Karaman'ın Göcer Köyünde başlayan bir yaşam hikayesi...

TAKİP ET

İlahiyatçı-Yazar Mahmut Toptaş kendi ifadeleriyle kalender bir ailenin en küçük çocuğu olarak dünyaya gelir. İlim yolunda yurt içi ve yurt dışında sayısız konferanslar, onlarca yazılı eser, televizyon programları arasında üsluba yatırım yapan farklı bir mizacı vardır Mahmut Toptaş'ın... Çünkü O'na göre söylenen kadar söyleme biçimi de önemlidir. Bundan ötürü çevresi tarafından hep sevilmiş, sayılmış ve güven duyulmuştur.

Karaman'ın Göcer Köyünde başlayan bir yaşam hikayesi...


Röportaj. Yasemin Küçükcicibıyık
İslamiyet’in temel kaynakları Kur’an ve sünnet, onun için bir yaşam biçimi olmuş ve islami aydınlanma yolunda, sempatik ve güler yüzlü bir ilahiyatçı olarak; bir peygamber öğüdü olan “İnsanların akıl ve anlayış seviyelerine göre konuşun” hadisi kendisinde adeta vucüt bulmuştur. Yine kendi ifadeleri ile “Hocanın rahmetlisi olur, emeklisi olmaz” diyerek araştırma ve çalışmalarına devam eden gazetemizin de köşe yazarıİlahiyatçı-Yazar Mahmut Toptaş’ı biraz daha yakından tanımak istediğimizde; vatani görevini yaptığı Hakkari’de ilk tiyatro eserini yazıp sahnelediğini öğreniyoruz. Bu keyifli sohbetten çok şey öğreniyoruz öğrenmesine de! Önce kendimizi sonra da dünyayı iyileştirecek o altın sözünü bu röportajımıza başlık yapıyor ve keyifli okumalar diliyoruz.
  “Tabiatta çiçek sayısı, diken sayısından fazladır”

-Mahmut Toptaş kimdir? Kendinizi kendi üslubunuzla anlatır mısınız sayın Hocam?

Mahmut Toptaş:1947 Karaman-Göcer köyü doğumluyum. İlkokulu köyümde okudum. Öğretmenim bu çocuk zayi olmasın diye babamı ikna ederek Köy enstitüleri imtihanına sokmak için Karaman’a getirdiğinde Attariye camiine öğle namazı kılmak için girdik.
Müezzin Ahmet Efendi, babamla hoş-beşten sonra geliş sebebimizi öğrenince, Köy enstitülerinin İslâm’a aykırı işler yaptığını söyleyerek babamı vazgeçirdi.
Babam elimden tuttuğu gibi imtihana sokmadan köye götürdü. O müezzin Ahmet efendiye hep dua ederim.Babam, eski yazı yasak olduğu için Kurân okumasını öğrenememiş, yeni yazıyı da öğrenmeme konusunda inat etmişti.Sözü senet, sır saklayan, güvenilen, hiçbir zaman veresiye alışveriş yaparak borca girmeyen bir adamdı. Babamdan etkilenmişim ki ben de taksitle alışveriş yapmam; borç para istemem; kötü halimi kendimden başkasına söylemem. Sevinilecek hallerimi eşim, çocuklarım ve dostlarımla paylaşırım ama üzücü olayları benden başka kimseye söylemem.
Biri kız, üçü oğlan, dört kardeşin en küçüğüyüm. Annem de iki yazıyı da bilmezdi.  Allah onları mal yönüyle fakir kılmış ama ten ve gönül yönüyle zengin kılmış.
Kadın erkek eşitliğini, ailemizi geçindirmek için birlikte çok çalışarak sağlarlardı. İşçilerin gündelikleri beş lira iken babama yedi buçuk lira verirler ve gündeliğe götürmek için iş sahipleri sıraya girerlerdi. Babam: “Oğlum, yarın yine işe çağırsınlar diye ben iki kişinin yapacağı işi yaparım, dinlenmem ve temiz yaparım” derdi. İşveren hastalanırdı, akşama kadar dinlenmeyen babam hastalanmazdı.
Köyümüz, Karaman oğlu Mehmet bey’in bu günkü ifadeyle Genel Kurmay Başkanı Göcer Bey tarafından kurulmuş eski bir köydür.
Dilimiz arı, duru, saf Anadolu Türkçesidir. Almanya’ya işçi olarak gidilinceye kadar köyümüzün dışından köye gelin gelmemiş, köyün dışına da gelin gitmemiştir. Dinimizi, dilimizi, örf ve adetlerimizi korumuş 200 haneli bir köydü.

