Karaman'da Ramazan Sohbetleri... (3)

TAKİP ET

 'Ruhu doyanın karnı zaten doyar' der büyüklerimiz… On bir ayın sultanı Ramazan ayı birazda iç dünyamızda hasbıhal ayıdır. Bu ramazan ayında birbirinden değerli konuklarımızla ruhumuzu doyuracak sohbetler ile Karaman'da eski ramazan geleneklerine birlikte ışık tutacağız.

Varlık âleminde her şeyin bir kalbi vardır. Senenin kalbi de ramazandır. Ramazan hatıraları yüzümüzde hep tatlı bir tebessüm... Ramazan ayı bir dingin mevsim, en çok da kalbin orucu! Birlikte iyileşmenin yollarından biri...

İstedik ki ramazan sohbetleri; hem bizleri iyileştirsin, hem de ruhumuza iyi gelsin.

Karaman’da Ramazan gelenek ve göreneklerimizi birlikte kayıt altına alacağımız konuklarımız bakalım ne Ramazan hikâyeleri anlatacak?

Ramazanın gelişini bize ne hatırlatır? Çocukluğumuzun ramazanları nasıldı? Konuklarımızla birlikte Karaman’daki Ramazan hatıralarımıza birlikte ışık tutmaya devam ediyoruz.

Bugün ki konuğumuz Yazarımız Özden Mısırlıoğlu UYSAL:

NEREDE O ESKİ RAMAZANLAR

“Eskiden” diye başlayan cümlelerin hepsi ağır özlem içerir. Çünkü biz eskiden daha mutlu idik…

Ben eski şeylerin… Samimi mahallelerin… Sıcak ve temiz insanların, sokakta oynayan çocukların güzelliğine inanıyorum hala…

Onlar hayal oldu artık ama hayali bile güzel. Sürekli “nerede o eski günler, eski ramazanlar” diye dert yanmamızın asıl sebebi değişen ve unutulan geleneklerimizdir.

“On Bir ayın Sultanı” diye dillere yerleşen Ramazan ayı en hayırlı ay olarak idrak edilirdi. Amacı nefsin terbiyesi idi. Ramazan gelmeye yakın kadınlar bir araya gelir cami ve mescitleri temizler, erişte ve yufkalar hazırlanırdı… Yardımlaşma duygusu ön planda idi. Yardıma muhtaç insanların ihtiyaçları sessizce giderilir, yaşlılar ve hastalar ziyaret edilirdi.

Akrabalar, komşular birbirlerini iftara davet ederlerdi. Oruç tutan çocuklara hediyeler verilir veya küçük bir harçlıkla onların oruçları satın alınırdı. Çocukluğumuzda iftara yakın bakkala gidip horozlu şeker, leblebili şeker, fasulye şeker vb. alıp elimizde bunlarla kaleden topun atılmasını beklemek büyük bir mutluluktu.

İftardan önce sofraya sucuk, pastırma, peynir, zeytin, tahin vb. kahvaltılıklar konur oruç bunlarla açılırdı. Daha sonra mis gibi bir çorba ardından mevsimine göre (calla, patates oturtması, yapmak sarması, su böreği, helva, kadayıf, güllaç vb.) gelir, ardından mis gibi tavşankanı çay hazır olurdu. Ramazan’da sofralar zengin ve bereketli idi.

Daha sonra camilere teravih namazına koşulurdu. Bu dönemde halk sahura kadar sokaktaki eğlencelere katılır, sohbet ve paylaşımlar sürdürülür, davulcunun gelmesi ile evlere çekinilirdi.

Hayırlı ve bereketli Ramazanlar…

 

HABER/Röportaj: Yasemin KÜÇÜKCİCİBIYIK