdeki malzemeleri değerlendirmiş oluyorum, hem de üretmenin keyfini yaşıyorum. Her bir takıya başlarken acaba nasıl olacak heyecanıyla bitince de vay be durumu oluyor bende. Tabi beğenmeyip, onca emeğe acımayıp söküp yeniden yaptığım da oluyor. Kısacası her biri sevgiyle, güzel duygular ve güzel enerjiler yükleyerek yapıyorum ki takan zevkle, keyifle ve uğurla taksın.

-Bunca yılın birikimi ve tecrübelerini Karamanlı kadınlarla paylaşmayı düşünmediniz mi?
Merih Ünver: Düşünmez olur muyum. Zaten çabam da bundan. Ha eğer siz öğretmenlik etme noktasından bahsediyorsanız maalesef bunun için bir belgem yok. Ben alaylıyım. Fakat yine de öğrenmek isteyene kapım açıktır, bildiğim kadarını öğretirim seve seve.

-Sizin bir de üzerinde uzun yıllar emek verdiğiniz “Merih koleksiyonunuz” var. Biraz bahseder misiniz?

Merih Ünver: Evet, Merih Design. Markam bu. Şimdi Türkçenin başkentinde niye bu İngilizce kelime diyeceksiniz, haklısınız. Keşke biz dünyaya “tasarım” kelimesini öğretebilseydik! Adı bu çünkü hedef kite yurt dışında. Yani ürettiğimiz ürünler ihracat hedefli. 2 yıl önce kurdum şirketi, bulaş belası olmasaydı aynı yıl hazırladığım ki kısıtlı sayıda da olsa yurt dışı fuarlara katılmak ve tanıtım yapmaktı amacım. Olmadı, ben de bu süreci hazırladığım koleksiyonu büyütmekle değerlendirdim, üretmeye devam ettim. El emeği giysi ve aksesuar ürünler hazırladım. Kazak, buluz, elbise, etek gibi giysiler, çanta, çorap, tozluk gibi aksesuarlar. Hepsi el işi. Yaklaşık 100 civarı model oluştu. Bir kaç ay önce ürünlerin fotoğraf çekimlerini de tamamladık. Pazarlama noktasında yaptığım görüşmelerdeki fuarlar iptal olunca yöntem değiştirmek zorunlu oldu, pazarlamacı bir arkadaş aracılığı ile yabancı marka ve mağazalara pazarlamaya çalışıyoruz. Sipariş aldığımızda ise Karaman’daki çalışmayan ev kadınları üretim yapacak, aile bütçelerine katkıları olacak ve atıl iş gücünün hiç değilse bir kısmı üretime katılmış olacak. Markayı kurarken de hedef kadınlara iş yaratmaktı zaten, bu benim projelerimden biriydi ve kimse yapmazsa kendi gücümle yapmaya çalışırım ben de deyip koyulduğum bir yol. Umarım başarırız ve umarın olabildiğince çok kadına gelir kapısı olur.

-Üretelim deyince önce hep kadınlar akla geliyor nedense... Erkekler bu üretimin neresinde olmalıdır?

Merih Ünver: En iyi bildiği işi yapmalı insandan hareketle böyle bir sektör tercih ettim aslında. Bizde erkekler el işine kadın işi gözüyle bakıyor oysa dünyanın birçok ülkesinde erkeler de yapıyor. Yani örüyor. Üstelik Youtube da en çok takip edilen örgü sitelerinden biri erkek, öyle örgüler yapıyor ki şaşar kalır insan. Ancak bu işte bir ivme yakalarsak büyüteceğiz. Yani el emeği deyince aklımıza örmek gelmemeli sadece. El emeği eski ahi mesleklerini de devreye sokacağız. El emeği olması tek koşul. Her tür el emeği ürüne yer vereceğiz. Hele bir başlangıç yapalım, erkekler de işin içine girecek. O güne kadar ise istediğimiz sadece desteklemeleri.

Karaman deyince... Siz nasıl tamamlamak isterdiniz?

Merih Ünver:
Yüreğimin ince sızısı,
Sebebi diyarım,
Tarihiyle, doğasıyla, insanıyla bozkırın ortasında,
Toza toprağa bulanmış
Elmasım...
Kimi biliyor, kimi bilmeden soluyor havasını,
İçiyor suyunu, çiğniyor toprağını...
Lakin bilen de biliyor hani;
Altındaki cevheri,
Üstündeki tarihi,
Ne ekerse onu biçiyor toprağından,
Nankör değil, haset değil,
Veriyor tüm bereketi,
Veriyor vermesine de bir gün yüzüne çıkarabilse,
Bir parlatılıp işte dense,
Herkes görecek nadide değerini.
Anlatabildim mi bilmiyorum. Benim yüreğimdeki, aklımdaki, hayalimdeki Karaman sığmaz bir kaç satıra ya neyse, şimdilik bu yetsin. (dizeler anında dökülenler, soruyla akan kelimeler)

-Sizi çok iyi gördüm. Hep sağlıklı, bakımlı ve fit... Bu soruyu sormazsam olmaz, nelere dikkat edersiniz? Sizi bu hayatta neler besler?