“Torosların eteğinde, alt tarafında nar, üst tarafında kar olan Akçaalan köyünde, Mehmet Çakırlar hocadan Arapça okumaya başladım”

İlkokulu bitirdiğim 1959 yılının yaz mevsiminde köyümüzde herkese, evinde Kur’an okumasını öğreten Mahmut Karaköse’den ben de Kur’an okumasını öğrendim.
Köyümüze yaya olarak bir günde varılan Torosların eteğinde, alt tarafında nar, üst tarafında kar olan Akçaalan köyünde, Mehmet Çakırlar hocadan Arapça okumaya başladım. Daha sonra Bucakkışla’da Necati Öğüt hocadan Arapça okudum.
Karaman’a geldim. Orada da yine Arapça öğrenimim devam etti. İmam-Hatip okulunu hariçten imtihanlarla bitirdim. 1966 dan 1967 yılına kadar İmam olarak Diyanette görev aldım ve Karaman’ın Bucakkışla nahiyesinde imamlık yaptım. O yılın Temmuz ayında Jandarma eri olarak askere alındım. Silvan, Van, Hakkari ve Beytüşşebab’da 24 ay askerlik yaptım.Hakkari’de iken “Elli Bir Nolu Hudut Taşı Aslanları” diye bir tiyatro eseri yazdım ve alay komutanı Albay İbrahim Baskın’ın izni ile bir gece subay ve erlere, bir gece de Hakkari halkına sahneledim.
Askerlik dönüşü Karaman’da çok değerli merhum Kadir Mangırcı, İbrahim Ünal, Muzaffer Can arkadaşlarla “Uyanış” gazetesini çıkarmaya başladık (1969). Gazetedeki ilk yazımı kırk yıllık arkadaşım, bu arkadaşlığımı kız kardeşiyle evlenerek akrabalığa çevirdiğim Muzaffer Can hocayla hazırladığımız “Hz. Ömer’de Tecelli Eden İslâm Adaleti” başlıklı yazı serisidir.
Gazete hala yayın hayatına değerli dostum Ahmet Küçükcicibıyık sahipliğinde devam etmektedir.
02/11/1970 tarihinde Karaman’da Cömmen camiinde İmamlık görevime başladım. Oradan İmaret camiine geçtim, oradan da 25/05/1971 Lârende mahallesi camiine geçtim ve 14/04/1972 asaletin tasdiki.

29/09/1973 yılında resmi imamlık görevimden istifa ederek Fransa’ya çalışmaya gittim. Bir buçuk yıl çalıştıktan sonra tatil için Türkiye’ye geldiğimde Üniversite imtihanlarına katıldım, İlâhiyat fakültesine dönüştürülen, Konya Yüksek İslam Enstitüsünü kazanınca  “Ne Fransız’ın yüzü nede Frangı” dedim ve 23/06/1975 tarihinde Konya Ereğli ilçesine Mürakıp olarak atandım oradan Konya Meram Kazanbendi camiine imam olarak atandım ve okuluma devam ettim. 1979 yılında mezun oldum.

