Karaman'da Ramazan Sohbetleri (8)

TAKİP ET

 'Ruhu doyanın karnı zaten doyar' der büyüklerimiz… On bir ayın sultanı Ramazan ayı birazda iç dünyamızda hasbıhal ayıdır. Bu ramazan ayında birbirinden değerli konuklarımızla ruhumuzu doyuracak sohbetler ile Karaman'da eski ramazan geleneklerine birlikte ışık tutacağız.

Varlık âleminde her şeyin bir kalbi vardır. Senenin kalbi de ramazandır. Ramazan hatıraları yüzümüzde hep tatlı bir tebessüm... Ramazan ayı bir dingin mevsim, en çok da kalbin orucu! Birlikte iyileşmenin yollarından biri...

İstedik ki ramazan sohbetleri; hem bizleri iyileştirsin, hem de ruhumuza iyi gelsin.

Karaman’da Ramazan gelenek ve göreneklerimizi birlikte kayıt altına alacağımız konuklarımız bakalım ne Ramazan hikâyeleri anlatacak?

Ramazanın gelişini bize ne hatırlatır? Çocukluğumuzun ramazanları nasıldı? Konuklarımızla birlikte Karaman’daki Ramazan hatıralarımıza birlikte ışık tutmaya devam ediyoruz.

Bugün ki konuğumuz Gazetemiz yazarı KMÜ Öğretim Üyesi Sayın Mestan KARABACAK.

Mestan Hoca Ramazan ile ilgili düşüncelerini ‘Uyanış Ramazan sohbetlerine’ anlattı.

RAMAZAN VE BEN

1.Çocukluk yıllarımdan bu yana Ramazan (oruç) ayının gelişini, sosyal hayatımıza yansımalarını hatırlarım Tabii ki iftar sofraları, sahur, teravihler ve uhrevi bir hava. Son yıllarda giderek azalan Ramazan heyecanı.

2. Ramazan'ın iki cephesi var. Birincisi bir dini görev olarak - müslüman kimliğimizle - yapmak durumunda olduğumuz ibadet olması. Yani oruç tutmak.

       İkincisi Ramazan ayını saran kültürel boyut. Ramazan geleneklerimiz. Bu gelenekler taşrada ve şehirlerde farklılıklar gösterse de bütün toplumu saran bir özellik arz etmektedir. Ramazan davetleri, bunun için özel olarak hazırlanan yemekler. Teravih namazları. Mukabeleler, vaazlar. Fitre ve zekat dağıtma güzellikleri. Bunlara ek olarak, İstanbul başta olmak üzere şehirlerimizde yaşanan, genellikle belediyelerin organize ettiği Ramazan eğlenceleri ve programları.

3. Çocukluğumuzda bizim çevremizde sahurda şimdiki gibi kahvaltı tarzı yemek hazırlama usulü yoktu. Ramazandan önce evlerde hazırlanan erişteler yenirdi. Bir gün eriştenin pilavı yenir, ertesi gün şekerlisi( sulusu) yenirdi. Biz çocuklar ikincisini severdik. Yemek esnasındaki sese uyanırdık ama kalkıp sofraya gidemezdik. Acaba çağırırlar mı diye beklerdik. Halbuki kalan yemeği sabah bize yedirirlerdi ama çocukluk işte, sahur sofrasında olmak isterdik. Büyükler de uykumuz bölünmesin diye bizi çoğu defa kaldırmazlardı. Yatağın içinde bizi fark etsinler diye sağa sola döner dururduk. Bazen anamız kıyamaz çağırırdı.

       İftar sofrasında ise yaz mevsimi akşam ezanı beklenirken rahmetli babamın( evimizden cami görünürdü) minareye bakıp," haydi artık imam okuyuver" diye sabırsızlandığını unutmuyorum.

       Üniversite öğrencisi iken Erzurum'da arkadaşlarımla geçirdiğim Ramazanlar dan da çok haz almıştım. Bir de unutamadım anım var. Olay şu:Haziran ayı, final sınavlarının son günü. Son sınava gireceğiz, ikindi üstü Konya’ya 16:30’da hareket edecek Kontaş otobüsüne yetişeceğim. PTT'den o gün gelen havaleyi alıp tekrar Kredi yurtlara gidip borçlarımı dağıtmalıyım. Öğleden sonraki sınava da girmeliyim. Hava yakıcı bir şekilde sıcak. Yurttan valizimi getirmeliyim. Bunların hepsini yaptım, otobüsü de yetiştim ama anlatılmaz biçimde susadım. Arkadaşım Rasim’le yan yana yerimize oturduk. Ancak vücudum kavruluyor. Erzurum Erzincan arasında otobüs çayların derelerin üzerinden geçtikçe, imkan olsa kendimi o sulara atacağım. Susuzluktan içimden öyle geçiyor. İftara Erzincan garajında oluruz diye yanımıza yiyecek de almamıştık. Yolda iftar oldu. Muavinden kaç defa su istediğimi bilmiyorum. Önümüzdeki koltuktaki ailenin bizim yiyecek bir şeyimizin olmadığını görünce, bize ikram ettikleri ekmek arası yiyeceği de unutmuyorum.

4. Benim eşim Çorumlu. Onlarda âdet, her gün iftarda çorba yerine Çorum mantısı yenir. Evlendikten sonra her gün olmasa da bizim sofranızda da çok defa mantı olurdu. Tarifi Ülkü Hanımdan alarak yazıyorum.

ÇORUM MANTISI:

     Hamuru tüm mantılarda olduğu gibi un, su ve tuzdan ibaret olan bir malzemeyle yoğrulur. Bazen içine bir yumurta da kırılır. Açılan hamur, Kayseri mantısından biraz büyükçe bükülür. Bu mantılar dibine sıvı yağ sürülerek tepsiye dizilir. Ocağın üzerinde çevire çevire ( alt, üst) kızartılır. Bu şekilde kızaran mantılar uzun süre saklanabilir. Ramazan boyu yiyecek şekilde çok hazırlandığı için mantının içine kıyma konmaz. Ama günübirlik yapılıp yenecek ise kıyma konur.

     Pişmesine gelince; tenceremize bir miktar tereyağı ve kıyma koyarız. Kıyma kavrulmuş biçimde de konabilir. Çiğ ise kavrulur. Sonra biraz salça ve su konur. Su kaynadıktan sonra kuru mantılar suyun içine atılır. Pişme derecesi kontrol edilerek ayarlanır. Piştikten sonra az sulu olarak tabaklara konur.  üzerine sarımsaklı yoğurt dökülerek servis edilir. Burada mantının suyu her şeyden önemlidir. Şöyle bir olay da anlatılır. Adamın birisi Çorum'un köyünde mantıyı yiyip, şehre gitmek için yola çıkmış. Ancak yolu yarı edince mantının suyunu içmediğini hatırlayıp geri dönmüş ve mantının suyunu içmiş. O derece leziz olur Çorum mantısı un suyu.

     Teşekkür ediyor, herkese hayırlı Ramazanlar diliyorum.

HABER/Röportaj: Yasemin KÜÇÜKCİCİBIYIK