Merih Ünver: Çok teşekkür ederim. İnsan önce kendini sevmeli, kendine özen göstermeli, bedenini ve sağlığını korumalı. Yalnız yaşayan biriyim, hastalanma lüksüm yok.  Asansörü olmayan bir evde en üst katta oturuyorum, merdivenleri koşarak bir nefeste çıkamazsam bir sorun var diyorum. Beslenmeme dikkat etmeye çalışıyorum. Çoğunlukla çalışıyorum ama bazen şirazeyi de kaçırıyorum. Başkası için değil kendim için giyiniyorum, kendim için bakımlı olmaya çalışıyorum. Hem içten hem dıştan sağlıklı olmaya ve kalmaya özen gösteriyorum. Elbette bunlar için zaman zaman destek de alıyorum.
Ancak beni en çok besleyen şey sevgidir. İki kedim, 150 saksı çiçeğim, kapının önündeki çama konan bülbüller, çatımdaki kumru, sokaktaki canlar, yağan yağmur, kar, doğa... Kısacası beni en çok sevgi besliyor. Bir de yaşıyorsan öyleyse hakkını vererek, üreterek, severek, sevilerek, dostlukla, huzurla her anın farkında olarak, aşkla yaşayacaksın. Aldığım nefesin, bana emanet bu bedenin kıymetini bilerek yaşamayı tercih ediyorum. Özeti bu.

-Elime iğne batırmayacaksanız bende denemek isterim. Terapi gibi bir şey bu... Sahiden çalışırken, üretirken her şeyi siliniyor mu? Neler hissediyorsunuz?

Merih Ünver: (Gülümsüyor) Aşk olsun, hiç öyle bir şey yapar mıyım! Tüm çalışma hayatım boyunca onlarca eleman yetiştirdim hiç birine yüksek sesle bile iş öğretmeye çalışmadım, değil iğne batırmak ancak ben daha çocuk yaşımda dikiş ve nakış öğrenirken çok iğne yedim elime.
Evet boncuklarla, iplerle, kumaşlarla bir şeyler yapmak gerçekten terapi. Elbette her şey silinmiyor. Fakat şöyle bir faydası oluyor. Çözemediğiniz ya da yüzleşmekten kaçtığınız bir sorunu sinirleriniz alınmışçasına açık net görmeye ve çözüm üretmeye yardımcı olabiliyor. Çoğunlukla da ortaya bir ürün çıkarmış olmanın hazzıyla daha yeni ve farklı fikirler aklınıza gelebiliyor. Bazen de eğer birine özel bir çalışmaysa bu o ürünü kullananın bu ürünle mutlu olduğu anları hayal edip güzel duygular yüklemenize de sebep oluyor. Çok dönüş olmuştur bu konuda. Kısacası çok keyifli.

-Buna bayıldım, çok özel duruyor. Var mı bir adı bu bilekliğin... Ne zaman yapmıştınız? Yaparken duygular mı, düşünceler mi, yaşadığınız dönem mi? Ne etkili oluyor?

Merih Ünver: Evet bu bilekliği severek ördüm ve yeşil olduğu için kalp çakranıza, yani sevgi damarınıza dokundu. Ben biliyorum ki sizin için de sevgi çok önemli, sizi bu yüzden çekti kendine.
Bir takıyı tasarlarken özellikle bu süreçte elimdeki malzemeye göre tasarlamaya çalışıyorum, kaç boncuğa ihtiyaç var, hangi teknik kullanırsam daha uygun olur gibi. Genelde ise duygularım ön planda oluyor. Hayal etmek için duygularımı, tasarladıktan sonra ortaya nasıl bir şey çıkar ve sever miyim mi de düşüncelerim belirliyor. Moda sektörü biraz farklı çalışır. Yani bu gün mağazada gördüğünüz ürünün rengi, deseni dâhil olmak üzere aşağı yukarı 2-3 yıl öncesinde planlanır. Bu planlamada siyasi, kültürel, teknoloji öngörüleri devrededir. Örneğin kamuflaj deseni de bu öngörü ve plan doğrultusunda modalaştırılmıştır ve hatırlarsanız o dönemlerde dünyada bir çok yerde savaşlar başlamıştır. Yani toplumlar moda aracılığı ile de hazırlanır. Bense tüm tasarımlarımda hayal ettiğim dünyayı ortaya koyacak renk, model ve tarzı seçiyorum. Orada da aykırıyım biraz. Sevgiyi, iyiliği çoğaltmalıyız değil mi? 

Çayınız, sohbetiniz ürettikleriniz çok güzeldi. Teşekkür ederim Merih Ünver.
Son olarak söylemek istedikleriniz neler?

Merih Ünver: Söylenecek ve yapılacak çok şey var daha aslında. Kötü günlerden geçiyoruz böyle dönemlerde dostluğa, arkadaşlığa, dayanışmaya, sevgiyle bakmayla ve üretmeye ihtiyacımız var. Kısacası yapılacak çok işimiz var. İnanıyorum ki sevgiyle her birimiz bir ucundan tutarak bu günleri da atlatacağız. Daha mutlu, huzurlu barış içinde kardeşçe yaşayacağımız günler göreceğiz. Umudumuzu yitirmeyelim tek.
Çok teşekkür ederim bana kendimi anlatma fırsatı verdiğiniz için size ve tüm Uyanış Gazetesi emekçilerine. Sanırım yeterince konuştum, belki kafanızı da şişirdim, af ola.
Ez cümle; Bu röportajı okuyanlara, okumayanlara ve Karaman halkına en içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Her nerede, nasıl ve kim olursanız olun... İyiliğe çoğalın. Sağlıcakla kalın.