İmtihanla 13/03/1980 yılında Mersinin Mut kazasına Vaiz olarak atandım. 17/10/1980 tarihinde stajyerlik kalktı. Aynı yıl Haseki Eğitim Merkezinin imtihanına katıldım ve Ocak 1981 yılında Haseki Eğitim Merkezinin Arapça bölümünde eğitime başladım.
Haseki’de Halil Gönenç hocadan Tefsir, Mehmet Savaş hocadan Fıkıh, Ahmet Muhtar Büyük Çınar hocadan Hadis dersleri almak için çok çalışırken Üniversite öğrencilerine de sohbetler ve konferanslar vermeye devam ettim. İki yıllık eğitimimiz sona erince ben Balıkesir’in Edremit ilçesine Vaiz olarak atandım (01/03/1983). Bir buçuk yıl orada kaldım.
10/04/1984 tarihinde istifa ederek,siyasalda okurken geçimini temin etmek için değerli dostumuz Duran Kömürcü’nün kurduğu Şamil yayınevinde çalışankayınbiraderim Nebi Can, kırk yıllık arkadaşlığımızı hiç üzmeden bu günlere getirdiğimiz ve arkadaşlığı kız kardeşi Havva hanımla  evlenerek akrabalığa çevirdiğimiz, milli güreşçimiz Muzaffer Can hocayla beraber üçümüz Cantaş yayınevini kurmaya karar verdik.
Ben Vaizliğin resmi tarafından istifa ederek İstanbul’a geri geldim.Sözlü ve yazılı yayıncılığa devam ederken, vaizlik görevimin resmi tarafından istifa ederek yayıncılığa başlamıştım.
Ayasofya camiinin imamlık kadrosunun boşaldığını öğrendim.
Belki faydalı olurum diyerek 26 Ağustos 1987 yılında imtihana katıldım ve kazandım. Fakat cami kapalı olduğu için yine vaiz olarak istihdam edildim. Şubat 1991 yılında caminin küçük bir bölümü ibadete açıldı. İki ay görev yaptım, Milliyetçi ve de Mukaddesatçı Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek’in Diyanete baskıları neticesinde oradan ayırıldım.
Bir müddet daha imamlık yaptıktan sonra 23/03/1995 yılında İstanbul Merkez Vaizliğine atandım. Ocak 1999 yılında resmi vaizlikten emekli oldum.

Hocanın rahmetlisi olurda, emeklisi olamaz.

Milli Gazete’de haftada beş iş gününde köşe yazılarıma devam ediyorum.
Marmara FM 105.3 de Cuma günleri  saat 09,00-10,00 arası “Şifa tefsiri” sohbetlerime devam ederek sekiz yılda Kur’an-ı Kerimi baştan sona tefsirini tamamladım.
15 Ekim 2004 tarihinden itibaren her hafta iş günlerinde saat 10.30-11.00  arası “Tefsir günlüğü” adıyla Tv5 de bir tefsir programına başladım ve Türkiye’de televizyondan Kur’an Tefsiri bir ilk oldu ve yarım saatlik çekimlerle 565 Cd ile tamamlandı.
Hafta sonları İstanbul dışına konferanslara gidiyorum. “Bizim Radyo” FM 104.4 de namaz sürelerinin tefsirini yaptım. “Seyr Fm” 102.2 de 01 aralık 2007 de başlayarak Kur’anı Kerimi baştan sona tefsire başladım.
Eserlerim:
1-Allah Rasülünün diplomatları (Konya 1970)
2-Kur’anı anlama yolu (1987)
3-Sünnet savunması (Cantaş 1988, MGV yayınları 2017)
4-İman ve altı esası (30930 kelime ve 176302 harflik kitap. Baskı:1988 ) Türkçesi onun üzerinde baskı yapan bu eserim,
“İman ve Altı Esası” isimli eserimle,“İslam ve beş Esası” isimli eserim birleştirilerek 32 farz da ilave edilerek 10 bin adet basıldı ve Bulgaristan’da dağıtıldı. Bu eser, Kalkandelen Eski cami imamı, Samsun İlahiyat mezunu Qani Nesimi tarafından Arnavutçaya tercüme edildi, Zennun ef Berisha tarafından redakte edildi, Mustafa Çıtlak’ın sponsorluğunda Üsküp Müftülüğü tarafından 2003 yılında üç bin adet bastırılarak, parasız halka dağıtılmıştır.
Azerbeycan’da Rusça’ya çevrildi ve 1994 yılında basıldı. Benim bilebildiğim kadarıyla beş baskı yaptı. Hiçbir hakkı mahfuz olmadığından dileyen dilediği kadar basıyor.
1991 yılında Kazakça ya tercüme edildi ve doğu Türkistanlılar için Arap alfabesiyle basıldı.
Almanya’da Bochum kentinde aynı tercüme Arnavutça olarak 2007 yılında Astec yayınevi tarafından basıldı.
5-İslâm ve Beş Esası (1988) Kazakça ya tercüme edildi. Arnavutça’ya çevrildi ve Üsküp’te üç bin adet basıldı (2003). Almanya’da Bochum kentinde aynı terceme Arnavutça olarak 2007 yılında Astec yayınevi tarafından basıldı.
6-İhsan (1988)
7-Namaz süreleri ve Yasin süresi Tefsiri (1988)
8-Arapça Konuşma Kılavuzu (1988)
9- Arapça Konuşma Kılavuzu ve Hac Rehberi
10- Köleliğin Alfabesi, Hürriyetin elif bası (1988) Arapça ya tercüme edildi ve basıldı (1992)
11-Arapça-Türkçe, Türkçe Arapça Lügat (1989)
12- İnsan Enerjisi ve İsrafı (1989)
13- İslâm Hukukunun Önemi, Özellikleri ve Evrenselliği (1991)
14- Küfür Cephesinde Yeni Bir Şey Yok (1991)
15- Nefretin Anatomisi (1992) Makaleler
16- Hz. Havva’nın Kızları 31 Mart 1992 yılında Fatih semtinde Renk Düğün salonunda 400 kadar üniversiteli kız öğrencilere yapılan konferansın  baskısı (1992)
Rusça baskısı Doç Dr Berrak Kurtuluş hanımefendinin 1994-97 yılları arasında Kırgız-Türk İktisat Fakültesi dekanlığı zamanında Kırgız bir öğretim üyesine tercüme ettirilmiş, Kazak bir öğrenci de 1999 yılında bastırmıştır.
17- Zenginlere ve zengin olmak isteyenlere nasihat (1993)
18- Mevlâna’nın Diliyle Kur’an Tefsiri (24010 kelime,136862 harf. Baskı:2000)
19- el-Esmâ’ül Husnâ Şerhi (18864 kelime,107530 harf. Baskı:2000)
20- Nevevi’nin Kırk Hadis Tercemesi. Türkçe, Arapça ve İngilizcesi birlikte basıldı. Bu eseri İngilizceye çevirenler, Dr. İzzeddin İbrahim ile Denys Johnson-Davies (Abdü’l-Vedud), Türkçesi bana ait olan bu eseri Prof. Dr. Nurettin Uzun’a hediye ettim. Bir ay sonra geldi, kitap bastırdım dedi ve bana hediye etti. Gittikten sonra gördüm ki, benim ona hediye ettiğim kitabın kapağına “SELECTED HADITHS FROM The Messenger Of Allah Prophet Muhammmad Who was sent as a merci to the Worlds In Arabic, Englis end Turkish Prof Dr. Nurettin Uzunoğlu diyerek kendi adını yazmış ve bastırmış.
21- Mevlâna’da Cihad Anlayışı (1989)
22- Mektupla Arapça öğretimi (1985)
23- Akif’in Diliyle Açıklamalı İstiklâl Marşı (8733 kelime, 49783 harf. Baskı:1999)
24- Hoca Ahmet Yesevi’nin Diliyle İslâm (4560 kelime, 25996 harf.Baskı:2000)
25- Modern Arapça Lügati (1985)
26- Modern Hayatta Nebevi Mücadele (43299 kelime, 246809 harf. Baskı:1990---2001)
27- Medine Devletine Giden Yol (1990) Arnavutçası 2003 de Üsküp’te basıldıktan sonra 2007 yılında Almanya’da Bochum kentinde Astec yayınevi tarafından Arnavutça olarak basıldı.
28- Şifa Tefsiri 8 cilt (1993-1998) Nebe süresinden Nas süresine kadar otuzuncu cüz Kırgızistan’ın Uş kentinde Abdülmelik Abdürreşidof  ve değerli eşi tarafından Özbek diline tercüme edildi ve 2004 yılında Uş’da basıldı.
29 Nüzül Sırasına Göre Kur’an Mesajı 5 cilt çıktı (yayına 2000 de başladı)
30- Konferanslar Yedi konferanstan meydana gelmiştir. (2003)
31- İbn-i Haldun’un Diliyle Kur’an Ayetlerinin Tefsiri
32- ALEMLERE RAHMET Hz. MUHAMMED (S.A.V) Arnavutluk’un İşkodra ve Kavaya kentlerinde 29-30/03/2008 tarihinde  baskı, verdiğim konferansın iki dilde 11717 sözcükten meydana gelen metni Arnavutça ve Türkçe olarak kitaplaştırıldı ve konferansa gelenlere parasız dağıtıldı. (Hassas matbaacılık 2008, İstanbul.)13 Mart 2011 yılında Münih’te basıldı ve konferansa katılanlara parasız dağıtıldı.
33- İsra ve Mi’rac. ( 2003 İstanbul.)
34- Oruç Kalkandır. (2011 İstanbul.)
35- Tanıdığım Ünsüzler. Önce Milli gazetede yayınlanan makalelerimden oluşur ve ünsüz insanların tanıtımıdır.  23.897 harften meydana gelir. Kasım 2003 de yayınlanmıştır.
36- Gönül Sohbet İster KahveBahane (2015). 365 güne 365 sohbet konusu, Her sohbette bir mısra şiir, bir atasözü ve bir tekerleme vardır.
37- Evrensel İslami Değerler. 2018 İstanbul, 85 585 kelime.
38- Mevlana’nın Diliyle Kur’an Ayetlerinin Tefsiri 2000, 3414 kelime.
39- Gönül Sohbet İster Kahve Bahane (2013) isimli kitabım 365 sohbetten meydana gelmektedir her gün o günün tarihini bulup okunması için hazırlanmıştır. 365 Ayet, 365 Hadis, 365 Atasözü, 365 Beyit ve 365 tekerleme vardır. 212219 sözcükten meydana gelmektedir.
40- Evrensel İslami Değerler (2018) Sözcük sayısı, 85587.

-"Üslup" deyince... Tâbi çok soru var aklımda. Biz sizi hep pozitif enerjiniz, gülümseyen yüzünüz ve yumuşak sesiniz ile biliriz. Sayın Hocam, her zaman böyle olabilmek ve böyle kalabilmek zor değil mi?

Mahmut Toptaş:
“Güle güllük, bala ballık zor gelmez”

Sevgili peygamberimizin hep gülümsediğini söyler arkadaşları. Ve “Gülümsemenin sadaka vermek” olduğunu haber verir peygamberimiz.

Sonra tabiatta çiçek sayısı, diken sayısından fazladır.

Sekiz milyar insan arasında iyiler hep çoğunluktadır.Onun içindir ki kötü olaylar haber olur.
Bir şehirde bir günde yapılan iyilikleri haber olarak verilmeye kalksa 24 saat yetmez, gazete sayfaları almaz. Beni bu hale getiren güneş ışığı gibi, dolunay gibi iyi ve güzel olanların her yeri süslemesi, aydınlatmasıdır.

“Küpün içinde ne varsa dışına o sızar”

-O zaman "Üslup" neden önemlidir? Sizden dinleyelim isterim.

Mahmut Toptaş: Üslüp! Özümüz, sözümüz ve tavrımızla kendini gösterir.Özümüzün güzel olması için kulak, göz, burun ve ağzımızdan içeriye girenlere dikkat etmek gerekir. Kulaklardan kirli, kuduz kelimeler girmemeli. Gıybette insan eti koktuğundan içimiz gıybetle dolarsa dışına o taşar. Yalan ve iftirayla dolarsa da yine o taşar.
Atalarımızın “Küpün içinde ne varsa dışına o sızar” dedikleri gibi.

-Pek çok yazılı eser armağan ettiniz okurlarınıza... Var mı yeni bir çalışmanız Hocam?

Mahmut Toptaş: Sohbetin başında belirttim, kırk kadar eser yazmışım. Bu eserler, benim konferanslarımın, sohbetlerimin yayınlanmış halidir.En son yayınlananı “EVRENSEL İSLAMİ DEĞERLER” isimli kitabımdır.Şu anda dijitalde, salonlarda ve camilerde sohbete devam ediyorum. 1981 de başlattığım Üniversite ve orta öğretim öğrencilerine yaptığım sohbetlere ara vermeden devam ediyorum.

-Mahmut Toptaş evde neler yapar, bir günü nasıl başlar biter? Sevgili eşiniz Hava Hanım'a mutfakta yardım eder misiniz? Hemen ilave edeyim; eşlerin birbirlerine karşı görevleri ne olmalı? Hayat müşterek midir sayın Hocam?

Mahmut Toptaş:24 saatimin, en az 6 saati Kur’an ayetleri üzerine araştırmalarla devam ederim. Bu araştırmalar esnasında ayetin tefsirinde mutlaka hadisler vardır.Ayetlerde geçen kelimelerin manası için, tefsirlerde şiirler de olur ve ben o şiirlere, o anlama gelen Türkçe şiirleri bulmaya, anlamaya devam ederim ve bu altı saatimin ne zaman dolduğunu bilemem.

“Çok güzel yemek yaparım ama, az yaparım”
Ben, çalışma yaparken hanım mutfak işini bitirdiğinden bana yemek yapma zamanı pek kalmaz.Eşlerin birbirine karşı görevlerini bilmek için, sevgili peygamberimizin “Mü’min, Mü’minin Aynasıdır” hadisini uygulamalıdırlar.

Beğ, hanımının aynasıdır, hanım da beğinin aynasıdır. Aynada kendine baktığında gülersen aynadaki da sana güler. Aynadakine kaş çatarsan aynadaki de sana kaş çatar.
Aynadaki kendine sırt dönersen o da sana sırtını döner, yan bakarsan o da yan bakar.
Seversen sevilirsin, sayarsan sayılırsın.

-Karaman deyince...
Siz tamamlar mısınız sayın Hocam?

“İlimde, sanatta, sanayide, ziraatta, siyasette, ticarette, Karaman’a öncülük yapan, işinde başarılı olanların haberlerini okurken veya dinlerken, gönül dünyamda, karanfil kokulu serin yayla rüzgarları eser.”

Mahmut Toptaş:Türkiye’deki il ve ilçelerimizin yarıdan fazlasında 40 yıl içinde konferans veya vaaz vermek için gittiğimde, şehri gezdirmek istediklerinde ben onlara “Bu şehirde yatanların türbesini görmek istemem, O mübarek zatlara dua edelim ama şu anda hayatta olan ve bu şehire katkıda bulunanlardan bir kısmını ziyaret edelim der ve ona göre gezerim.
Muş ziyaretimde, yetmiş yıl ara vermeden, kimseden para almadan, hafız yetiştiren bir zatı ziyaretimin tadı, hala gönül damağımdadır.
Ben, Karaman’ın içinde çok az kaldım.
İlimde, sanatta, sanayide, ziraatta, siyasette, ticarette, Karaman’a öncülük yapan, işinde başarılı olanların haberlerini okurken veya dinlerken, gönül dünyamda, karanfil kokulu serin yayla rüzgarları eser.
-Temel sorularımızdan birisidir sayın Hocam... Biz İslâmiyeti nereden ve nasıl öğreneceğiz?
Mahmut Toptaş: Hepimiz müslüman ailelerin çocuklarıyız. Önce bildiklerimizi yaşamaya başlayacağız.İçkinin haram olduğunu bilmeyen, sarhoşumuz yok. Faizin haram olduğunu bilmeyen zenginimiz yok.Namazın farz olduğunu bilmeyen müslümanımız yok.Hele bildiklerimizi yapmaya bir başlayalım.Yaşamaya başlayınca bilmediklerimizden en önemli ihtiyaçlarımız önümüze çıkınca çaresi de önümüze çıkar.

-Kur'an'ın tefsiri ve mealini okumak, anlamak ve öğrendiklerimizle amel edebilmek elbette mühim. Peki nefsimizle nasıl baş edebileceğiz? Tavsiyeleriniz neler olacak sayın Hocam?

Mahmut Toptaş:En kötüsünden örnek vereyim, sigarayı ilk defa içtiğinde “Ooooh be ne güzelmiş” diyen dünyada bir tek insan yokmuş. Adam sigaraya ısrarla devam ederse, bir gün gelir tiryaki olurmuş.Nefsimiz ve şeytanımız, bize İslam’ı yaşamamamız konusunda 24 saat vesvese verir. Biz, ilk başta ağır gelecek ama şeytanın tuzağını kırıp nefsimize galip gelince imanımızın tadına varırız.

“SEVDİKLERİNİZE, SEVDİĞİNİZİ BİLDİRİN”

-Son olarak tırnak içinde soruyorum sayın Hocam "İyi bir Müslüman nasıl olmalıdır?"

Mahmut Toptaş:Siz her an Rabbimiz tarafından gözetildiğinize iman etmişsiniz.
Kiramen katibin melekleri tarafından yirmi dört saat gözetildiğinize iman ediyorsunuz.Gözetildiğini bilen, dostlarını gözetir ve arkasından onu korur.Düşmanlarını gözetim altında tutar.Davetlere icabet ediniz, sevginiz artar, Dostluklar takviye edilir.Sevdiklerinize sevdiğinizi bir şekilde bildiriniz.Edepli olunuz. Edebinizi halinizle gösterirken nazik olunuz, dille ifade ederken nezakete dikkat ediniz.Daima hakkın ve haklının yanında yer alınız.En hakiki dostun Allah olduğunu biliniz, Allah dostlarını da dost edininiz.
İman eden, imanında samimi olan herkesi Allah dostu olarak görünüz.Allah'a hamd ediniz, Rasulüne salavata devam ediniz. Övülmeye layık olanları taltif ediniz. Yerilmeye layık olanları da yerilmekten övülmeye layık hale getiriniz.Çevrenizi iyi tanıyınız. İyilerin, güzellerin, cömertlerin, alimlerin, nerede ne iş yaptığını biliniz ve gücünüz yettiğince onlara yardımcı olunuz.İnkarcılığı yayan, kötülük yapan, zarar veren, rahatsız edenleri de tanıyınız ve kanser hastalığından, AIDS'ten Korona’dan daha tehlikeli hastalığa yakalanan bu insanları tedavi ettiriniz.
Yolcunun yoldaşı, gariplerin arkadaşı, hastaların ilacı, kimsesizlerin kimsesi olunuz.Siz, ihtiyacınızı yalnız Allah'a arz ediniz ama ihtiyaç sahiplerini geri çevirmeyiniz.Gücünüzün farkında olunuz. Kullanmasını biliniz. Hayırlı işlerde en önde olunuz. Kimi öne geçireceğinizi, kimi geriye bırakacağınızı iyi biliniz. İnsanlar sizi yaptığınız güzel ve faydalı şeylerle hatırlasın.Hem nimet, hem hizmet veriniz. Mazlumların intikamını zalimlerden alınız.
İnsanlığın önündeki engelleri İbrahim gibi kırıp yok ediniz.Yusuf gibi olunuz, harama uçkur çözmeyiniz.Ashabı Kehf gibi olunuz, zalime boyun eğmeyiniz.Herkese insaflı olunuz, kimseden insaf beklemeyiniz.Yardım ederken mümin kafir ayırımı yapmayınız.

İncinseniz de incitmeyiniz.

Affedici olunuz. Birleştirici olunuz, parçalayıcı olmayınız. Arabulucu olunuz, arabozucu olmayınız. Aydın olunuz. Aydınlatınız. Tehdit etmeyiniz, teklif getirip, yol gösteriniz. İki dünyasına yarayacak kalıcı sözler, kalıcı işler yapınız. Ölünce varislerinize temiz bir isim, helal kazanç bırakınız. Bütün bunları başarırken azminizi, iradenizi sabır taşında bileğleyiniz ve sabırla yürüyünüz.
Her gün dünyada ve Türkiye’de olup bitenlere kısaca bir kulak verdikten sonra bu gün ben bu dünya ve dünyalılara karşı görevlerim nedir, bu dünya ve dünyalılardan benim hakkım nedir?  Diyerek harekete geçmeli ve her ikisini de Hakk’ın koyduğu kurallar içinde görevini hakkıyla yerine getirmeli.Şunları ise hiçbir zaman ihmal etmemeli:
-Sabah kalkarken Bismillah çekerek kalkmalı.
-Abdest alırken önce dişleri fırçalamalı.
-Sabah namazını kılmalı.
-O günlük işlerini ihmal etmemeli.
-Verdiği sözleri yerine getirmeli.
-Yolda giderken tanıdığına tanımadığına selam vermeli.
-Büyüklere saygılı, küçüklere sevgili olmalı.
-Gülümsemenin sadaka vermek gibi olduğu bilinmeli ve insanlara bakarken taciz bakışıyla değil, huzur ve güven veren bir bakışla bakmalı.
-Güçlülere yaltaklanmaktan, zayıflara efelenmekten uzak durmalı.İnsan içinde burnuyla oynamamalı. Tükürüğünü mendiline atmalı. Toplum içinde gerinerek esnemekten kaçınmalı.
Esnemeyi gerektiren tembellikten sakınmalı. Öksürük ve geğirme esnasında ağzını eliyle kapamalı.
-Gıybet ve iftiradan uzak durmalı.
-İnsanları üzecek, utandıracak kelimeler konuşmamalı.
-Fakirlik, hastalık gibi kötü durumlarını, ehli olan zengin ve doktor gibi insanlardan ve Allah’tan başka kimseye söylememeli. (Söylerseniz, dostlarınızı bir şey yapamadığı için üzersiniz, düşmanlarınızı sevindirirsiniz)
-Kızdığınız kişiye karşı hemen dilinizi tutunuz. O halde iken bir kötü söz çıkar ki geriye dönüşü olmaz.
-Kazandığınızın bir kısmını fakirlere yardım ediniz. Verdiğiniz şey malınızın en iyilerinden olsun.
-Kazandığınızda şımarmayın, kaybettiğinizde üzülmeyin.
-Metin olun çalışmaya devam edin.

“Olanda hayır vardır” deyip kazaya rızayı devam ettirin.

Yemekten önce elleri yıkayın. Yemekten sonra da ağzınızla beraber yıkayın. Acıkmadan yemek yemeyin. İyice doymadan yemekten kalkın. Lokmanız küçük olsun, çokça çiğneyin. Yemeğin başında Bismillah çekin, sonunda Elhamdülillah deyin.Günlük Kur’an’dan bir bölüm okuyunuz. Yakınınızdaki camide vaaz varsa günde bir vaaz veya bir konferans dinleyiniz.Alim ve Salih insanlarla beraber olun. “İslinin yanında is kokar, mislinin yanında mis kokar demişler. Kötü huy, bulaşıcı hastalık gibidir. Onlarla ilişki, doktorun hastasıyla olan ilişkisi gibi olmalıdır.Herkes hakkında iyimser olunuz ama tedbiri elden bırakmayınız.
İşinizi sağlam yapınız.Hastalıkta ve sağlıkta dost ziyaretlerini ihmal etmeyiniz. Hediyeler götürünüz.Ana-babanızın gönlünü alınız, nasihatlerine kulak veriniz.
Dostlarınızı severken göklere çıkarmayınız, düşmanlarınızı yererken yere batırmayınız.Ayıp araştırıcısı olmayınız. Burnunuz kötü kokulara değil iyi kokulara alışkın olsun.Yolda giderken bakışınızla, ayak sesinizle veya yüksekten konuşarak kimseyi rahatsız etmeyiniz.Çocuklarınıza beddua etmeyiniz. Hayır dua ediniz. Sevgiyle büyütünüz.Kimseye haset etmeyiniz. Çalışınız. Kimseye yük olmayınız. Kendi işinizi kendiniz görünüz.Sahip olduğunuz mal veya makam üzerinden sohbet etmeyiniz. Başkasının malını veya makamını aşağılamayınız.Yapılan yanlışları usulüne uygun olarak gidermeye çalışınız.Çarşıdan aldığınız eşyayı açık olarak getirmeyiniz. Komşunuz aç iken tok sabahlamayınız.Evinize güleç yüzle dönünüz. Küçücük de olsa bir hediyeniz olsun.

İş sorunlarınızı anlatarak evin tadını kaçırmayınız.

Helal yiyeceklerle bedeninizi, ibadetle ruhunuzu gıdalandırdıktan sonra abdestli olarak dualarla yatağınıza giriniz.Kafaya bir şey takmayınız.İş, olacağına varır.Allahın dediği olur.

-Zaman ayırdığınız için teşekkür ederim.

Mahmut Toptaş:Ben teşekkür ederim. Okurlarımıza ve Karamanlı dostlara sevgi ve selamla, Allah’a emanet olunuz.